Osmanlı Devletinin mimarı ve teorisyeni Osman Gazi, Oğlu Orhan’a şöyle seslendiği rivayet edilir. “…Tanrı buyruğuna mugayir, Tanrı buyruğundan gayri iş işlemiyesiz, Bilmediklerini İslam ulema ve fukahasından sorup öğrenesiz, Bir işe başlamadan evvelini ahirini iyice bellemeden başlamayasız. Sana itaat edenleri ve maiyetini hoş tutasız, Erlerine ihsan ve inamı eksik etmeyesüz, Bilesiz ki, inam ve ihsan İnsanın kulcağızıdır, Zalim olma, Alemi adaletle şenlendir, Cihadı terk etmeyesuz, Nerde bir ilim ehli görürsen, duyarsan ona rağbet et, ikbal ve hilm gösteresuz, Mülkünde gurur göstermeyip, hak ve hukuktan ayrılmayasuz, Mesleğimiz Allah yolu, maksadımız ila-yı kelimetullahtır, Kuru cihangirlik kavgası değildir,Unutmayasuz,Herkese ihsanda bulunasuz,Memleket işlerini noksansız göresiz, * Sonuçta yedi asırlık Osmanlı Hanedanı,1920’li yıllarda şekil değiştirerek, küçülerek, kabuğuna çekilerek, bir değişim ile bugünlere geldi. Osmanlı’nın düştüğü durum ve yükseliş nedenleri, Siyasi tarih’in ilgi alanına girer. “Türkiye’de Geri Kalmışlığın nedenleri” üzerinde birçok şey söylemek mümkündür. Devletler ve Milletler tabi bir yarış mücadelesi verirler, Nitelikli donanımlı ehliyetli liyakat sahibi idarecileri iş başına getiren milletler, adaletten ayrılmayan devletliler, tebalarını, bireylerini,sırtı pek,karnı tok,gelecekten ümit var olarak yaşatır,böylece devlet yaşar. İmkânım olsa, ne yapardım, bilirmisiniz. Seçimle işbaşına gelmiş bütün seçilenlerin tamamını siyasi tarihten oryantasyon eğitimine alır, Devletlerin kuruluş, yükseliş, ve çöküşlerini sebep ve sonuçları ile bilgilendirir, sınavı geçemeyenleri tenzili rütbe yapar, bir altlarını bir üste çıkartırdım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.