
Artık ordunun halkı değil, halkın ordusu var
Siyasal sistemlerde hiyerarşik bir yapı vardır. Parlamenter demokrasilerde güçlerin (yasama, yürütme ve yargı) halktır. Halk, halk adına halkı yönetir. Nasıl yönetir? Yönetici kadrosundaki kişileri seçerek.
Bizim ülkemizde diğer demokratik yapıdaki ülkelerde farklı olarak bulunmayan bir güç daha vardı bu da en önemli güçtü. Yani diğer güçler bu gücün baskısı altındaydı. Bu güç TSK’dır. TSK bu ülkede bütün güçlere direktif veren, gerektiği zaman yürütmeyi al aşağı eden, hatta yargıya baskı yaparak, al aşağı edilen halkın temsilcileri ile ilgili nasıl hukuki (!) bir karar verilmesi gerektiği konusunda brifingler veren, meclisten hangi kanunlar çıkması veya çıkmaması gerektiğini konusunda da emir veren ve karşı koyan bir güç olmuştur. Bundan dolayı güçlü çıkar grupları ve halkı temsil ettiklerini söyleyen bazı siyasi partiler kendilerine ikbal temin etmek için bu gücü hep desteklemişlerdir. Halk ise korkusundan bu güçle iyi geçinmek adına sesini çıkarmamıştır.
Bu güç bu ülkede “devlet” in yerini almıştır. “Devletimiz” derken farkında olmadan hep bu gücü kutsadık. Aslında bu güç ve bu gücün destek aldığı çeşitli sivil ve bürokratik kurumlardı DEVLET”. Bütün halk bu “devletten” korktu ve bu devlete hizmet etti.
Yani devletin (TSK’nın) halkı vardı bu ülkede. Ama devletin adı “demokratik hukuk devleti” idi. Fakat demokratik hukuk devletinde güçler ayrılığı vardı ve bütün güçler gücünü halktan alırdı. Bahsedilen bu güç o güçlerden bir değildi. Aksine yürütmenin emrinde bir konumdaydı. Ama ne var ki bu güç siyaseti ve diğer güçleri kontrol altına almıştı. Buna da siyasi literatürde “ ASKERİ VESAYET” denilmekteydi. Bu durum bir gelenek olmuştu buna da TEAMÜL denilmekteydi. Bu teamüller hep hizmetin ve rantın birilerine akması veya kontrolün birilerinin elinden çıkmamasının adıydı.
Halk ne kadar çabalarsa çabalasın bu güçler gerek tek sesli medya, gerekse ellerindeki silah gücüyle bu çabaları alt etmekteydi. Bir türlü muvaffak olunamıyordu bu ülkede. Bir çok ülke bu vesayetten kurtularak halkı özgürlüğe kavuşmuş dünya nimetlerini daha iyi elde etme şansı yakalamış, ortak yaşama bilincini kavramış ve kısaca medeniyet yolunda çok mesafeler kat etmişti. Ama bu ülkede insanlar hala bu gücün hem propagandalarının hem de baskıcı gücünün altında ezilmiş ve bu ezilmişliği ve yoksulluğu yine onların manipülatif yayınlarıyla ve ezber malumatlarıyla farklı alanlarda aramış, kendini bu hale getiren gücü görememiş ve görmesi engellenmişti. Tam da kendi lehinde çalışan siyasileri düşman addetmiştir. Bereket versin bu gibi düşünenlerin sayısı gittikçe azalmaktadır. Diğer taraftan halkının sesi olan medya kuurluşlarının sayısının artması bu tek sesli borozanların yalanlarını ve iki yüzlülüklerini bir bir açığa çıakrmaktadır. Gerçekler acıdır. Kabullenmek zor geliyor. Alışılmışı bırakmak gücümüze gidiyor belki ama maalesef gerçek bu.
Bugün, yani dün itibariyle sayın Kılıçdaroğlu’ nun “askeri teamüllere uyulmalıdır” gibi güya halktan yana sözlerine rağmen , bu gücün her türlü tehditlerine rağmen siyasi otoritenin olması gereken ve geciken kararlılığıyla bu teamül tersine çevrilmiş, ilk kez yazılı hukuka uyularak YAŞ ‘tan olması gereken gibi bir sonuç çıkmıştır. Bu son derece sevindiri
bir gelişmedir ülke ve halkımız adına.
Artı bu ülkede taşlar yerine oturmaktadır ve daha da sağlamlaşacaktır. Bunun için siyasi otoriteye halkın desteği ve güveni daha artacaktır; artmıştır.
Artık bu ülke de , ORDUNUN HALKI DEĞİL; HALKIN ORDUSU var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.