Uzaktan görüyordum. Küçücük bir köydü. Bu kadar yüksek dağların eteğinde kendi var adı yok gibi duruyordu. Kış ortasında, bu soğukta nasıl ısınırlardı. İnsanlar bu köylerde nasıl yaşarlar ve bu köylerde yaşayan insanlar kimlerdir merak ediyordum.
Sabahları uyandıklarında birbirlerine ne söylerlerdi? Düğünleri, ölümleri, kavgaları nasıl olurdu? Pazar günleri öğleye kadar uyurlar mıydı? Muhtarın oğlu bakkalın kızı Elif’in peşinde mi dolaşırdı?
Kıdemli öğretmen Halil Hocanın kızları uykuya dalmadan önce neler konuşurlar, gece lambalarının loş ışığında ne tür sevinçler, hangi hüzünler açığa vurulurdu?
Köye televizyonu ilk kez Görmemişin Mustafa getirmiştir. Görmemişin Mustafa Alamancıdır. Eskilerde fötr şapka, yumruk kadar kravat dolaşırdı köyün içinde. Şimdilerde yaşlılığa erdi. Sakal bıraktı.
Köyün delisi Harun’a Bakkal Ethem yeni bir gömlek almıştır ve Harun daha giymeden gömleğini herkese göstermiştir. Bayramda ellerini öpmeye geleceğini ve paraları hazırlamaları hatırlatır.
Dul Nazmiye Hala ile Kavakların Ali sınır anlaşmazlığı yüzünden dargındırlar. Yaşları altmışın üzerinde olmalarına rağmen hala mal hırslarını yenememişlerdir. Bayramda, Kavakların Ali amcasının kızı ve yaşça epey büyüğü olan Dul Nazmiye halanın elini öpmeye gitse iyi olur. Dargın ölmemiş olurlar. Çünkü mezarlık her ikisine de yakındır.
Mollanın İbram –ki yakışıklı ve okumuş çocuktur- köyün kıdemli öğretmeni Halil Hocanın ilçede lisede okuyan kızı Meltem’e yanıktır. Herkes yakışır bulur. İbram ilden hafta sonları köye gelir. Dedikodusu kendinden önce ulaşır köyü. Şehirde başka kızlarla görüşüyordur. Meltem suratını asar. İbramı dinlemez. Dışarı çıkmaz. Herkes onları, onlar birbirlerini severler.
Menşure hala arabaşını çok iyi pişirir ve herkesi buyur etmeye devam ediyordur.
Köyün imamı Hoca Ömer bağ-bahçe ve hayvancılık işinden camiye uğramayı unutmuştur.
Koreli Halil yeni yaptırdığı tandırı anlata anlata bitirememektedir.
Her yıl, rahmet indiğinde, yaşlılar, bu kadar kötüsünü hiç görmediklerini söylemeye devam ediyorlardır.
Bıldırda gurbete çıkan Yanıkların Mustafasından hala haber yoktur ve yavuklusu Emine iğne-ipliğe dönmüştür.
Yahya Ağa, Selimlerin Murat, Ayrancı Nazmiye, Arabacıların Saime ve Leylek Dayı bu dünyada işlerini bitirmiş ölmek için sıralarını bekliyorlardır.
Geçmiş olsun! Bir daha ki seyahatte buluşmak dileğiyle diyordu muavin, otobüs Gaziantep Terminaline girerken. Daldığım hayallerden sıyrıldım.
Kavakların Ali ile Dul Nazmiye Halayı barıştıracak ve bu yaz İbram ile Meltem’i everecektim. Bayramda deli Harun bir sürü para ve şeker toplayacak ve çocuklarla paylaşacaktı. Görmemişim Mustafa’ya felç inecek, Dağlı Mahmut kestiği ağacın altında kalıp ölecekti. Eski muhtar, kulaksızın Naci’nin gelini Betül üçüz doğuracak, köyden birkaç kız başka köylere gelin gidecekti. Bütün bunlar olacaktı olmasına ama yol bitmişti…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.