Yemende one minute tutmuş

Yemen’de one minute tutmuş

Yemen / Sana

 

Geçmişi Sebe melikesi Belkıs’a kadar dayanan Yemen’e yola çıkacağım kesinleştiği zaman bu yolculuk beni baya heyecanlandırdı doğrusu.

Yemen denince aklıma ilk gelenler,

Osmanlı’nın çöllerinde binlerce askerini ebedi istirahata bıraktığı Yemendi,

Ebrehe’nin filleriyle Kâbe’yi yıkmak üzere ordusunu yola çıkardığı Yemendi,

Hz. Peygamberin sevgisine mazhar Veysel Karani’nin memleketi Yemendi,

Hz. Nuh’un oğlu Sam’ın büyük tufandan sonra gidip yerleştiği Babul Yemendi.

Kalem suresinde kudret ateşiyle ibret olarak Allahın topraklarının bir kısmını yaktığı Yemendi,

Uçağım İstanbul’dan kalktıktan 4,5 saat sonra gece yarısını epey geçtikten sonra Yemen’in başkenti Sana’ya semalarında süzülerek inişe geçiyor.

İnen uçak sonrası ilk şaşkınlık, havaalanı çok kötü, derken Ortadoğu ve Afrika’ya özgü uzun bildik bekleyişler başlıyor.

Yavaş yavaş ite kaka iş yapan polislerin pasaport kontrolünden geçtikten sonra havaalanı dışına çıkıyoruz.

Yüze vuran hoş bir esinti demin içerdeki sinir stresi geride bırakıyor.

Otele doğru giderken geniş yolar yerlerini yavaş yavaş dar karanlık sokaklara bırakıyor.

Ülkede elektrik kesintisi çok fazlaymış, geceleri her sokak lambası yanmıyor.

Derken eski Sana, duvarlarını Osmanlı’nın ördüğü eski Sana şehri, tarihi duvarların arasından yüzünü göstermeye başlıyor.

Mimarisi muhteşem olan çamurdan yükselen güzellikler.

Unesco tarafından dünya kültür mirasına alınan bu eski Sana’yı gece sessizliğinde selamladıktan sonra otelime ulaşıyorum.

Siyasi istikrarsızlık Yemen’i baya yormuş

Bu sıcakkanlı, yanık yüzlü, kara kuru, kısa boylu insanların ülkesi oldukça fakir bir ülke.

Siyasi çalkantılar hiç bitmemiş.

Osmanlı sonrası İngiliz kolonisi olmuşlar, İmam Yahya dönemini, mısır ordularının başında gelen Enver Sedat bitirmiş.

Ülke cumhuriyet rejimine geçmiş.

Bir ara ülke güney kuzey diye ikiye bölünmüş.

Aşağıyı komünistler yönetmiş.

1990 da yeniden birleşmişler.

Siyasi birlik kurulmuş ama ekonomi yerlerde sürünüyor. Bir polis memurunun aylık maaşı 100 dolar dersem ne demek istediğim anlaşılır.

 
***

One minute

İşte bir hafta süren Yemen izlenimleri,

Türkiye’yi ve Türkleri kesinlikle çok seviyorlar.

Türk malları revaçta,

Gıdada neredeyse Türk bisküvi, çikolata üreticilerinin pek çoğunun bayiliği var.

Osmanlı eserleri çok iyi korunmuş,

Hala devlet başkanı eski Osmanlı valisinin ikametgâhında oturmakta,

Maalesef beş para etmez, bizim Türk dizileri buraları da sarmış,

Kurlar Vadisinden, Asmalı Konağına bilumum lüzumsuz Türk dizileri TV’lerde dönüp duruyor.

One minute buralarda çok tutmuş,

Dil bilen bilmeyen Türkiyeli olduğumu öğrenince, Erdoğan TAMAM diye bağırıyor ardından one minute diyenlerin sayısı az değil.

Türk milli takımını çok seviyorlar,

 
***

Halkın belirgin mezhebi Şafi’lik

Her mezhepten insana, Yemen’de rastlamak mümkün ama şafiler ağırlıkta.

Camilerde pek çok Arap ülkesindeki gibi sadece farzlar kılınıyor, sünnetler genelde eve bırakılıyor.

Ezan bizdeki gibi güzel ve makamlı okunmuyor,

Kadınların tamamına yakını peçeli,

Yemen kahvesi hakikaten hoş, nargileleri ise biraz tadı farklı.

 
***

Uyuşturucunun adı “GAT” ama kimse buna uyuşturucu demiyor

Öte yandan, halk saat 1 de kepenk indirip 4 kadar uyuyor yâda evinde dinleniyor,

“Gaylule” öyle uykusu çok yaygın.

Birde GAT denen illet,

Bunun adına uyuşturucu diyen yok ama öyle,

Suudi Arabistan’da bunun cezası idam,

Türkiye de ceza kanuna göre alıp satmak 15 yıl hapis.

Ağızlarına doldurdukları otu yanakları şişik halde saatlerce ağızlarında gezdirip duruyorlar, gözler kırmızı kafalar tuhaf.

 
***

Öğleye doğru Babür Yemene yola düştüm, burayı büyük tufandan sonra Hz. Nuh’un oğlu Sam inşa etmiş. Ortasına da Cami’ül Kebir camisini.

Şehrin eski kapısından girince içerdeki çok hareketli çarşıyla karşı karşıya geliveriyorsun.

Eskiden buraya asaya ve Avrupa’dan gelen tüccarlar gelirmiş. Oldum olası pek yoğunmuş bu çarşı.

Cami’ül Kebir çok güzel ve sade.

İçinde her yerde öğrenciler hafızlık dersi görüyor.

Kütüphanede yüzlerce kuran var.

İçerdeki yüzler üzerimde yabancı olduğumu hemen fark ediyorlar sürekli selam veriyorum,

Aynı sıcaklıkta aleyküm selam ve rahmetullah yanıtı kolektif olarak karşıdan geliyor.

 
***

Dar Al-Hajaar.

Tekrar geldiğim dar sokaklardan ana kapıya doğru harekete geçiyorum ikinci gideceğim adres İmam Yahya’nın yazlık konağı Dar Al- Hajaar.

Burası bir kayanın üzerine kurulmuş muhteşem bir yapı.

Şimdilerde burası müze olmuş dört eşli İmam Yahya hakkında anlatılanlar muhtelif benim bildiğim Osmanlıya ayaklanmıştı. İngiliz işbirlikçisiydi.

Ancak İlber Ortaylı Yahya’nın Atatürk’e Halifelik altında kendisine tabiiyet teklif edip dışişlerinde en azından Türkiye eksenine bağlı olmayı teklif eden mektupları olduğunu bulmuş.

Kafam karıştı ama Yahya’nın koca vadi içindeki başkent Sana’ya15 kmuzaklıktaki bu mekânını gezerken güneşte artık iyice tepemizde.

Yolculuk yaptığımız jeepin kliması ise çalışmıyor.

Ortalık boşaldı herkes evlere çekilip istirahata başladı.

Saat 1.

Bu sessizlik akşam saatlerine kadar sürecek sonra da herkes sokaklara dökülecek yeniden.

Dinlenme saatleri bana biraz çalışma saatlerinden fazla gibi geldi ama akşam geç saatlere kadar dükkânlar açık.

Yemekler tipik Arap mutfağı ama bana ağır geldi geleceğim gün akşam bulduğum Amerikan pizza hut Yemen’de yediğim en iyi yemekti.

Yemekler kötü değil ama ağır.

Ama mutfakla bize benzemekle beraber çok baharatlı,

Elle yemek yeme alışkanlığı ise bize epey yabancı.

 
***

Kâbe’yi yıkmaya giden Ebrehe’nin yeri rezalet

İkinci gün yeni edindiğim iki Arap dostla beraber, Kuranda fiil suresinde ordusu ebabil kuşlarının saldırısına uğrayan Ebrehe’nin mekânı.

Ebrehe Mekke’ye gidip Kâbe’yi yıkıp ardından insanları yeni yaptırdığı ibadethaneye çekmeye çalışacaktı.

Şimdi o mekân da sadece yeri belli var olan bir bina yok.

Kâbe ebatlarında bir alanda oraya bina inşa ettirmiş.

Şimdilerde binanın olduğu yerin etrafı daire şeklinde duvarla çevrili içeriden dışarıya lağım kokuları saçılıyor.

İlahi adalet diyerek eski sokaklar arasında kaybolarak yolumuzu devam ediyoruz.

Eski binalar arsında bu çamur imparatorluğu başınızı nereye çevirseniz size bir kare resim çekmeye zorluyor.

Durakta bezgin Araplar bir yanda GAT çiğniyor bir yanda da şekerleme.

Trafik lambası bu ülkede yok, sinyal veren yok,

Elini kornadan çeken yok.

İnsanlar buna rağmen bir o kadar da çok sakin, bellerindeki koca Cembiye dedikleri enli kamalarıyla çok sempatikler.

İkindi saatleri,

Başkent Sana’ya hâkim bir tepede Mısır şehitliğindeyim.

Enver Sedat ölen Mısır askerleri adına yaptırmış.

 
***

Ülkede şu anda kaybolan yabancılar nedeniyle hükümet gergin.

3 kişinin cesedi çölde bulundu sırtlarından vurulmuşlar.

Öldürülen Alman Hastanesinin önünden geçerken hüzünlendim.

Katiler, kim yaptı belli değil. Üstlenen yok,

Güneyli kabilelere biraz tereddütlü bakış var.

 
***

Ali Abdullah Salih Camisi

Bir mekân düşünün bu kadar eski bir şehirde post modern bir yapı,

Adı Ali Abdullah Salih Camisi,

Devlet başkanı yaptırmış

250 milyon dolara,

Bu yapı beni çok etkiledi. Cami yatsı namazı sonrası akşam 8’30’dan sonra kapanıp dilleniyor. Askerler içeriyi gezmek üzere gece saat 10 da kapılarına dayanınca Türk ziyaretçiye hayır demeyip içeri aldılar.

Sonra büyük cami kapıları açıldı, sonra ışıklar yandı. 15 kapılı onlarca sütunlu bu cami adeta bir futbol sahası gibi.

Yanında hemen külliyesi.

İşlemeler, ahşaplar, mermerlerin birbiriyle uyumu harika.

Yer halıları da Türkiye’den ithal edilmiş.

20 bin kişilik bir camiyi mihmandar gezdirmeye başladı.

İnanılmaz güzel bir cami ve yanı başındaki külliye bir o kadar güzel.

Arap baba, Türk anneye sahip İmran bana burada tercümanlık yapıyor.

Muhteşem yapı, Selahattin camileri kadar büyük ve görkemli,

Gece ziyaret ettiğim camiye ertesi gün Cuma namazına tekrar geldim.

Binlerce kişi ayakkabılar dışarıda ki yerlere koyuluyor.

Sonra uzun avluda çıplak ayak yürüyüş ayaklarımı yakıyor.

İlk defa bir camiye girerken güvenlik kontrolünden geçiriliyorum. Ama tek tek herkes x-ray’dan geçiyor.

İçimden Arapça bilseydim keşke dedim.

İmam anlayamadığım Cuma hutbesinde ateşli ateşli konuşurken 45 dakika öylece kafam önümde anlamadan dinledim durdum.

 
***

Artık Yemen’le vedalaşma zamanı

Bir hafta oldu makinem da bastığım kareler iki yüze yaklaştı.

Geldiğim gibi gene gece yarısını aştıktan sonra bir gece karanlığında şimdi dar sokaklardan geniş caddelere açılarak Sana’yı arkamda bırakarak İstanbul’a doğru yola düşüyorum.

Yatsı Yemende öğle İstanbul’da, akşam yeniden Konya’da olmak,

İnsan için dünya ne kadar küçük.

Hayat ne kadar uzun diyesi geliyor,

Ama öyle değil,

Çok iyi biliyorum…

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taner Aydın Arşivi