Memduh Nihat Ada
Memduh Nihat Ada

Kar yağdığında

Vapurla Üsküdar’a geçiyorduk.

Soğuktu ve kar yağıyordu.

Dışarıda oturalım mı diye sormuştun ve oturmuştuk.

Bana aşk dolu şiirler okuyordun.

Şiirler içimi ısıtıyordu.

Ellerim avuçlarındaydı.

Biliyordum bilmesine ama yine de sormuştum: Üşüyor musun?

Yüzümü ellerinin arasına almış, gözlerin iki kömür, gözlerin içimi ısıtan ateş demiştin.

Şiir gibiydin, şiir okuyordun, şiiri yaşıyorduk.

Vapurdakiler bize bakıyordu.

Soğuktu ve yanaklarım kızarmıştı.

Yanaklarımı okşamış, ‘Yüzün yaban menekşesine benziyor’ demiştin…

Üstad Sezai Karakoç şöyle diyor diyerek okumuştun:

“Zambaklar en ıssız yerlerde açar ve vardır her vahşi çiçekte gurur.

Bir mumun ardında bekleyen rüzgâr, ışıksız ruhumu sallar da durur.

Zambaklar en ıssız yerlerde açar.”

Kız kardeşin de senin kadar güzel demiştin Kız Kulesini göstererek.

Birkaç martı vardı gemiyi takip eden.

Bu martıları tanıyor musun diye sormuştun.

Tanımamıştım.

Bu martılar Ahmet Kaya’nın martıları demiştin.

Göğsüne sokulmuştum.

Üzerimize kar yağıyordu.

Ruhumu bir şal gibi sarıyordu varlığın.

Üsküdar’ı orada görsek ama günlerce ulaşamasak demiştim.

Bazen masal olur, bazen masalı yaşar insan demiştin.

Eğilmiş ve yüzümüze yağan karlarla ıslanan dudaklarımı öpmüştüm.

Sonra sımsıkı bastırmıştın kalbini kalbimin üstüne.

Hiç bırakma beni demiştim hiç.

Memleket türküleri söylemiştin bana, başım omzundaydı.

Üsküdar’da inmiştik vapurdan, el ele.

Sahildeki banklara oturup iki çay almıştık kendimize.

Soğuk, kar, boğaz, çay, Kız Kulesi, şiir, martılar, İstanbul…

Her şey varlığınla farklılaşıyor, güzelleşiyordu…

Boğazın asude dalgaları kıyıları yıkarken, aşkın hummalı dalgaları da öyle yıkamıştı yüreğimizi…

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Memduh Nihat Ada Arşivi