Ümmiye Yılmaz Erçevik
Ümmiye Yılmaz Erçevik

ELMA VE TARÇIN KOKUSU

                                      

Son zamanlarda bir yanda elma ve tarçın kokusu diğer yanda saraydan olma merakı hızla hayatımızın içinde yer alıverdi. Reklamlara, yediklerimize, içtiklerimize, saç boyamızın rengine kısaca hayatımıza fazlasıyla yansıdı diyebilirim.

Lokantalardaki yemeklerdeki isim değişiklikleri ve şimdiye kadar neden yapılmadı da bizde yiyemedik dediğimiz yemekler… Bademli pilavın tereyağı kokusu ve üstündeki kuru üzümlerin oluşturduğu renge katkıda bulanan safran…

Gösterişe ve şatafata dayalı bu yeni akım sayesinde market reyonlarındaki değişimi hayretle takip ettiğimi söyleyebilirim. Osmanlı şerbeti satışa başlanılmıştır logoları arasında bir şişeyi elime alıyorum ve üstünde yazan ibareye bakıyorum. İçindekiler tarçın elma, erik ve üzüm vb…

Ya da diğer reyonda bir başka firma elma ve tarçın kokulu bulaşık el deterjanı imal etmekte gecikmemiş.  Osmanlıyı yerle bir eden bu gösteriş merakının içine farkına varmadan bizde girmeye mi başlıyoruz. Kim bilir yoksa geçmiş tarihimizin kıymetini anladık ta bu şekilde özlem mi gideriyoruz?

Bunun cevabını sanırım sadece bizler verebiliriz. Evet, fazlasıyla gösterişli bir yaşam ve iktisat dengesinin sarsıldığı hesaplarda yaşıyorsak kayıplardayız demektir. Yok, eski unutmaya başladığımız kültürümüze sahip çıkıyorsak ve abartısız minik detayları sağlıyorsak ne mutlu kültür yozlaşmasından kurtuluyoruz demektir.

 Birkaç arkadaş toplanıp Ankara ‘ da Türk kahvesi içmek için bir mekâna giriyoruz. Yerler kırmızı halı döşenmiş. Özel bakır kapaklı fincanlarda sunulan kahvenin yanında minik kuşlokumları ikram ediliyor. Lokumlardaki tarçın kokusu ve akide lezzeti insanın damağında mest olmasına sebep olsa da bu kadar gösterişe ne gerek vardı denilecek nitelikte döşenmiş alanın fazla kırmızı ve altın varaklı havası insanı az da olsa yayıla bayıla oturmasına engel oluyor… Ve hesap minik bir sandıkta geliyor. Oymalı el yapımı bu minik sandığın motifleri fazlasıyla güzel tasarlanmıştı.
 
 Dizilerde ise hangi kanalı açsam tarihten bir kadın ya da adamın hayatı film şekline dönüştürülmüş. Son Osmanlı, Hürrem, kıyam en çok izlenen diziler arasında bulunmakta. Bilinmeyen gizli tarihin anlatılması sebebiyle bu tarz filmleri ve kitapları her zaman desteklemişimdir. Kapalı kapılardaki kilitleri bu dizi, kitap ve dergilerin açabildiğini hep düşünmüşümdür.

Özellikle Mola Kitaptan çıkan iki cami arasındaki aşk isimli Mürvet Sarıyıldız’ın kaleme aldığı bu kitabın en çok satanlar listesinde olmasına kitabı okuduktan sonra hak verdim. Mihrimah ile Mimar Sinan arasındaki aşkı çok derin kalbi duygularla anlatmış. Bravo o zamanı okurken yaşatan onlarca kitabın arasından tek kitap dedim.

Bu kadar tarihimize sahip çıkan örneği gözümüze soktuktan sonra elma ve tarçın kokan başka bir yayından Vuslat Dergisinden bahsetmesem sanırım bu eğitici dergiyi hazırlayanlara büyük haksızlık etmiş olurdum. İslam toplum yapısı, tarih ve din bilgileri ile topluma kandil niteliğindeki bu dergiyi okuduğum her ay farklı bir heyecan yaşıyorum. Özellikle geleneksel kasım aylarına özgü otuz akademisyen ve yazarla topluma sunulan hizmetin güzelliğinden dolayı gurur duyuyorum… Tarçın kokusu ve Elmanın renk kattığı bu dergiyi herkesin okumasını tavsiye ederim.

Birkaç güzel takdir ettiğim örneklerle ve fazlasıyla gösterişli bulduğum has bahçe standardındaki betimlemelerle şuan yaşadığımız akımdan nasıl etkilendiğimizi hatırlatmak hatta gözünüze sokmak istedim diyebilirim. Osmanlının o en bilindik kokusu elma ve tarçın kokusu. Şatafatlı ve eğlenceli yapısı yanında daha çok araştırmamız gereken kültüre ve bilgiye dayalı benim hayran kaldığım muhteşem yapısı… Dostça kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ümmiye Yılmaz Erçevik Arşivi