—Nedir baktığın dede? —Akıp giden hayatıma bakıyorum, diye karşılık verdi ihtiyar, akıp giden hayatıma… —Üzülme hiç dede; hayatın, nereye gittiğini bilir; denize gider, bütün hayatlar denize gider. İhtiyar içini çekti: —Öyle evladım, dedi; deniz bunun için tuzludur; gözyaşlarımızdan meydana gelmiştir. Yeniden akıp giden suya eğildi ve bir daha konuşmadı.
Nikos Kazancakis / Kardeş Kavgası “Her kuşak bir sonraki kuşağı okutabilmek için yeterli para kazanma amacıyla okuyor ve bu eğitim hiç kimsenin işine yaramıyor. Çocuklarını okutmak için kendini perişan ediyorsun ki onlarda çocuklarını okutabilmek için aynı şeyi yapsınlar. Bunun ne anlamı var?”
David Lodge / Yerleri Değiştirme “Beni seviyorsan sabırlı ol. Ağaçlara bak. Meyvelerini olgunlaştırmak için acele ediyorlar mı?” “Ben ağaç değilim, insanım,” diye karşı çıktı Kızılsakal yaklaşarak. “Ben insanım, yani acele ederim. Ben kendi yasamla hareket ederim.” “Ağaçlar için olsun, insanlar için olsun, Tanrının yasası birdir.” Kzılsakal dişlerini gıcırdattı. “Neymiş peki o yasa?” diye alayla sordu. “Zaman.”
Nikos Kazancakis / Günaha Son Çağrı
Erkek derin bir soluk aldı, yoldan içeri saptı, birkaç tozlu, ısınmış çiçek kopardı, sonra arabaya yetişip çiçekleri kadına sundu. Kadın da onları, teşekkür dolu bir gülüşmeyişle aldı.
-Gugukkuşunun gözyaşları derler bunlara, diyerek özenle bir demet oluşturmaya girişti çiçeklerden. Kendi yuvası yoktur, bu yüzden hep ağlar durur. Ve gözyaşları nereye damlarsa orada bir çiçek çıkar. Vasili Şukşin / Yaşamak Tutkusu
Umuttan koparız, sevgiden koparız, anılardan, dostluklardan, yaşamadan, hep bir şeylerden, hep bir yerlerden koparız. Kopar kopar bağlanır, bağlanır bağlanır koparız. Bir kopuş bir bağlanış. Yaşadıkça bu böyle. Çaresiz bir kısır döngü. Her bir yerden, bir şeyden kopmak. Kopacağını bilmek, beklemek. Her an bir şeye, bir yere bağlanacağını bilmek, beklemek. Bir anlam, bir anlamsızlık. Yaşam denen şey, bu.
Oktay Akbal / Yalnızlık Bana Yasak İnsanlar flütü, köpeği sever gibi sever, ona tasma takmak için, bülbülü sever, kafese koymak için, çiçeği Tanrının onu büyüttüğü yerden koparmak için ve de özgürlüğü, onu esarete çevirmek için. Özgürlük savunulmak ister; kime diş bileyip, kimi daha çok hor göreceğimi bilmiyorum, özgürlüğü kaldıranı mı, yoksa onu savunmaktan korkanı mı?
Panait İstrati / Hayduklar
“İnsan uçurum kenarına varmadan, kanatlanamaz.”
Nikos Kazancakis / Günaha Son Çağrı
“Azizim, dün Türk aydını, Türk entelektüeli diye bir şey vardı. Bugün o yoktur.” Ahmet Kerim güldü:
“Çünkü ağzını açtı ve bütün foyası meydana çıktı.” dedi.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu / Hüküm Gecesi Bütün kadınlar güzeldir. Hiç olmazsa hayatlarının bir bölümünde, bazen uzun süre, bazı birkaç gün. Güzelliğin sadakati, onların güzelliğe olan vefalarına bağlıdır. Kimileri onu, İlahi Kumsaati’nin izin verdiği sürece göz okşayacak bir bedende konuk olarak ağırlar. Kimileriyse, aksine, gelgeç bir sokak kadınıymış gibi davranır ve onu hoş tutmadıkları, küçümsedikleri için çabuk terk edilir, kısa zamanda solmuş bir yüz, katmerli bir çene, pörsük memeler ve göbeği bile örten bir karınla, zahire ambarında alta düşmüş buğday çuvalı gibi bir bedenle baş başa kalırlar. —İktidar, dedi Sokrates, ciddi bir sesle, iktidar, hükmettiğin insanların tutsağı, bazen de kurbanı olmak demektir. Benim tek tutkum var, özgürlüğüm!
Gerald Messadie / Sokrates’in Karısı “Kadınlar güzeldir. Ancak güzel olmasalar bile çok şey kaybetmiş sayılmazlar. Çünkü güzelliğin yerini tutacak özelliklerle donanmışlardır.” “Bu söylediklerime gülebilirsiniz ama ben iddia ediyorum ki asrın insanına en çok uyan ahlak, hacıyatmaz ahlakıdır.” “İlgisizlik kadınların affedemeyeceği bir şeydir. Bunu nasıl karşılarlarsa karşılasınlar bu değişmez. Her kadın aşkının karşılığını görmek ister. En olgun kadın bile bir erkeğin kendisini koynuna alma imkânı olduğu halde bunu yapmamasını bir cinayet olarak görür. Bunun istisnası yoktur.”
Jean-Jacgues Rousseau / İtiraflar-1
“Bu okuldan ayrıldığında –beni unuttuktan uzun zaman bir zaman sonra- yeryüzünde seni gözlüyor olacağım ve yapacağını bildiğim iyi şeyler karşısında şaşırmayacağım. “ İlkçağ tarih öğretmeni yine burnunu sildi ve mendiliyle gözlerine dokundu. “Şimdi doğru atletizm sahasına koş,” dedi. “İki-yirmi alçak engellide Hubetr Ackley’e karşı yarış. Eğer atletizm elbiselerini giymeye vakit yoksa olduğun gibi koş, isterse herkes gülsün, seninle alay etsin. Sen daha dünyada pek fazla iş görmeden, şok kez kahkahalar duyacaksın, hem de yalnız insanların kahkahalarını değil, seni tedirgin etmek, yolundan alıkoymak isteyen şeylerin alaycı kahkahalarını –ama senin bu gülmelere aldırış etmeyeceğini biliyorum.” Öğretmen içini çekti ve yorgun yorgun şöyle dedi: “Haydi doğruca alana koş.”
Wılıam Saroyan / İnsanlık Komedyası
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.