KAVRULMUŞ KESTANE

KAVRULMUŞ KESTANE

Voltaire, yeni bir kitap yazmıştı. Sansür bunu tehlikeli bulup toplattı ve yakılmasına karar verdi.

Haberi Voltaire duyunca gülümsedi:

—Boşuna zahmet, dedi. Benim yazılarım kestaneye benzer, ne kadar kavrulursa, alıcısı o kadar artar!...

NE ZANNETTİNİZ?

Genç kız, erkeğe deli gibi âşıktı ve onunla evlenmek istiyordu. Erkek de aynı arzunun pençesindeydi. Genç kız odanın sol köşesinde, erkek ise sağ köşesindeydi. Erkek acele olarak ceketiyle yeleğini çıkardı ve bir sandalyenin üstüne fırlattı. Genç kız ipekli elbisesini üzerinden sıyırdı ve itina ile bir askıya geçirdi. Erkek kravatıyla gömleğini koparırcasına üzerinden çıkardı ve aynı sandalyeye fırlattı. Ayakkabıları ile çorapları odanın bir köşesine savruldu. Genç kız yatağın sol kenarına oturdu, iskarpinlerini ayaklarından attı ve naylon çoraplarını jartiyerlerinden söktü. Erkek yatağın sağ kenarına oturdu ve atlet fanilasını  ayaklarından attı ve naylon çoraplarını jartiyerlerinden söktü. Erkek yatağın sağ kenarına oturdu ve atlet fanilasını üzerinden sıyırdı. Sonra, ayağa kalkarak pantolonunu çıkardı. Genç kız, menekşe rengindeki çamaşırlarını üzerinden attı ve odanın ortasında anadan doğma çıplak kaldı. Erkek pijamasını, genç kız da kısacık bir şeffaf gecelik giydi. Erkek yatağa sağ kenarından, genç kız ise sol kenarından girdi. Erkek kordonun ucundaki düğmeye basarak tavandaki lambayı söndürdü. Genç kız ise gece lambasının düğmesine bastı. Erkek battaniyeyi üzerine çekti. Genç kız ise yastıkların içine gömüldü. Erkek Ankara’nın Sürmeli Otelindeydi. Genç kız ise İstanbul’daki Eresin Oteli’nde.

 

SAKIN HA!...
 
 
 
Zeynep:
—Ne düşünüyorsun canım?...

Erman:

—Senin düşündüğünü…

Zeynep:

—Hii!... Sakın ha! Öyle bir şey yaparsan bağırırım…

 

VADİDE

Tatile çıkmış olan genç kadın; yakışıklı rehberle sarp bir dağa tırmanmıştı. Zirveye vardıklarında öpüşüp, sevişmeye başladılar. Sonradan genç kadın saçlarını düzeltirken konuştu:

—Bence fazla ileri gittik…

Rehber de başını salladı:

—Evet, ayni şeyi vadide de yapabilirdik.

 

BOL BAĞIŞLAR

Timurlenk Şiraz’ı zapt ettiği zaman, ünü dünyayı tutmuş olan büyük şair Hafız-ı Şirazi’yi yanına çağırttı. Hafız-ı Şirazi bir şiirinde Buhara ve Semerkant şehirlerini, sevgilisinin bir ben’i için bağışlayacağını söylüyordu. Timur, eski, püskü giyimli şaire:

—Ben, dedi. Semerkant ile Buhara’yı ele geçirmek için bütün dünyayı yakıp yıkmayı göze alırken, sen bu yoksul kılığınla, nasıl olur da bu iki güzel şehri, sevgilinin bir ben’ine bağışlarsın?

Hafız Şirazi:

—Evet, efendimiz, dedi. Beni bu hale düşüren bu bol keseden yaptığım bağışlar, değil mi?

 

O KIZLA
 
Temel’le Cemal, evlilik üzerine konuşuyorlardı.

Temel:

—Ben senin yerinde olsam o kızla gözü kapalı evlenirdim…

Cemal:

—Neden? O kadar çirkin midir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Memduh Nihat Arşivi