Memduh Nihat Ada
Memduh Nihat Ada

Ne gülüyorsun?

Horatius’un sözüdür de ben üstat Cemil Meriç’in kitabında okumuştum.

 “Ne gülüyorsun?

Anlattığım senin hikâyen.”

 Demem o ki hepimizin hikâyesi.

 Kemale ermek artık “şaşırmayan” olmak mı yoksa çocuk saflığı ile yeniden ve yeniden “şaşırmak mı?”

Günler günlere, günler olaylara gebe.

Bilindik ve beylik bir ifade kullanmayacağım diyerek kelimelere takla attırıp aynı şeyi söylemektense tekrar iyidir.

“İnsan her gün yeni bir şey öğreniyor.”

Hem büyükler ne demişler: “Ettekraru ahsen velev kane yuzseksen”

Yani: Tekrar etmek iyidir velev ki yüz seksen defada olsa.

İş hayatımız o kadar sığ ilişkiler üzerine kurulu ki.

Samimiyet ve güvene dayalı ilişkiler milat öncesinde kalmış gibi.

Yanılmamak ve kazıklanmamak için cambaz olmaya zorluyoruz birbirimizi.

Upuzun yıllar bir arada çalışmış insanlar, “Tuğla bitip, inşaat paydos” olduğunda birbirleri hakkında öyle şeyler söylüyorlar ki hani tabir yerindeyse dudağınız uçuklar.  Bu arkadan konuşmaların yani daha da doğrusu gıybetin doğru olup olmaması bir yana koca koca adamların da apaçık fitne kokan sözlere, sazan balığı gibi atlamaları da dudaklarımızda acı bir gülümsemeye sebep oluyor.

“Ya hayır söyle ya sus!”u hepimiz biliyoruz ama uygulayanımız o kadar az ki...

 Hele bir çıkarımıza, nefsimize dokunsunlar, canımızı yaksınlar!

İhtiras, hırs, tamah ve bilumum “yer altı” zenginliğimiz ortaya çıkıyor.

Nefsimizin ve şeytanın da yardımıyla yıllar öncesinde kalmış olayları ve ayrıntıları hatırlıyor ve bu olayları ok yapıp fırlatmaya başlıyoruz.

Gönlümüz ve dudaklarımız kirleniyormuş, ne gam.

Üzerine bindiğimiz “nefis” atı bizi doludizgin sürüklüyor!

Bizi –dilimizi- tutabilene aşk olsun!

 Muhatabımızdan gelen salvoları canımıza minnet biliyor ve Allah kelamı olan “Size bir fasık haber getirdiğinde” ayetini hatırlamıyor ve ha babam de babam konuşmaya devam ediyoruz.

Maşallah, çenemizde kuvvetli!

Şimdi bu birbiri aleyhinde, yalan-yanlış bilgilere kanıp konuşanlara “Sazan mısın?” desen alınır ve hatta hakaret sayarlar.

Şimdi bu birbiri aleyhinde, yalan-yanlış bilgilere sarılıp topyekûn saldıranlara “Arkadaş, gaz kes, bu gittiğin yol yol değil” desen seni tavırsızlıkla suçlarlar.

Tavır almayı ne olursa olsun haklı çıkmak veya güçlünün yanında olmak olarak algılayanlara ne diyebilirsiniz Allah aşkına?

Tavır almak, her söze, her hakarete, her habere bir karşılık vermek midir?

Tavır almak, yorulan arkadaşlarımızı yolda bırakmak mıdır?

Tavır almak, hata yapana hatayla karşılık vermek midir?

Tavır almak, daha sonra utanacağımız sözler söylemek midir?

Farkındayım kopuk bir yazı olduğunun. Kim ne anlarsa anlasın ukalalığı yapmayacağım. Bu hafta beni mazur görün. Tüm yazıyı toparlasın diye bir hikâye anlatırsam, anlayışla karşılar mısınız beni?

Kadının birisi büyük burunlu (?) erkeklerden hoşlanırmış. Kocası da ölünce adamın biri ona dünürcü göndermiş. Kadın da adamı görmeden teklifi reddetmiş.

Başka bir kadın gelmiş o kadına demiş ki:

-Kız anam deli misin? Ben bu adamı duvara siyerken gölgesini gördüm. Bir burnu var ki nah… Ne diyin gabul etmedin?

Kadıncağız, adamın büyük burunlu olduğunu duyunca o kadına:

-Söyle de bir daha dünür göndersin, varayım demiş.

Yeniden dünür gelinmiş, imam nikâhı kıymış. Gel gelelim, komşu kadının büyük burunlu dediği yalan çıkmış.

Gerdek gecesi kadın bir de ne görse, adamın burnu hiç de söylendiği gibi değilmiş.

Ertesi gün, kendisine aracılık eden kadını bulup demiş ki:

-Kız fışkı, hani adamın burnu büyük diyodun?

Kadın hayıflanmış:

-Vallaha kusura gamla. Hatırladım bak, hani o gün ikindi vaktiydi. Adam duvara durmuş siyerken güneş ardından vuruyodu. Bende kolgesini gördüydüm. İkindi güneşi beni yanıltmış.

İkindi güneşi bizleri yanıltmasın!...

( Fıkra Ertuğrul Kapusuzoğlu’nun “Yozgatlı Fıkralar” kitabından alınmıştır. )

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Memduh Nihat Ada Arşivi