
Hamama gidelim mi
Gayri federe Hisarspor ve Güvenspor, Hacıoğluspor adı altında birleşmiş ve amatör takım olmuştu. Metin, Ekuş ( Ekrem), Kamer Abi, Bebek Ahmet, Sadettin, Laz İbo, Burhan ve Odun Bülent Güvenspordan –yani bizim ekip-yeni takıma geçmişlerdi. Sahi asıl kahramanı yazmadım. Birde bizim mazlum fırıncı Kadir vardı. Çocuk yaşta gurbete amcasının yanına çalışmaya gelmiş sevimli ve meraklı arkadaşımız.
Maçta, idmanda, kahvede, sokak sokak dolaşmalarımızda Sadettin ne yapar eder Kadir’’i kızdırmanın bir yolunu bulurdu. Hoş Kadir’de bundan çok şikâyetçi değil gibiydi. Birbirlerini çok severlerdi.
Sadettin; nereye gidiyorsun, nereden geliyorsun gibi sorulara –özellikle Kadir sorduğunda- ağzını yayarak ve kelimeyi uzatarak “Hamamaaa” der ve kızdırırdı. Bu “hamamaaa” esprisini zaman içinde hepimiz yapar olmuştuk. “Herkes sakız çiğner ama çingene kızı gibi patlatamaz” gerçeği gibi bu kızdırma, asıl söylemesi gerekeni söylememe manasına gelen “hamamaaa”yı Sadettin’den iyi de kimse söylemezdi.
Sadettin neler yapardı: Esneyen arkadaşımızın ağzına okey taşını sokmaktan tutun da soğumuş çayı enseden aşağı dökmek, oyun kâğıtlarından birkaçını alıp kahveden ayrılmak, aynı takım arkadaşının attığı gölü saydırmamak, ( Bu bendim. Bundan iki yıl önce attığım gölü Sadettinin itirazı sebebiyle iptal eden hakemle karşılaşmış, sohbet etmiştim. Hatırlattım. Hatırlamıştı. Gülüştük. Ve anılarımı yazıyorum ve bunu da yazdım demişti. ) babasının arabasını çarşıda bir yerlerde unutup semte dönmek, eve geç döndüğümüzde Metinle beni kapıda bekletip Hürriyet fırınından aldığı bıçakla sessizce kendi kapılarını açıp içeri girmek, askere gittiğinin ilk akşamı “şuradan terliklerimi getir” diyen çavuşa “babanın uşağımı var, kalk al!” diyerek bir çuval dayak yiyen arkadaşımızdı. Babası ve ağabeyleriyle beraber çalıştırdığı kereste atölyesinden garibanlara ücretsiz ve yalnız bizim söylememizle odun gönderecek kadar da gönlü gani, delice ve muzip bir arkadaşımızdı.
Yağmurlu bir gündü. Şimdilerde sebze halinin olduğu alanda –adı Panayırdı- idman yapmış ve çarnaçar kahveye atmıştık kendimizi. Üzerimize bulaşan çamurları sahanın kenarındaki gölcüklerde zor bela temizlemiştik. Sobanın başına toplanmış, hafta sonu yapacağımız maça dair konuşuyorduk. Kahveci Hüsnü abi bizi gaza getirmek için habire “sizden bi numara olmaz!” diyor ama ıhlamur çayımızı da eksik etmiyordu.
Kadir o gün idmana gelmemişti. Zaten onsekiz kişilik kadroya da pek giremezdi.
İdman bitiminden başlayarak Sadettin herkese hamama gitmeyi teklif etmişti. Niyeyse o günde kimsenin gideceği yoktu. Sadettin, sobanın başında Metinle beni ayartmaya çalışıyor, kendisine katılmadığımız için ufak yollu küfürler ediyordu. Tatlı bir inatlaşmaydı. Gitmiyorduk işte. İdmanda donmuştuk zaten. Kahve sıcaktı. Yöneticimizde olan Hüsnü abi ıhlamurları getiriyordu. Hamam şimdilik kalsındı.
Maç ve idman sohbeti, günübirlik mevzular, Sadettin’in bizimle dalaşması, sıcak soba, Hüsnü abinin artık ezberlediğimiz “gaz” cümleleri… Sadettin, kimseyi ayartamamış ama hamama gitme isteğinden de vazgeçmemişti. Ayağa kalkmış, kapıyla soba arasında, hala kaba kaba sözlerle bizi davet ediyor ve “siz ibnesiniz” türünden vecizeleri tekrarlıyordu.
İşte tamda bu sırada kapıdan Kadir girmişti. Selam verdi. Onu idmana göndermeyen amcasını “saygıyla” andı. Kadir’de Sadettin gibi ayakta dikiliyordu, daha oturmamıştı. Sadettin’e, “Hayırdır, sen nereye gidiyorsun?” demişti. Bu soruya normal şartlar altında bile dalga geçer gibi “hamamaaa” diye cevap veren Sadettin bu fırsatı kaçırır mıydı? Kaçırmamıştı tabii. İnsanı tahrik edip kızdıran o gülüşünü daha da arttırarak “Hamamaaa” diye cevap vermişti ancak bir farkla ki, o gün hakikaten hamama gidecekti.
Son zamanlarda amcasıyla fazlasıyla didişen, sevgilisinden yüz bulamayan ve idmana da gelemeyen Kadir’inde sabrı taşmıştı, “hamamaaa” cevabından. Yan taraftaki masadan kaptığı küllüğü Sadettinin kafasına geçirmişti, kendisiyle yine dalga geçtiğini düşünerek. “Al sana hamam” demişti, birikmiş alınganlığının karşılığı olarak.
Sadettin’in başından kanlar akıyordu ve öylece ayakta duruyordu. Kadir ötede bir masaya oturmuştu. Susup kalmıştık. Her şey biranda olup bitmişti. Tepki vermek neyse ama ne Sadettin ne bizler böyle bir şey beklemiyorduk. Hüsnü abi, “Ulan siz ne … yiyorsunuz!” diyerek Sadettin’in yanına gelmiş, başına baktıktan sonra, “Kalkında şunun kafasına birkaç dikiş attırın” demişti.
Sadettin’i Devlet Hastanesine götürdük. Atlı dikiş attılar. Polis kavga falan mı diye hesap sordu. Yalan konuşup, bir şeyler uydurduk.
Hafta sonu maçta, biz sahada oynarken Sadettin’le Kadir türbinde yan yana oturuyorlardı. Maç başlamadan Metin’le beraber türbine yaklaşmış ve Sadettin ile Kadir’e seslenmiştik. “Maçtan sonra hamama gidelim mi?”
Şimdi yazarken bile gülümsüyorum. Her iki arkadaşımızda aynı anda el kol hareketiyle cevap vermişlerdi. Metin artık yok ama Sadettin sana soruyorum, hamama gidelim mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.