Aydoğan Deveci
Aydoğan Deveci

İki yazı bir yorum

            Malum yazılarımızı bazı web siteleri de yayınlıyor. Haberkonya'da köşe komşularım Sayın Hamdi Bağcı ve Mustafa Tatlısu’nun yazıları üzerine sohbet edelim istedim bu gün.

       Hamdi Bağcı yazısında lütfetmiş bize de ağabey demiş, atıfta bulunmuş. Diyor ki Hamdi Bey: “… değerli abim Aydoğan Devecinin yazısını okuyun. Ne göreceksiniz merak ediyorum? Sayın Deveci yazısında ne demek istiyor; Faruk Dügen’in aday olması istenmiyor, Sayın Selçuk Öztürk Ak Parti il Başkanı yapılmak isteniyor ve onun içinde aba altından sopa mı gösteriliyor.”  

    
        Sizlere bir bölümünü sunduğum metni okuyunca bir daha baktım yazıma. Abamı kaldırdım, sopa göremedim, Hamdi Bey kimin abasının altına baktıysa… Zira ben görüşümü net bir şekilde ortaya koydum. Ak Parti’nin fedakarlık kültürünü irdeledim, Faruk Dügen Bey’e hitaben de bir öneride bulundum. Elbette bunu en doğru şekilde Sayın Dügen değerlendirecektir. Hamdi Bey; gazeteciler bu memlekette kanaatlerini yazılarında açıklarlar, yeter ki dürüst ve yürekli bir şekilde kaleme alsınlar. Düşüncelerimi başka nerede ifade edebilirim söylermisiniz?
 
Elbette Hamdi Bey gibi farklı görüşten yazarlar da olacaktır. Bunu kesinlikle olumlu buluyorum. Ancak yazısında ifade buyurduğu: “Ben Sayın Selçuk Öztürk’ü çok iyi tanıdığımı zannederim ve böyle bir oyunun içinde yer alacağını hiç zannetmiyorum. Tavırları çok nettir ve  hiçbir şekilde gizli kapaklı oyunların içinde yer almaz, peki öyle ise ne olmaktadır? Birileri bize açıklamalıdır ve partide yeni küsler üretmek yerine daha sistematik ve daha organize, daha siyasi bir şekilde bu işleri çözmelidirler. “ kanaatlerini anlamakta zorluk çekiyorum. 
           
 Hamdi Bey lafı dolandırmak en sevmediğim iştir. Yukarıda bahsi geçen “böyle gizli kapaklı oyun” sözüyle neyi kastediyorsunuz? Beni itham ediyorsanız; ben oyun içinde değilim. Görüşlerim net ve açıktır. Tarafım, çizgim, duruşum bellidir. Sonuç ve sorumluluklarına da katlanırım. Hürriyet-milliyet taktiği: Bir oyun var diye iddia atayım, Selçuk Öztürk’e de şirin görünmek lazım O’nu da tenzih edeyim, karmakarışık yazıp hadiseyi muallakta bırakıp Aydoğan Deveci’ye de ihaleyi çıkarayım diyorsanız yanlış yoldasınız. Bu taktikler insanı fitneye götürür. Varsa bir yanlışımız istediğiniz platformda yüzümüze vurun: Şunu yaptın, şöyle oyun kurdun, böyle üç kağıdın var, bunlar belgeleri, şunlar da şahitleri deyin; biz de kalemimizi kırıp özür dileyip oturalım. Ancak iftira ediyorsanız  oyun var diye, size yazınızdan bir bölüm hatırlatayım; “Ölüm hayatın en değişmez gerçeğidir…” Helalleşmenizi tavsiye ederim.    
 
 Hamdi Bey, “bu işler böyle olmasın”, “Faruk Ağabeyi küstürmeyin” diyor. Cumhurbaşkanlığı Makamına Abdullah Gül Beyi aday gösterip parti adına en büyük fedakarlığı yapmış Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Konya İl Başkanlığına bir partiliyi aday gösterme hakkı yokmudur? Tayyip Beyi küstürmek aklınıza gelmez mi? Bırakın Konyayı Türkiye’de; Sayın Başbakan’dan daha çok memleketini ve partisini düşünen bir başka lider gösterebilir misiniz? Kaldı ki Faruk Dügen Ağabey Hamdi Bey’in algıladığı tıynette biri de değildir. Genel Başkanının kanaatine saygı duyacaktır. Elbette aday olmak isterse de aday olacak, aksini düşünürse Selçuk Öztürk Beyin elini havaya kaldıracaktır. Her iki sonuçta da Faruk Ağabeyin partiye veya teşkilata küseceğine ihtimal vermiyorum. Bu makamlar hizmet içindir. Ak Parti’ye küsmek de neyin nesi? Ak Partiye küsmek: Ergenekon mücadelesine küsmektir, “Kimsesizlerin kimsesi olmaktan” vazgeçmektir, üzerindeki “Beyaz gömleği” çıkarmak demektir. Hamdi Beyin Sayın Dügen’den böyle bir beklentisi olabilir ama Aydoğan Deveci’nin asla olamaz. Kaldı ki Sayın Dügen gelecekte Ak Parti’ye farklı makam ve mevkiler de çok  hizmetler edecektir.
 
Bir de parti içi demokrasi lafı var. Demokrasi; kutsal inek, cümle içinde geçince akan sular durur. Delegenin Genel Merkez’in önerdiği ismi reddetme hakkı vardır elbette. Demokrasi budur. Parti Genel Başkanının da delegelere, Konya’da ulaşmak istediği hedeflere birlikte yürümek istediği il başkanını önermesi demokrasi dışı değildir. Ben görüşümü açıkça ifade ettim tekrar söylüyorum. Güzel olan, zarif olan tek listeyle seçimlere girmektir. Bu uzlaşma kültürünün gereğidir. Uzlaşılır veya uzlaşılamaz. Eğer bu uzlaşmazlık sürecine dönüşür Konya’ya zarar verirse bunun müsebbiplerini ifşa etmek benim boynumun borcudur. Gerçi Hamdi Bey baya bir zorlayıp buna “aba altından sopa göstermek diyor”: Dostum ben kapalı kapılar ardında insanları toplayıp telkinler yapmıyorum, lütfen ithamlarını onlara yönelt. Peşin söyleyeyim yürek ister…
 
            Son söz ne olacak? Son sözü üstat Mustafa Tatlısu söylüyor: “…Ekonomisi Türkiye listelerine girmeyen, sanayisi olmayan ticareti hacim tutmayan marka çıkarmayan, Konya nerede sorularına cevap verecek takatte adamı olmayan çarkları ve dişlilerinden artık ses  gelmeyen bir şehir… Kaç yıldan bu tarafa Konyada hiç görülmeyen aylardır seçim bölgesine uğramayan milletvekillerine neredesiniz sorusunu bile  gerek görmeyen bir seçmen. Hala bu yazdıklarıma duyarlı olacak yiğit düştüğü yerden kalkar diyecek, çarkları döndürecek şehrine sahip çıkacak birileri varsa…” 

            Hamdi Bey’in izniyle soruya cevap vereyim, Var be abi var. “Yiğit düştüğü yerden kalkar.”

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aydoğan Deveci Arşivi