
Memduh Nihat
Hiç...
Yayınlanma:
Hiç
Efendinin canı, uşağı Memiş’le eğlemek istemiş. Çağırmış memişi yanına:
“Oğlum,” demiş, “git bana hiç al…”
Memiş:
“Baş üstüne efendim,” demiş.
Efendisinin söylediği şeyi unutmamak için de:
“Hiç, hiç, hiç,” diye tekrarlayarak düşmüş yola…
Kıyıda balıkçılar balık tutuyorlarmış. Memiş, ne yapıyorlar diye dikilmiş başlarına. Bir yandan da durmadan tekrarlıyormuş:
“Hiç, hiç, hiç,” diye…
Balıkçılar önce ters ters bakmışlar Memiş’e… Sonra birkaç tokat patlatmışlar suratına:
“Ulan,” demişler, “hiç, hiç, hiç… diye uğursuzluk getirdin…”
Memiş sormuş:
“Peki, ne diyeyim?”
“Ne diyeceksin, kısmetiniz bol olsun, tuttuğunuz büyük olsun, de…” demişler…
Memiş:
“peki,” demiş… Ve
“Kısmetiniz, bol olsun tuttuğunuz büyük olsun,” diye diye uzaklaşmış oradan.
O sırada bir kadın kalabalığı, gelin götürüyormuş hamama. Memiş aralarına katılmış. Geline:
“Kısmetiniz bol olsun, tuttuğunuz büyük olsun,” demeye başlamış.
Kadınlar ayakkabılarını çıkarıp vurmaya başlamışlar Memiş’in kafasına:
“Geline bakıp da, ‘Kısmetin bol olsun, tuttuğun büyük olsun,’ denmez,” demişler.
Memiş:
“Ya, peki ne diyeyim?” demiş.
Kadınlar:
“Oh aman ne güzel, ah aman ne güzel dersin…” demişler.
Memiş:
“Peki,” demiş… Ve
“Ah aman ne güzel, oh aman ne güzel,” diye diye devam etmiş yürümeye…
Bakmış bir köşe başında, iki softa yumruk tekme, birbirlerine girmiş, dövüşüyorlar… Dikilmiş başlarına:
“Oh aman ne güzel, ah aman ne güzel,” demeye başlamış…
Softalar sonunda kavgayı bırakıp, Memiş’i dövmeye koyulmuşlar.
“Ne kızıp beni dövüyorsunuz,” demiş, “söyleyin ne diyeyim peki…”
“Etmeyin ağalar, eğlemeyin softalar, dersin” demişlerç
Memiş bu kez de:
Etmeyin ağalar, eğlemeyin softalar,” diye diye yürürken kavga eden iki köpeğe rastlamış… Başlarında durup, başlamış:
“Etmeyin ağalar, eğlemeyin softalar, diye bağırmaya…
Gelip geçenler, Memiş’in üstüne yürümüşler:
“Ulan,” demişler, “alay mı ediyorsun?”
Memiş:
“Yoo,” demiş.
“Peki niye, ‘etmeyin ağalar, eğlemeyin softalar’ diye bağırıyorsun dalaşan köpeklere?”
Memiş:
“Peki, ne diyeyim?” demiş…
“O tarafa hoşt dersin… Bu tarafa hoşt dersin…”
Bu sefer de Memiş’in karşısına nutuk söyleyen iki politikacı çıkmış.
Memiş, politikacılara bakarak bir o yöne, bir bu yöne:
“Hoşt, hoşt, hoşt…” demeye başlamış.
Politikacılar susmuşlar… Ve kürsülerinden inip pestilini çıkarmışlar Memiş’in.
Memiş dayağı yedikten sonra, yine sormuş:
“Peki, söyleyin ne diyeyim…”
Politikacılar:
“Bir şey demeden sadece alkışla,” demişler…
Memiş, elerlini çırpa çırpa yürümeye koyulmuş…
Derken karşıdan kalabalık bir cenaze çıkmış… Memiş cenazeye baka baka alkışlıyormuş tabutu…
Cemaat Memiş’in üstüne yürümüş, bir kötek atmış ki Memiş’e sormayın.
Memiş, şaşkın soruyormuş:
“Peki, ne diyeyim?”
“Allah rahmet eyleye, Mevla rahmet eyleye… desene,” demişler.
Memiş bu sefer de:
“Allah rahmet eyleye, Mevla rahmet eyleye…” diyerek düşmüş yollara.
Bir alanda iktidara karşı olanlar miting yapıyor, hatipler:
“Demokrasi…” diye bağırıyorlarmış…
Memiş, onlar “Demokrasi” diye bağırdıkça:
“Allah rahmet eyleye, Mevla rahmet eyleye,”diyormuş.
Hatipler almışlar Memiş’i ayaklarının altına…
Memiş:
“Peki,” demiş, ”söyleyin, ne diyeyim…”
Hatipler:
“Hiççç,” demişler…
Memiş:
“Tamam,” demiş… “Zaten ben de onu arıyordum. Efendim bana ‘Hiç’ al getir, dedi.”
Ve Memiş devam etmiş hiçi aramaya.
duyduk ki, bir daha
kuş getirmek sınıfa
intihar olmuş cezası
hal ve gidişat tüzüğünde
biz kuşları tutmuyorz ki
kapıda koyveriyoruz
dönüp onlar ceplerimizi giriyorlar
n’apalım? Ece Ayhan
Efendinin canı, uşağı Memiş’le eğlemek istemiş. Çağırmış memişi yanına:
“Oğlum,” demiş, “git bana hiç al…”
Memiş:
“Baş üstüne efendim,” demiş.
Efendisinin söylediği şeyi unutmamak için de:
“Hiç, hiç, hiç,” diye tekrarlayarak düşmüş yola…
Kıyıda balıkçılar balık tutuyorlarmış. Memiş, ne yapıyorlar diye dikilmiş başlarına. Bir yandan da durmadan tekrarlıyormuş:
“Hiç, hiç, hiç,” diye…
Balıkçılar önce ters ters bakmışlar Memiş’e… Sonra birkaç tokat patlatmışlar suratına:
“Ulan,” demişler, “hiç, hiç, hiç… diye uğursuzluk getirdin…”
Memiş sormuş:
“Peki, ne diyeyim?”
“Ne diyeceksin, kısmetiniz bol olsun, tuttuğunuz büyük olsun, de…” demişler…
Memiş:
“peki,” demiş… Ve
“Kısmetiniz, bol olsun tuttuğunuz büyük olsun,” diye diye uzaklaşmış oradan.
O sırada bir kadın kalabalığı, gelin götürüyormuş hamama. Memiş aralarına katılmış. Geline:
“Kısmetiniz bol olsun, tuttuğunuz büyük olsun,” demeye başlamış.
Kadınlar ayakkabılarını çıkarıp vurmaya başlamışlar Memiş’in kafasına:
“Geline bakıp da, ‘Kısmetin bol olsun, tuttuğun büyük olsun,’ denmez,” demişler.
Memiş:
“Ya, peki ne diyeyim?” demiş.
Kadınlar:
“Oh aman ne güzel, ah aman ne güzel dersin…” demişler.
Memiş:
“Peki,” demiş… Ve
“Ah aman ne güzel, oh aman ne güzel,” diye diye devam etmiş yürümeye…
Bakmış bir köşe başında, iki softa yumruk tekme, birbirlerine girmiş, dövüşüyorlar… Dikilmiş başlarına:
“Oh aman ne güzel, ah aman ne güzel,” demeye başlamış…
Softalar sonunda kavgayı bırakıp, Memiş’i dövmeye koyulmuşlar.
“Ne kızıp beni dövüyorsunuz,” demiş, “söyleyin ne diyeyim peki…”
“Etmeyin ağalar, eğlemeyin softalar, dersin” demişlerç
Memiş bu kez de:
Etmeyin ağalar, eğlemeyin softalar,” diye diye yürürken kavga eden iki köpeğe rastlamış… Başlarında durup, başlamış:
“Etmeyin ağalar, eğlemeyin softalar, diye bağırmaya…
Gelip geçenler, Memiş’in üstüne yürümüşler:
“Ulan,” demişler, “alay mı ediyorsun?”
Memiş:
“Yoo,” demiş.
“Peki niye, ‘etmeyin ağalar, eğlemeyin softalar’ diye bağırıyorsun dalaşan köpeklere?”
Memiş:
“Peki, ne diyeyim?” demiş…
“O tarafa hoşt dersin… Bu tarafa hoşt dersin…”
Bu sefer de Memiş’in karşısına nutuk söyleyen iki politikacı çıkmış.
Memiş, politikacılara bakarak bir o yöne, bir bu yöne:
“Hoşt, hoşt, hoşt…” demeye başlamış.
Politikacılar susmuşlar… Ve kürsülerinden inip pestilini çıkarmışlar Memiş’in.
Memiş dayağı yedikten sonra, yine sormuş:
“Peki, söyleyin ne diyeyim…”
Politikacılar:
“Bir şey demeden sadece alkışla,” demişler…
Memiş, elerlini çırpa çırpa yürümeye koyulmuş…
Derken karşıdan kalabalık bir cenaze çıkmış… Memiş cenazeye baka baka alkışlıyormuş tabutu…
Cemaat Memiş’in üstüne yürümüş, bir kötek atmış ki Memiş’e sormayın.
Memiş, şaşkın soruyormuş:
“Peki, ne diyeyim?”
“Allah rahmet eyleye, Mevla rahmet eyleye… desene,” demişler.
Memiş bu sefer de:
“Allah rahmet eyleye, Mevla rahmet eyleye…” diyerek düşmüş yollara.
Bir alanda iktidara karşı olanlar miting yapıyor, hatipler:
“Demokrasi…” diye bağırıyorlarmış…
Memiş, onlar “Demokrasi” diye bağırdıkça:
“Allah rahmet eyleye, Mevla rahmet eyleye,”diyormuş.
Hatipler almışlar Memiş’i ayaklarının altına…
Memiş:
“Peki,” demiş, ”söyleyin, ne diyeyim…”
Hatipler:
“Hiççç,” demişler…
Memiş:
“Tamam,” demiş… “Zaten ben de onu arıyordum. Efendim bana ‘Hiç’ al getir, dedi.”
Ve Memiş devam etmiş hiçi aramaya.
duyduk ki, bir daha
kuş getirmek sınıfa
intihar olmuş cezası
hal ve gidişat tüzüğünde
biz kuşları tutmuyorz ki
kapıda koyveriyoruz
dönüp onlar ceplerimizi giriyorlar
n’apalım? Ece Ayhan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.