
Dr. Ali Can
Bayatlamış makyajı dökülen ülke Türkiye
Yayınlanma:
Her açıdan mükemmel bir coğrafyada yer aldığından hiç şüphenin olmadığı Türkiye son günlerde yıllardır içinde barındırdığı kirlerini dışarıya vuruyor.Onlarca yıldır içinde barındırdığı, kendine yakışmayan ve toplumun çoğunluğu tarafından görsel olmayan yönleri artık herkes tarafından görülür hale gelmiştir. Yaşanılanları bugünün meselesi zannedenler olduğu gibi, hala olayı örtbas etme gayretini elinden bırakmayan önemli bir kesim daha var.Bu kesim, ortaya çıkan, halk tarafından kabul edilmesi mümkün olmayan ve halkı yıllardır vesayet sistemi ile içinde bulunduğu bilgi ve ekonomik yoksulluğa maruz bırakmanın hem failleri , hem de işbirlikçileridir.
Şu kimilerine göre “sahte” , kimilerine göre ise “doğru” olan “Eylem Planı”ndan bahsediyorum.Bence bu belgenin sahte olup olmadığının bir anlamı yoktur.Kamuoyunu olayın bu boyutuna odaklamak, yine bir planın gereğidir. Diyelim ki bu belge sahtedir;bu acaba TSK ‘nın darbeci niteliğinin olmadığı anlamına mı gelir?..Yaptıkları darbeler ve verdikleri muhtıraların sonuçları ortada. Kurulu düzeni yıkıp, yeniden kendi lehlerine her on senede bir düzen kurucuların failleri değiller mi ?.. Genel Kurmay Başkanı Başbuğ’un basın açıklaması bile tarzı açısından darbe ve tehdit içerikli değil mi?.. TSK iç yönetmeliğinden aldığı- demokrasiye ve anayasaya aykırı olmasına rağmen- güçle düzenin koruyuculuğunu üstlenmiştir. Halkın kendisini dış düşmanlara karşı koruması için eğittiği ve silahla donattığı güçler, halkı , halktan koruyuculuğa soyunmuşlardır. Halkın demokratik yollardan seçtiği, siyasi iktidarı, yine bir siyasi alternatif tarafından değil de, demokratik yönetimlerde hiç akla gelmemesi gereken Silahlı Kuvvetler tarafından değiştirilmedi mi?.. Halkın iradesi, egemen ve silahlı iktidarın işine gelmediği zaman, al aşağı edilmiyor mu?..
Gelişmiş, zengin ve medeni dediğimiz ülkelerde böyle bir şeyin olması asla mümkün değildir. Bizim gibi toplumları yoksullaştıran asıl neden, darbelerdir. Askeri darbeler, bireyin ve toplumun en başta eğitimini, sosyal ve ekonomik yaşamının her aşamasını kontrol eder ve biçimlendirmektedir. Kısacası bireysel ve toplumsal irade asker vesayeti altındadır. Siyasi iktidarlar ve toplum adına karar alma mekanizmaları, TBMM gibi kesinlikle askeri erkten izin ve referans almadan herhangi bir kanun çıkaramazlar. Bu değişiklik halkın yüzde yüz lehine olabilecek olsa bile. Bundan dolayıdır ki, bizim için hayati önem taşıyan, sivil bir Anayasa , YÖK Yasası gibi hukuksal reformları meclis çoğunluğuna rağmen çıkarılamamaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimleri hep sorunlu olur ve onların el altından onay verdikleri seçilir; iki istisna dışında.“Demokratik ve özgür medya” bile TBMM’ye herhangi bir kanun teklifi gelse, hemen askerler ne der, diye mikrofonu herhangi bir üniformalıya uzatıyorlar. Bu durumu o kadar içselleştirdik ki, adeta eviçi sorunlarımızı bile nerdeyse asker marifetiyle çözümlenmesini arzu ediyoruz.
Gelişmiş olan ülkelerde askeri meselelere ilişkin kamuoyuna açıklamalar bile, Genel Kurmay Başkanı tarafından değil, Savunma Bakanları tarafından yapılır. Genel Kurmay Başkanı bir iktidar gücü olarak ne Cumhurbaşkanı, ne de Başbakanla ülke meselelerini görüşemez. Demokratik rejimlerde (düzen) böyle bir şeye rastlanmaz.Yetki her zaman sivil otorinindir. Ülkenin yönetiminden seçilmiş iktidar sorumludur. Kuvvetler ayrılığı dışında kalanlar, yürütmeye tabidir ve emrindedir. Peki ülkemizde nasıl?..
Yunanistan, İspanya gibi ülkeler askeri vesayetlerden, cuntalardan kendilerini kurtardıktan sonra, AB’ye girdiler ve dünyanın en zengin ülkeler grubuna dahil oldular. Öyle ki, bu ülkelerin ekonomik ve sosyal durumları cunta dönemlerinde bizden hiçte iyi değildi.
Çözüm bir an önce gerçek ve evrensel anlamda demokratikleşmedir. Belgelere takılıp kalmayalım. Bu belge olmasaydı da, TSK bir çok darbe yapmıştır ve yapabileceğini de her fırsatta en üst düzeyden dillendirmektedir. Sorunu kökten ve kalıcı olarak çözmek istiyorsak, rasyonel ve radikal hukuksal reformlar siyasi iktidar tarafından yapılmalı ama bu konuda sivil toplum örgütleri ve halk destek vermelidir.
Artık yıllardır var olan irrasyonel zihniyet günümüzde medya teknolojisinin gelişmesi sayesinde alenileşirken, kendilerini halka şirin gösterenlerin sahte sıva ve makyajları birer birer dökülüyor…Dönüşü olmayan bir yoldayız, küresel gelişmeler toplumu ve ülkeyi buna zorlamaktadır. Arkası da gelecektir…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.