
Çantamda üç nar...
Ben ninemi yalnızlık sanmıştım bir keresinde... (H.A.Topbaş)
Dinlemekten çok konuşmaya başladığımızda, dizlerinin dibinde oturacağımız büyüklerin de aynı oranda azalması, yaşam-ölüm arasındaki dengelerle açıklanabilir belki. Bir iktisat teorisinden değil, kayıplarımızdan bahsetmek istiyorum bugün.
Küçük bir çocukken, Şah İsmail’in atının terkisinde iklimler aşıp Gülizar’ı görür gibi olmuşsam, kırk gün kırk gece yapılan düğünlerde halaya kalkıp, ziyafet sofralarına kurulmuşsam ninemin açtığı kapılardan geçtiğim içindir. Bugün hâlâ; tılsımlı kavak ağaçlarını, üzerinde aylarca bekleyen peri kızlarını, arap kadının Beyoğlu’na yaptığı haksızlığı, kesildikçe ağlayan üç narı, altın gümüş döşeli yolları, atları ve cellatları anımsıyorum. Buram buram Anadolu kokan bu masallarla büyümenin hazzı, artık hayatta olmayan anlatıcının buruk hatıralarına karışıyor.
Ninem Gepetto Baba’yı tanımazdı. Sindirella onun dünyasında Nazlı Kız’ın tırnağı bile olamazdı. “Ayın ondördü gibi” derdi güzelliği tarif için. Ayın ondördü ne demekti? Çocuk aklımız ayın hallerine pek vakıf olmasa da, bu dünyada varolacak en güzel şey neyse o demekti işte...
Kız erkek tüm torunlarını dizinin dibinde toplar, belki de unutulup kaybolmasın diye masallar, tekrar tekrar anlatırdı. Bizler yalnız bir kadının kalabalık seyircileriydik. Küçük bedenlerimiz büyük hayallere her zaman hazırdı ve masal bir kez başladı mı; çatlarcasına koşan atlılar doluşurdu odanın kapısından... Sonrası bir hengâme bir kıyâmet. Meydanlar, savaşlar, aşklar, aylarca süren bitmeyen yollar, sınanan sabırlar, düğünler, gelinler, simli gelin telleri, ağlayanlar, gülenler, hırsızlık edenler, türlü çeşit yemişler, bereketli topraklar, endamlı kızlar, yiğit oğlanlar...
Ninem hiçbir masalını bizi uyutmak için anlatmadı. Değme aksiyon filmlerine taş çıkartan bu Anadolu hikâyeleri, bir çocuğun uykusunu hertürlü değişeceği dirilikteydi.
Masallara hâlâ inanıyorum. Paşa’nın atını ben besliyorum arka odamda. Gülizar’la karşılaşıyorum bazen, dertleşiyoruz. Çantamda üç nar taşıyorum ağladıkça su istiyorlar hep. Ayın öndördünü kolluyorum, ninemi özlüyorum.
Çok özlüyorum...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.