Memduh Nihat Ada
Memduh Nihat Ada

Dedi: Dedim:

Dedi: Ben kimim?

Dedim: Dur aynaya bakayım.

 

 
Dedi: Kelimelerin salıncakta sallar mı beni? Beş yaşında olabilir miyim? Eteklerim uçuşur mu çayırlarda koşarken? Kelimelerin, sokak lambasının sarı ışığında seyrine doyamadığım kar taneleri gibi içime dökülür mü?
Dedim: Hoyrat ve kabadır ellerim fakat kalbim yumuşatır gözlerimi. Bazen şairlerden ödünç kelimeler alır bazen de yağmurlarda hayata ve aşka dair kelimeler toplarım. Küçüksün, bilmiyorsun, gönlünün kanamasından daha iyidir dizlerinin kanaması. Hem düşe-kalka büyür insan. Büyür de ne olur? İyi mi olur?

 

Dedi: Uzaksın. Yakınsın. Geleceksizsin. Gideceksin, gitmelisin, gitmeni istiyorum.

Dedim: Uzağım çünkü uzaktan geldim. Annem boynuma muska diye gurbeti taktığından beri yollardayım. Ben geleceğimden vazgeçerek geldim, sen geleceğin peşinde koşuyorsun. Ben kendi içimdeki çölü arşınlıyorum. Sen yoksun, aşk var. Ve içimde vahası kelimeler olan bir çöl.

 

 
Dedi: Ruhumla bedenim arasında sıkışıp kaldım. Uzaklara, yeniliklere, yüklerden sıyrılmaya, unutmaya özlem duyuyorum. Ah! O üzerine pembe erik çiçeği işlenmiş açık mavi elbisem nerde şimdi?

Dedim: Senin hummalı beklentilerin ve cemrelere uzak nankör bir gönlün var. Özlem duyman yeniyetmelerin fiyakalarına benziyor.  Benden istediğin her şeyi aldın. Bana sadece istemediklerin, ihtiyaç duymadıkların kalmışken benim zayıflığım güce senin beklentilerin zayıflığa dönüşüyordu zamanın örsünde.

 

 
Dedi: Geleceğim nerde? Yalnız ve çıkışsızım. Yarınsızım. Gelecek sinsi bir katil gibi sızıyor içime. Kendimle ne yapacağımı bilmiyorum. Yarınsızlık gözlerimdeki ışığı söndürüyor. “Gülümsemem için bir neden göster bana?”
Dedim: Gelecek korkaklarındır. Gelecek yoktur. Geleceğin yok! Gözlerindeki ışıltıyı kırpıp kırpıp başka gözlere sus payı niyetine dağıttığından ve suç ortaklığına çağırdığından beri sabah ezanlarını duymaz oldun. Yağmurları, sevişen üveyikleri, güneşin doğuşunu duymuyorsun. İçinin sesine sağır olanın gülüşü bir maskenin tebessümüdür. Kirlendin çünkü yalana teslim oldun. Adresi şikâyet olanlara mektup taşımıyor güvercinler. Yağmur aldatmaz, temizler ve içimizi gülümsetir. Nisan yağmurlarına çık.

 

 
Dedi: Konuş benimle. Sözlerinle aşk doku bana. Beni avut, beni inandır, beni kandır.
Dedim: İsmin yüreğimde umut ile sevda ile vefa ile aynı hizada yazılı... Neye sahipsem yarısı senin, Ne olursam yarısı senden, Neye ağlıyorsam yarısı sana… Demek isterken ve şimdi bir telefon kadar yakınken ihanet ve damarlarımda av kovalarken bir bıçak nasıl öğretirim sana bir insanın göğsünde çiçek yetiştirmesini… Dokuyamam, avutamam, inanmadığımı yazamam.

 

 
Dedi: Hem gel, hem git. Hem dur, hem durma.
Dedim: Biraz problemli, biraz kısmen, biraz eksik de olsa bir zamanlar yaşamış olduğun ilişkilerden kalmaydı üzerindeki defolu elbisen. Yüzündeki dantelâ delik deşikti. Kapındaydım ama türbedar değildim. Aldatmak yatmak değil yalan söylemekti.  Sana, topallayanlara aşk niyetine satılan takma ayaklardan alamam. Gül koklamaktan da yorgun düşüyor insan. Kötü çekilmiş bir fotoğrafta kalsın yüzüm. Eski bir sözcüktür şimdi aşk dediğimiz vaveyla..
 
Dedi: Ben kimim?

Dedim: Aynada yoksun!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Memduh Nihat Ada Arşivi