ISLIK ÇALMAK

ÖPÜCÜK

—Fakire bir sadaka hanımefendi.

—Ağzın leş gibi içki kokuyor, sadaka istemeye utanmıyor musun?

—Bunda utanılacak ne var bayan… Ben sizden sadaka istedim, öpücük değil.

KADIN VE AYAKKABI

General Aemilius Paulus’un eşi üstüne iyi şeyler söylenirdi: Güzeldi, zengindi, namusluydu. Böyle bir kadından boşandığını duyan bir dostu generale çıkıştı:

—Utanmadın mı öyle bir kadını boşamaya?

Aemilius pabucunu çıkarıp dostuna doğru tuttu:

—Bu pabucu görüyorsun, güzledir, sağlamdır, gösterilidir değil mi? Ama ayağımı nasıl vurduğunu biliyor musun?

KANGURU

Avustralya’yı ziyaret eden Amerikalı turist bir Avustralyalıya sorar:

—Nedir bunlar?

—Öküz…

—Peki ya şunlar?

—Koyun…

—Ya vah… vah… Oysa bizde öküzler bunların en az iki misli… Koyunlar da üç misli olurlar.

Amerikalı birden sustu. Karşıdaki kanguruyu işaret ederek sordu:

—Kuzum bu hayvanın adı nedir?

Avustralyalı kayıtsız bir halde cevap verir:

—Ha… O mu? Çekirge…

SIRTI KAŞINACAK KADIN

Bir ülkenin vatandaşlığına girebilmek için üç koşul varmış. Üç aşamada bunları yerine getirmeyenin vatandaşlığa kabul edilme olanağı yokmuş. Adamın biri de bu ülkenin vatandaşlığına kabulünü isteyince, üç koşulu söylemişler.

“Önce kocaman bir şişe viskiyi kafana dikip, soluk almadan içeceksin. Ardından çok azgın bir kadınla iki saat sevişeceksin. Son olarak da bir ayının sırtını kaşıyacaksın”

“Olur” demiş adam.

Ve vatandaşlığa kabul koşullarını yerine getirmek için harekete geçmiş. Adamı almışlar, yan yana bitişik üç kapının olduğu yere götürmüşler:

“Haydi, başla bakalım birinci odadan!...” demişler.

Adam girmiş birinci odaya. Masanın üzerinde bir şişe viski… Diktiği gibi tek solukta bitirmiş… Bitirmiş ama o hızla ve o kafayla çıktığı gibi… Doğru üçüncü odaya… Önlemeye çalışmışlar ama olanaksız! Dalmış üçüncü odaya… Kapı önünde beklemişler, beklemişler… Tam iki saat sonra… Görünmüş adam… Üstü başı perişan, kan revan içinde… Soluk soluğa konuşmuş:

“Tamam… Ayıyı da hallettik iki saatte… Haydi gösterin bakalım, nerede sırtı kaşınacak kadın?”

EŞKİYANIN ASALETİ

Karadenizlinin biri gurbete çıkmış, İstanbul’a gelmiş, yıllarca çalışmış, kazandığı parayı bir çıkına koyup koynuna yerleştirmiş, çoluk, çocuğa da birkaç hediye alıp geri dönmüş. Rize’de vapurdan inmiş, köyüne giderken yolda önünü bir düzüne haydut kesmiş. Karadenizliyi soyup, soğana çevirmişler. Ondan sonra da teker, teker bir güzel dövmüşler. Karadenizli ayağa kalktıktan sonra haydutlara şöyle bir bakmış, ondan sonra da sevimli şivesiyle sormuş:

“Ha uşaklar” demiş, “Paralarımı aldınız… Beni don gömlek bıraktınız… Bu sizin asaletiniz… Ama niçin dövdünüz? Bunu söktüremedim. Acaba geç mi kaldım, yoksa az mı kazandım?!...”

ISLIK ÇALMAK

Salihli’nin Hırkalı köyü Yedek Subay öğretmeni Yalçın Küçükerciyaş birinci sınıf öğrencilerinin dersin ortasında “Öğretmenim çişim var!” demelerinden bıkmıştı. Yerli yersiz parmak kaldırıp “Çişim var!” diyorlardı. Onlara bir gün “Bakın!” dedi. “Çişim var diye parmak kaldırmak ayıptır! Bundan sonra eğer çişiniz varsa, öğretmenim ıslık çalacağım, dersiniz, bende anlarım!” O günden sonra çişi gelen çocuklar, “Öğretmenim ıslık çalacağım!” deyip dışarı çıkıyorlardı.

Hasan Kaya adındaki çocuk, evde dedesiyle yatıyordu. Bir gece uyandı, dedesini dürttü:

—Dede ıslık çalacağım!

—Oğul sen aklını mı yitirdin? Gece yarısı neyin ıslığı bu… Yat bakalım!

—Dede be ıslık çalacağım!

—Oğlum bekle sabahı… Gün ağarsın, çıkara avluda çalarsın ıslığını! Şimdi ıslık çalmanın sırası mı? Bütün ev kalkar ayağa!

—Dede ne laf anlamaz adamsın! Islık çalacağım! Mutlaka çalmam gerek!

—İyi, patla! Bari eğil de kulağıma yavaşça çal!

… Ve çocuk dedesinin kulağına ıslık çaldı!...

  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Memduh Nihat Arşivi