
Hani..
Hani, bir şarkı gelir kulağına, uzaktan uzaktan, en cılız tınısıyla, geveze bir kalabalık seni ablukaya almıştır, vıcır vıcır gürültüler sarmalamıştır seni hani, o şarkıya dikkat kesilirsin yine de, o şarkıyı takip edersin, dilinden başka kelimeler çıkar da hani, içinden o melodiyi söylersin.
Hani, bir film izlersin, söylenen sözleri süzersin, oynarsın, istediğin şekle koyarsın, ya söyleyeni olursun o sözün ya söyleneni hani, tutuşan ellerden biridir elin, bırakmak istemezsin elini, hani, dua edersin içinden, sonu iyi bitsin bu filmin diye hani…
Hasta bir adam vardır, kimseden yemek yememiştir, seni bekler hani, beceriksizce yaptığın bulamaç çorbayı dünyanın en leziz yemeğiymişçesine yer hani, hiç yüzünü ekşitmeden, gülümsemesiyle…
Biri bir şey anlatırken, saatle yarışırken, yürürken, koşarken, konuşurken, yemek yerken, şarkı söylerken, kitap okurken her zaman içinizdeki yerinde duruyordur hani, sol yanınızda atmakta olana her daim eşlik ediyordur hani…
Gözlerin bazen senin gözün değildir hani, sen bakarken o bakar sanki sen konuşurken, o konuşur sen düşünürken o düşünür hani… Sağ elin gibidir, yoksa her şey yarımdır hani.
Gülümsemenden hüzün, bakışından uzaklık, sesinden burukluk okunur hani…
Onsuzken, cami önüne bırakılmış öksüz bebe olursun hani, kolların bacakların o sımsıkı kundakla sarmalanmış, başın püsküllü bir şapkayla saklanmış olur hani, konuşmak istersin ama tek ses çıkarırsın, kimse anlamaz seni, zorunlu ihtiyaçlara yorarlar bu çığırtkanlığını, altın kurumu karnın tok mu diye bakarlar hani, tek ihtiyaç olan ‘O’ dur ama kimse anlamaz hani.
Ay geceye düşünce yüzü de düşer hani, ne yana baksan ordadır, pırıltılı yıldızlarla çevrelenmiştir hani… Uyku bu sihri bozacak gibi gelir de, gün doğana dek kırpmazsın gözünü hani… Aya veda ona da vedadır, üşürsün, özlemini giyinir el sallarsın hani…
Zaman benzerlikleri çoğaltmıştır hani, onun gülüşüyle gülümser, onun bakışıyla eleştirir, onun kızdığı gibi kızar, onun tepkisiyle şaşırır, simidi bile onun gibi yersin, onun eliyle koparıp, parca parça ağzına atarsın hani… Bir yanın sen değilsindir artık hani…
Tek söz etmeden izlenen bir film vardır hani, tek söz etmeden bilirsin ne vakit bakacağını o gözlere, neresinde içinin yanıp, iki damla gözyaşının ne vakit düşeceğini bilirsin hani…
Aynı evde, aynı sokakta, aynı mahallede, aynı semtte, aynı şehirde hatta aynı ülkede değilsindir ama en yakının O’dur hani… Ve gün gelir aynı dünyada da olmazsın artık, geçmişin ışığı yolunu aydınlatır hani…
"Hani, yana yana dibine varmış bir mumun içinde oluşan oyuğun çeperi bir noktasında çatlamış, eriyik madde dışarı akmış, fitili de açıkta kalıp tükenmişken, çatlağı akmış maddeyle doldurup tıkayarak bitkin fitili yeniden yakınca, ufacık, güçsüz, belli belirsiz; ama pırıl pırıl, yoğun, direngen -altı canlı mavi; üstü parlak sarı- bir alev elde edersin ya - onun gibi işte..."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.