
Dr. Ali Can
Kibri bırakıp şu dünyaya daha dikkatli bakalım
Yayınlanma:
Avrupa’da çocukluk yıllarını geçirmiş bir Türk olarak döndükten sonra Türkiye’deki yaşayış tarzı ve bizi onlardan ayıran yanları fark etmeye başladım.
Avrupa ile kendimizi yorumlarken, biz ve onlar ayrımını çok kesin hatlarla çizemesek de birbirinden hayli uzakta, hayatın her sahasındaki aslında zihniyet farklarının tezahürü olan oldukça derin kırılmalar olduğunu teslim etmek gerekir.
Bir kültür gayet tabii ki diğerlerinden ,o kültür dairesinin yaşam şekilleri,insan tavır ve davranışları,hayata bakış ve beklenti vs.ye etkileriyle ayrılır.Bu anlamda mesela bir Türkle bir Almandan birbirine benzer duygu ve davranış beklenmez .Ancak farklı coğrafyaları ,medeniyet ve kültürleri de birleştiren ve insan olmak ortak paydasında hayata birbiriyle kesişen perspektiflerle yaklaşan bir insanlık tarihi ve bu tarihin yükünü insanoğlunun varolduğunda beri taşıyan bir dünyada yaşıyoruz.Ve bu ortak kader de bilgi ve tecrübenin paylaşılmasını beraberinde getirmiştir.
Bilginin paylaşımının insanlığın bilimsel ,teknik ilerleyişinin teşvikçisi olduğu bir vakıadır.Ancak insanlığın işine yarayacak her şeyin bir bedeli olduğu da muhakkak.Bilginin ilk sahipleri,kaşifleri bakımından bunun bedeli zihni bir veya bedeni bir yorgunluk olabilir,ancak sonraki sahipleri için bunun kat-be kat daha fazlası oluyor.
Avrupa ile kendi ülkemi kıyas ederken –buna gelişmiş batı ve doğu ülkeleri de dahil-hayatın her sahasında bilgi ve bu bilgiyi yaşama aktaracak insan veya eleman yetersizliği olduğunu görüyorum.Kendi çapında batıda çıkmış yayınları takip ederek ve zaman zaman da Avrupa’ya seyahatlerimde hayatı algılama ve yaşama biçimlerimiz arasındaki ayrışmaları görüyorum.
Orada gördüğüm pek çok şeyi keşke ülkemde de olsa diye iç geçiririm hep.Mesela insanların çok basit gibi görünen bir iş bile yapacak olsa ,o işle ilgili gerekli sertifikasyon ve eğitime sahip olması gerektiği.Çaycı yada terzi,çocuk bakıcı veya pilot fark etmez.Yapacağınız iş insana hitap ediyorsa ,yani karşınızdaki müşterinize yaptığınız hizmetin karşılığında bedel talep edecekseniz,işinizin gerektirdiği liyakat ve eğitime de sahip olmalısınız.Ben bunun sıkıntısını her gün onlarca defa tecrübe ediyorum.Sıradan bir Anadolu şehrinde olduğu gibi hizmetiyle yemeği sanata dönüştürmeyi bilemeyen lokantalarda,daracık yollarda çift taraflı park edilmiş ve polis tarafından pek fark edilmeyen otomobillerde,Türkçe’yi bile tam bilmeyen ve konuşamayan ve yabancı dil öğrenmeye çalışan üniversite öğrencilerinde, estetik ve ince düşüncelerden yoksun günlük yaşamımızda. Sıradanlaşan ve sıradanlaştırdığımız en anlamlı ayrıntıların kendisinde saklı olduğu gündelik yaşamımızda. En acısı ise, her düzeyden bireylerin bu durumu umursamadan, içselleştirmiş olmasıdır. Tertip, düzen, prensip, ve en başta hijyen, gerek hizmet verenler tarafından, gerekse hizmet verilen yerlerde dikkatlerimizden kaçmakta ve önemsenmemektedir.
Dünya medeniyetine çok ciddi katkı sağlamış bir medeniyetin varisleriyiz.Tarihin belli dönemlerinde en işlek ve en hareketli ilim ve ticaret merkezleri kendi coğrafyamızda kurulu olduğu milletin 21. yüzyıldaki temsilcileri konumundayız.Ancak zaman mesafeleri hiç mesabesine indirdiği gibi insanlar ve kültürler arasındaki görünen ve görünmeyen mesafe ve ayrılıkları da azaltıyor. Kültürel ve etnik kamplaşmalara pek izin vermiyor.Eğer bugün zamanın nereye aktığını fark edemiyor ve zamanı takip eden dünyanın arkasında kalıyorsanız, derin kökleriniz bugün tek başına sizi insanlık ve medeniyetin ileri basamağına taşıyamaz.
Bugünün bilinçli her toplumu, kendi tarihini olumlu –olumsuz her yönüyle öğretiye taşırken , bugününü inşada modern çağın ve dünyanın ortak değer ve ürünlerinden de kendi adına istifade ediyor. Bizim de toplum olarak bu gerçek üzerinde daha çok düşünmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.