
HAMARAT
MESELE!
Fakir bir Yahudi kızı, sevgisine dedi ki:
—Ah Yasef! Biz artık evlenelim… Ben seni o kadar çok seviyorum ki, ekmekle suya bile razıyım…
Yasef cevap verdi:
—Çok yüzel! Rebeka! Çok yüzel! Hemen evlenelim, ama… Düşünüyorum. Haydi, suyu ben tedarik edeyim… Ekmeği kim yetirecek?
OLMAZ MI?
Çapkınlığı ile meşhur biri hastalanmış, doktor çağırtmıştı. Yalnız olduğundan, bakacak kimsesi bulunmadığından bahsettikten sonra ne yapacağını sordu:
Doktor başını kaşıyıp düşündükten sonra:
—Bana kalırsa ya bir hastaneye yatmanız veya bir hastabakıcı tutmanız lazım, dedi. Ama artık genç olmadığınızı da unutmayın sakın. Aşırı hareketler kalbinizi büsbütün yorabilir. Onun için, tutacağınız hastabakıcı en az ellisinde olmalı!
Hastanın hemen gözleri parlayıverdi:
—Bir tane ellisinde tutacağıma dedi, iki tane yirmi beşinde tutsam olmaz mı?
KARARLI KADIN
Evde kalmış bir genç kız, gece evine dönmüştü. Tam içeri girdiği zaman, odasında bir hırsızla burun buruna geldi. Hırsız boylu poslu ve yakışıklıydı. Sesine olanca kızgınlığını yükleyerek hırsıza seslendi:
—Bana bak delikanlı, diye bağırdı. Evimi terk etmen için sana 48 saat süre veriyorum. 48 saat sonra polise haber veririm.
HAMARAT
Zenginin biri gazeteye ilan verip “Dört kişilik bir ailenin ev işlerini çekip çevirecek, bir erkek yardımcı aranıyor” diye ilan vermiş…
Adamın biri de çıkagelmiş…
Zengin başlamış anlatmaya:
—Bizim ev küçüktür, altı oda iki salon. Ben karım ve iki çocuğum var. İşin sabah altıda başlar. Kalkar kalmaz, önce salonların tozunu alır, sonra saksıları sularsın. Yediye doğru kahvaltıyı hazırlarsın. Önce çocukları uyandırır, kahvaltılarını verir, onları arabaya kor okula götürürsün. Okuldan dönünce gelip bizim odanın kapısını tıkırdatırsın. Ben kalkar, giyinir kahvaltıya inerim. Kahvaltımı verdikten sonra, arabaya biner işe gideriz. Beni işe bırakır eve dönersin. Karım biraz tembelcedir. O kahvaltısını yapana kadar, sen çarşıya çıkar günlük alışverişi yaparsın. Mutfağa girip, öğle yemeğini pişirmeye başlarsın. Saat onikiye doğru, arabaya atlar, gider, çocukları okuldan alır gelirsin. Yemek de, o saate kadar pişmiş olur. Sofrayı kurar, çocuklara ve karıma yemek verirsin. Karım çok ağır, çocuklar ise çok acele yer. Onun için servisi iyi ayarla… Çocuklar yemeği bitirince, yine onları okula götürür, dönersin, sofrayı toplar, bulaşıkları yıkarsın. Karım öğleden sonra ya dişçiye gider, ya berbere, ya da oyuna… Onu arabayla bıraktıktan sonra çocukları okuldan alırsın. Serinlik basınca bahçeyi bir güzel sularsın, süpürürsün, otları yolarsın. Bu arada çocuklar ders çalışırken takıldıkları yer olursa biraz yardım et. Akşam olunca beni gelir işten alırsın. Gece, yemeğe, genellikle misafirlerimiz olur. Yemek bittikten sonra oyuna otururuz. Misafirlerin kimi içki içer, kimi çay içer. Aman dikkatli ol, bir aksaklık çıkmasın. Misafirler çoğunlukla bire doğru giderler. Bazılarının arabası yoktur, onları evlerine bıraktıktan sonra, gelip hemen ortalığı topla, pencereleri aç içeriyi havalandır, küllükleri dök ve erken yat ki erken kalkasın!
Adam dinlemiş, dinlemiş ve sormuş:
—Hepsi bu kadar mı?
—Evet, bu kadar? Gördüğün gibi bizim evin işleri pek ağır değildir.
Adam dudağını bükmüş:
—Doğru gerçekten ağır bir iş yok. Haaa aklıma geldi, bir şey soracağım. Sizin bahçede killi toprak var mı acaba?
Ev sahibi şaşırmış:
—Niçin sordun, ne yapacaksın?
—Boş vakitlerimi değerlendirip, çanak, çömlek, testi yapmak istiyorum da…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.