Memduh Nihat Ada
Memduh Nihat Ada

Çiçeklerin Ecesi

Adını sevgi koyduğum, geçmişim, geleceğim, sevgilim… 

Tanıdığım dokuz çiçeğin en güzeli... Çiçeklerin ecesi…

 

“Kelimelerin kanayarak açan güller olduğunu öğrendik, ne erken ne geç, tam vaktinde… İkimiz de öğrendik ki, baktığımız her şey bize bakıyor aynı zamanda… Öğrendik ki, dağ rüzgârlarının gücü, dağın zirvesi nispetindedir… Irmaklar bulana durula hiçliğe akar, bunu da bildik. Şimdi geriye tek bir soru kalıyor: Bu bilgiyle ne yapacağız?” demektesin.

Yaşmaklı kızların, köşe başını dönerken göz ucuyla bakmalarını aşk bildiğim günlerde yazmıştım ilk şiirimi. “Hoyratça kopardım gülleri dalından/ Güllerin suçu yok /  Suç benim…” demiştim serzenişle. Yazıyla gül hemhal olmuştu. Bilmiyordum, bildim: Gülü, yazıya döküldüğünde kadim ve bir daha beni asla terk etmeyecek aşkla buluşturmuş ve kanıyla gül sulayan Hallac’ı belki de bunun için çok sevmiştim…

 
“Yazmasam da olur dediğin noktaya gelmişse ruhun, içinde biriken sözlerin, bil ki, tam da o noktadan sonra muhakkak yazılmaları icap eder.”

O hep, benim seni uğurladığım duygulu ve ağlamaklı yolculuklarda mı topladın bu kelimeleri? O baş başa, o ağlayarak, o sessizliğin diliyle konuşarak karşıladığımız Ankara sabahında söyleyemediklerin mi bunlar? O uzak, hep uzak kaldığımız ve güllerin üşüdüğü gurbet gecelerinin imbiğinde mi süzdün sevgi dolu bakışlarını? Sen Ankara’da ben Sakarya’da okuyordum. Ahmet Kaya Müjgan’la biz seninle ağlaşırdık ve o mahmur beste çalardı. Aşk bazen yağmur damlaların düştüğü bir otobüs camının arkasındaki gözü yaşlı siluetin olurken bazen de otobüsün merdivenlerinden iner inmez seni özlemle kucaklamak olurdu. Sen yoktun, ben yazardım ve yakardım yazdıklarımı.

“Hayat hepimizin uzağında, hepimizin şah damarında… Hayat hepimizin en çok bildiği ve fakat en az anladığı şey… Hayat, ne Dosto’nun cümlelerinden, ne Balzac’ın tahlillerinden, ne Esendal’ın muzipliğinden, ne Abasıyanık’ın hüznünden yol bulup inebiliyor kalbimize…
 
Hayat, ancak o cümleleri, tahlilleri, muzipliği ve hüznü anlayıp, onların mihenk taşında kendi cümlelerimize, tahlillerimize, muzipliğimize ve hüznümüze kıvam değil sadece şekil verdiğimizde bir gonca gibi yaprağını soyunuyor. Yazmalı ki, ne düşündüğümüzü ve ne hissettiğimizi bilebilelim. Bilmediğin bir oyunda figüran olmak çok aşağılık bir durum çünkü. Ey hayat, bütün arka odalarını gördüm ben, diye nida eden Marmara gibi arka odaların kilidi senin kaleminin benim gözyaşımın ucunda duruyor çünkü. Arka odalardan ne çıkacağı ise hiç umurumda değil. Değil mi ki benim, kapıyı açanda ardında bulduğum da, öyleyse hayatı da, aşkı da ölümü de buldum demektir…”
 
Kapıyı açtım ve seni gördüm. Aşktın. Sevgiydin. Narçiçeği, limonküfü, açık orkide mavisiydin. Yayla çiçeğiydin. Biçilmiş ot kokusuydun. Tarif edemiyor ancak övmekle yetiniyordum. Açıklanamaz olana sözcükler giydirmek ne kadar zordu.

 

Arka odalarda bırakmıştım gururumu, kibrimi, bencilliğimi. Yağmurlarım temizdi. Uzamış bukleli saçlarımda sayısız çocuk gülüşü saklanıyordu.  Yılkı atları gibi suskun ve hüzünlüydüm. İçimden, güvertesinde yalnız senin olduğun gemiler geçiyordu.

Pusulamı “gece geçen tren seslerine” kulak verenlere bırakmıştım. Bütün geçmişim çoban çeşmesinde kalmış,  dağ başlarından senin için topladığım rüzgârlar iç çekişim olmuştu. Yarın gözlerindeydi.  Yarın, gözlerinde kayboluşumdu. Yarın, gözlerindeki menevişlerin yazdığı kelimesiz mektuplardı.  Seni sevmek buydu. Seni sevmek, tanıdığım dokuz çiçeği ama en çok da seni, çocuksu bir sevinçle göğsüme bastırmaktı.

 
Dilim özleminle düğümlenmişken, saklı olanımı biliyorken ve aşkın mührüyken avucuma bıraktığın elin… Benim yalnızca kalemim vardı.  Sana yazılan, senin olan, seni seviyorum diyen yazılar yazıyordum.

 

Evim dağın tepesindeydi. Kapıya çıktık. Ovaya, uzaklara baktık. Güneş, günü toplamış gidiyordu. Seni bana bırakmıştı.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Memduh Nihat Ada Arşivi