İstiklâle Rakip

 

Bir Arap, Kâbe yoluna düşer. Bir müddet gittikten sonra yolunu kaybedip, kafileden ayrılır. Karanlık bastırınca bir yerde konaklar. Bir yandan açlık, diğer yandan gece soğuğu perişan bir hale düşürür. Bir süre sonra ateş yakmayı akledip kavlığından taş, çakmak ve kav çıkarır ve acaba ateş hangisindedir, diye düşünmeye başlar. Hepsini ayrı ayrı dener ama nafile. Son çare olarak üçünü bir araya getirip yakmayı dener ve böylece muradına erişir.

Aslı astarı vaki midir, bilmediğim bu hikâye, bana, bölünme tedirginliğinin yanında hak ve özgürlüklerin genişletilmesi arzusunu barındıran “Demokratik Açılım”ı hatırlatıyor. Daha önce de vurguladığımız gibi geniş bir münakaşa kapsanma sahip olan bu mevzunun hakşinas bütünlük kazanabilmesi için, birden fazla boyutuyla ele alınması gereklidir.

Şayet sorun;

- Kürtlerin sosyo- kültürel ve ekonomik problemlerinden kaynaklanıyorsa adı “Kürt Meselesi”dir ve çözümü, Türkiye genelindeki ortalama seviyeye ulaştıracak teşebbüslerin önünü açmaktır.

-İllegal sivil tutumlarla birlikte şiddet ve korku psikolojisi dayatmaya yönelik terör içeriyorsa(ki içeriyor) adı başlı başına “Terör”dür. Çözümü, ulusal asayişin teminine yönelik istihbarattan ve askeri tedbirlerden geçer.

-Osmanlı Devleti zamanından beri süregelen emperyalist devletlerin “böl, parçala, yut” stratejisi temel teşkil ediyor ve el altından buna hizmet ediliyorsa meselenin adı “Doğu Sorunu”dur ve halli; dış mihrakların etkisini sıfırlamak, el ve eteklerini çekmeye yönelik diplomatik girişimler veya gerektiğinde harekâttır.

Birbirinden bağımsız olmayan bu hususlardan sadece biri üzerinde durulması müspet bir sonuca götürmeyeceği gibi mevcut tahribatı daha da derinleştirecektir Bugüne kadar cüzi de olsa yapılmaya çalışanların sonuç vermeyişinin sebebi bu olduğuna göre;  mesele bu üç temel unsur çerçevesinde incelenmeli, teşhis ve tedbirlerin bu noktalardan yapılması elzemdir. Her ne kadar “açılım paketi”nin içinde var olan hakkında net bir görüş bildirilmemiş olsa da; muhalefetin garipsemesi, diklenmesi ve cesaret edemeyişinden; sürecin bu üçlü üzerinden yürütülmeye çalışıldığı sezilebiliyor. Zira onlar, kıyamete kadar sürecek de olsa gelenekselleşen askeri tedbirlerle sorunun çözüleceğine kani idiler.

***

Toplum sevgisinin yerini; bizden olmayanı aşağılamak, tahrik etmek, hor görmek, kişisel hak ve hürriyetlerini kısıtlamak alırsa ve bu menfilik hem bireyde hem de devlette zihni yasallaşmaya varırsa bencilliğin, bölgeselciliğin ve nihayetinde ırkçılığın kendiliğinden doğacağı sabittir, buna vatanseverlik denilemez. Bu açıdan milliyetçilik yapanın dilinde “bölünmezlik türküsü” çalsa, o türkü bittiğinde dönüp suçlayacağı kendisinden başkası olamaz.

Bugün, Kürtlerin içtimai ve kültürel varlığını savunmak, bu hususlarda yaşam ve gelişim alanı sağlamak bu ülkeyi bölmeyeceği gibi tarihten süzülüp gelen kesif sızıyı da azaltacaktır. Yalnız, bu altı çizilenin, ders kitaplarında geçen “Bayrak” şiirindeki şu mısralarla karıştırılmaması gerekiyor. Sana benim gözümle bakmayanın/ Mezarını kazacağım/ Seni selamlamadan uçan kuşun/ Yuvasını bozacağım.”

Yumuşak bir üsluba sahip değilse de, mısraların içeriğini ırkçılığa zemin hazırlayıcı malzeme görmek, ancak gaflet ve başka niyetlerle açıklanabilir. Bir millete kişisel hak ve özgürlüklerini tanımak- bunun gayretinde olmak; ev-bark kurduğu, kız alıp verdiği, nüfus cüzdanını taşıdığı, aş ve iş sağladığı devletin bayrağını, marşını..vs değerlerini hiçe sayma hakkını vermez. Aksine, o değerlerin etrafında yekvücut olabilmeyi gerekli kılar.

Buradan hareketle; Abdullah Öcalan’ın posterlerinin bulunduğu, lehine sloganların atıldığı, terör örgütünü simgeleyen bez parçalarının sallandığı, İstiklâl Marşı yerine Ey Rakip adlı Kürt Marşı’nın çalındığı, Öcalan’ın muhatap alınmasının istendiği DTP kongresinde, parti yönetiminin ve partiye destek veren hangi Kürt’ün “demokratik açılım” konusunda samimi ve iyi niyetli olduğu düşünülebilir?  Şu halde DTP’ nin “Biz tek devleti kabul ediyoruz..” sözü havada kalmakla birlikte, böyle bir diyalog şekliyle çözüme gidileceğini ummak milli duyguları kaşımaktan öteye gitmeyecektir. Şayet, hükümet bu kongrede olanları görmezden gelir ya da bu tutumdan vazgeçilmesini sağlamazsa; bu ülkede isteyenin istediğini illegal yöntemlerle ele geçirebileceği zannını kuvvetlendirmekle beraber muhalefetin tutumunu da haklı çıkarır

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Huriye Karnap Arşivi