
Organik Zeytin ve Zeytinyağı
Teknolojinin günümüzde erişilmez bir hızla ilerlemesinin yanı sıra, dünya nüfusu da buna paralel olarak artmaktadır. Dünya, tarihinde hiç bu kadar nüfus yoğunluğuna sahip olmamıştır.Yaşadığımız yer küre üzerindeki bu olumlu ve olumsuz gibi görünen bu gelişmeler, ham maddelerin ve yaşam kaynaklarının, başta toprak su ve hava olmak üzere, kirlenmesine neden olmaktadır. Bu gelişmeler, başta beslenme ve hastalıklar olmak üzere bir çok sorunları da beraberinde getirmiş ve getirmektedir. İnsanların gıda ihtiyaçlarının giderilmesi için, üretimin artırılmasını, saklanmasını ve kimyasal ve genetik yöntem ve enstrümanların kullanımını zorunlu kılmıştır.Gıda ürünlerindeki kimyasal ve genetik müdahaleler, bir taraftan üretim artışı ve ürünün albenisini artırırken, diğer taraftan, çoğu zaman çıplak gözle görülemeyen ve ancak laboratuvar ortamında tespit edilebilecek, sağlık açısından son derece zararlı maddeler sağlığımızı etkilemektedir . Gelişmiş ülkeler bu tür ürünlerinin üretimini ve satışını gıda maddeleri kodeksine göre sıkı bir şekilde denetlerken, ülkemizde maalesef bir çok konuda olduğu gibi bu denetimler yeterli olmamaktadır.
Günlük hayatın her alanında kullanılan teknolojinin olumsuz etkileri ve yaşam koşullarının getirmiş olduğu stres varken, bir de gıda maddelerinin içerdikleri katkılar nedeniyle insan sağlığı daha fazla riske atılmaktadır. Çağımızın amansız hastalığı (kanser) bilim adamlarına göre her geçen gün hızla yayılmakta ve hastalığa karşı ise sağlıklı beslenme önerilmektedir. Aslında bu hastalığın nedenleri içinde sağlıksız gıda tüketimi önemli bir yer tutmaktadır. Bu kadar olumsuzluklar karşısında acaba tüketilen gıdalar ne ölçü de sorgulanıyor? Şöyle soralım isterseniz, tüketilen gıda maddeleri ne kadar sağlıklı?
Zeytin ve zeytinyağındaki katkıların ne kadar çok olduğuna ve zararlarına ilişkin haberler nerdeyse her gün medyada yer almaktadır.Ülkemiz zeytin ve Zeytinyağı üretiminde dünyada ilk sıralarda iken, tüketimde Avrupa toplumlarının çok gerisinde kalmaktadır. Örneğin bir alman ortalama yıllık 12-16 litre zeytin yağı tüketirken, ülkemizde kişi başına yıllık zeytin yağı tüketimi 1 kğ ‘ın altındadır.
Bu üzücü duruma bir de zeytin yağı adı altında, farklı ortamlarda üretilmiş, işlenmiş olmasının yanı sıra, pazarlarken yağa karıştırılan %50 lere varan ucuz sıvı yağların tüketildiğini hesaba katarsak, bu oran daha da aşağılara inecektir.
Zeytine kimyasal gübre ve hormon içerikli maddeler verildiği zaman üretimde % 100 artış sağlayabilirsiniz, belki bu artış daha fazla olabilecektir. Bu maliyetleri düşürdüğü için ucuz verilebilir ama içerikleri açısından hiç de ucuz olmayacaktır. Bu durum bir yana, eğer zeytini sıkarken kullandığınız su sıcaklığı 33 dereceyi geçerse zeytinin içinde bulunan sağlık için önemli olan ve yağı “yağ” yapan özellikler yok olmaktadır. Kaldı ki çok yağ elde etmek amacıyla bu sonuçlar görmezden gelinerek, “nasıl olsa millet anlamaz” mantığıyla genelde 42-50 derecelerde sıkılmaktadır..
Normal olarak ise 33 dereceyi geçmemesi gerekir. Biz kooperatif olarak tek tek elle toplanmış, özel kasalarda depolanan organik zeytinleri mahallinde bulunan fabrikamızda 26-30 derecelerde “soğuk sıkım” tabir edilen metotla “organik extra virgin sızma” olarak en geç 4-5 saat içinde sıkmaktayız. Aroması ve meyvemsi tadı yanında asit oranı da oldukça düşüktür. Dokuz Eylül Üniversitesi laboratuarlarından alınan sonuçlara göre % 0. 2- 0.4 aralığındadır. Toplandıktan sonra ki süre uzadıkça, ayrıca hasat sopayla ve çırparak yapılırsa ve çuvallara konulup bekletilirse, kısa süre içinde ürün bozulmakta ve yağın tadı ve asit oranı yükselmektedir.
Sağlıklı beslenmenin bu kadar önem kazandığı günümüzde ilgililere duyurulur.
Ayrıca Adı geçen kooperatifin yönetici ve üyelerini, sağlığımıza ve ülke ekonomisine yapmış oldukları bu katkılarından dolayı kutlarım.
Sağlıklı günler dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.