Memduh Nihat Ada
Memduh Nihat Ada

Vaktiyle...

Vaktiyle Kabil şehrinde çok zengin bir tüccar vardı. Güzelliği dillere destan, Zühre adında bir kızı bulunuyordu. Şehrin bütün ileri gelenleri Zühre’yi istemişlerse de tüccar hiçbirine vermemişti.

—Ben kızımı akıl ve anlayışta en ileri olduğunu öğrendiğim birine vereceğim, demişti.

Bir gün Kabil’e üç genç geldi. Adları Dilnüvaz, Rahşsaz ve Tirendaz’dı.(*) Bunlar Zühre’nin babası olan tüccara müracaat ederek, kendilerinin son derece akıllı ve maharetli olduklarını iddia ettiler, kızıyla evlenmeye tabii oldular. Tüccar kendilerine:

 

 —Siz, böyle iddia ediyorsunuz. Söyleyin bakalım, maharetiniz nedir diye sorunca Dilnüvaz:

—Ben dünyada olan biten her şeyi bilirim. Hatta olacaklardan haber veririm. Dünyada benden gizili bir şey yoktur, dedi. Rahşsaz:

—Ben de tılsım ilminde tek üstadım. Hatta ağaçtan bir at yaparım. Buna binen kimse bir aylık yolu bir günde alır. Denizin üstünden geçer, cevabını verdi.
 Tirendaz da:
 
 —Bende ok atmada o kadar yetenek sahibiyim ki, attığım bir ok asla hata yapmaz, kesinlikle hedefini bulur, şeklinde konuştu.
Bunun üzerine tüccar:
 
 Her üçünüzün de iddia ettiği maharetler önemli şeylerdir. Bir iki gün dinleniniz. Sonra tecrübe ederiz ve gereğini yaparız, diyerek gençleri ikametgâhlarına gönderdi. Gençler maharetlerini sergileyecekleri günü bekleye dursunlar, tüccarın kızı Zühre bir gece evden kayboldu. Babası aramadık, dolaşmadık yer bırakmadıysa da kızı bulmak mümkün olmadı. Doğruca gençlerin yanına gitti ve dedi ki:

—Bu gece Zühre evden kayboldu. Sanki adı gibi olan Zühre yıldızına benzedi ve göğe çekildi. Aramadık yer bırakmadım, ama izine rastlayamadım. Sizler dünyanın en akıllı ve en hünerli adamları olduğunuzu söylüyorsunuz. Şimdi maharetinizi gösteriniz ve kızımı bulunuz.

Gençler ilk önce biraz şaşırdılar. Düşünceye daldılar. Nihayet Dilvünaz: 
 —izin veriniz de ben biraz düşüneyim, dedi ve hırkasını başına çekip tefekküre daldı. Bir saat sonra başını kaldırıp dedi ki:

 —Zühre’yi devler okyanusun ortasında bir adaya götürmüşlerdir. Şu anada oradadır. Ancak o daya insanoğlunun gitmesi mümkün değildir.
 Rahşsaz da şöyle konuştu:
—Benim tılsımla yapacağım at –eğer üzerine binecek kimse olursa- o adaya gider. Fakat böyle bir binici yoktur.
Tirendaz ise şunları söyledi:
—Sen atı yap. Ben biner, giderim. Kızı alıp gelirim.
Bunun üzerine Rahşsaz’ın yaptığı ata Tirendaz bindi, adı geçen adaya gitti. Kızı buraya getiren ifrit ile cenkleşti, onu mağlup etti ve kızı alıp geldi. Daha sonra bu gençler arasında –kız bana aittir diyerek- büyük bir kavga çıktı.
* Gönül okşayıcı, at yapıcı, ok atıcı anlamına gelmektedir.

 *   *   *   *   *

Vaktiyle Hind padişahlarından birinin oğlu ülkesinin çeşitli yerlerini gezer ve garip şeyler görürken yolu bir puthaneye düştü. İçeri girince ibadetle meşgul olan bir kız gördü. Güzellikte eşi benzeri bulunmayan bu kızı görür görmez âşık oldu. O anda aşkın büyük etkisiyle büyük putun önünde:

  —Eğer bu kız bana nasip olursa, canımı burada kurban ederim, diye ahdetti. Sonra bu kızın kim olduğunu sorduğunda:

—Hind padişahlarından filan Şah’ın kızıdır. Ziyaret amacıyla buraya gelmiştir, cevabını alınca hemen seyahatten vazgeçti, babasının yanına döndü. Durumu anlatıp kızı kendisine istemesi için ricada bulundu.

Şah derhal bir mektup yazdı. Çok sayıda hediye hazırladı. Bunları oğluna teslim ederek diğer Şah’ın ülkesine gönderdi. Kızının oğluyla evlendirilmesini istedi. Şehzade, maiyetiyle bir süre gittikten sonra kızın babasının hükümdar olduğu beldeye ulaştı. Şahın huzuruna çıkarak mektubu ve hediyeleri takdim etti. Buna son derece sevinen Şah, mükemmel bir düğün yaparak sevgili kızını şehzadeye verdi. Bir hafta kadar orada misafir kaldılar. Daha sonra hediye katarlarını taşıyan büyük bir kervanla, kendi memleketlerine doğru yola çıktılar.

Yolda, kızı ilk defa gördüğü puthanenin bulunduğu şehre ulaştıkları zaman şehzade ziyaret için, kendi üstadı olan rahip ile birlikte puthaneye girdi. Fakat içeri girip büyük putun önüne geldiği zaman daha önce vermiş olduğu sözü hatırladı. Putun önünde kurban kesmek için duran keskin kılıca boynunu sürterek oradaki çukura başı bir tarafa, gövdesi bir tarafa yuvarlandı. O sırada üstadı olan rahip, biraz ötede başka bir putun önünde ibadetle meşgul olduğu için durumdan haberdar olmadı.

İbadetini bitirip şehzadeyi orada göremeyince aramaya başladı. Büyük putun önünde, başı bedeninden ayrı yattığını görünce aklı başından gitti.  Kendi kendine:

—Şimdi şehzadenin kendini öldürdüğüne kimse inanmaz. Kız yüzünden rahip öldürdü derler. Bende kendimi bir türlü kurtaramam. İki padişahtan biri, beni muhakkak öldürür. İyisi mi ben de burada canımı feda edeyim, diyerek boynunu kılıca vurup başını bedeninden ayırdı.

Bir süre sonra ziyaret için puthaneye giren kız, büyük putun önünde kocasını ve rahibi ölü görünce:

—Vah başıma gelenlere! Herke bu kız ne kadar uğursuzmuş diyecek. Dünyada kötü bir nam bırakacağım. Böyle olmaktansa ölüp gitmek daha evladır, diyerek aynı kılıca başını vurmak üzereyken gayıptan bir ses:

—Dur acele etme. Cenab-ı Hak, mutlak kadirdir. Sana lütuf ve keremi erişti. İman edip Müslüman ol. Daha sonra başları gövdelerinin yanına koyarak dua et. Allahü Teala bunların ikisini de diriltecektir, deyince kız İslam şerefiyle şereflendi. Başları cesetlerin yanına koyarak dua etti. Allah’ın izniyle her ikisi de ayağa kalktı. Fakat kız telaşla, rahibin başını şehzade’nin cesedinin, şehzade’nin başını da rahibin cesedinin yanına koyduğundan başları ve cesetleri yanlış olarak dirilmişlerdi.

Şimdi de başlar ile bedenler arasında bir çekişme başladı. Şehzadenin başı kız benimdir diyor, rahibin başı da, hayır mademki bu beden bendedir, kız benimdir, diyordu.

*   *   *   *   *
İmdi. İlk hikâyedeki Zühre’yi kim hak etmiştir? Ve ikinci hikâyedeki kız şehzadeye mi yoksa papaza mı düşer?

Hikâye odur ki bu hikâyeleri kızlar sevgililerine anlatır ve aldıkları cevaba göre de karar verirlermiş. İsterseniz sizde deneyin…

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Memduh Nihat Ada Arşivi