Çağdaşlık kavramı “modern” kavramının Türkçeleştirilmiş biçimidir.Modern veya çağdaş olan, kabaca geleneksel olandan farklı demektir. Aslında bu kavram, Rönesans hareketiyle birlikte Ortaçağ Avrupa’sında ortaya çıkmıştır. Yani geçmişi değil, içinde bulunduğumuz anı, çağı, yaşam ve düşünce biçimi olarak yaşanması gerektiğinden, bunun da akıl ile belirlenebileceğinden hareket eder. Bu görüş Avrupa’da Protestanlık olarak kendini gösterir. Katolikliğe karşı Protestanlık. Aydınlanma hareketi aslında Protestan kültürünün ışığında gerçekleşmiştir. Bilim ve aklı ön planda tutan, Katolik kilisesini ve tek adam egemenliğini eleştiren ve sorgulayan, bireysel fikir özgürlüğünü savunan bir akımdır.
Modernlik, çağın düşünce ve teknolojik imkanlarını ve insanlığın gelmiş olduğu kertede, düşünce ve hak bağlamında medeniyeti yaşamaksa,buna kimsenin diyeceği bir şey olamaz. Ancak belli bir inancın ve cemaatin görüşünü, evrensel gerçeklerden uzak olarak, hatta tam da yukarıda zikrettiğim modernlik anlamında olması gerekenlere paradoks oluşturacak bir faaliyet içinde olursanız, buna haklı olarak diyeceğimiz çok şey olur.
“Modernlik” veya “çağdaşlık”, toplumları öz benliğine, öz kültürüne, inancına ve milli çıkarlarına karşı savaş açmak demek değildir. Kendi inanç değerlerini aşılayabilmek için, ihtiyaçlı ve sorunları olan gençlerine parasal burslar vererek, toplum içinde kendi özüne düşmanca bakan bir kesim oluşturmak, onun içinde bulunduğu zor şartların nedenlerini, ait olduğu inanç ve kültüre bağlayarak gençlerin beyinlerini kirletmek değildir. Bu olsa olsa kültürel yozlaştırma olarak açıklanabilir. Çağdaşlık, toplumda var olan ve kendi inanç ve kültürüne benzemeyen her şeye saldırmak ve onun yok edilmesi için her şeyin doğru olduğunu sanmak da değildir. Hele hele bazılarının zannettiği gibi “çıplaklık” hiç değildir.
Yukarıdaki kabaca açıklamadan sonra, bazı iç ve dış güçlerle derin ve gizli ilişkiler içinde bulunan çağdaşlık havarilerinin eylemleri acaba topluma çağdaş imkanlar mı sunmaktalar, yoksa misyonerlik mi yapmaktadırlar. Bal gibi yabancı kültürlerin adına misyonerlik yapmaktadırlar. İlginç ve düşündürücü olanı ise, milletin, bayrak, vatan gibi tarihi şahsiyet ve değerlerini sözde yüceltir görünerek, bu değerleri paravan olarak kullanmaktadır. Bu zihniyet, politik stratejilerinin gereği, milli değerleri öne çıkararak ve hararetli savunucularıymış gibi görünerek asıl amaçlarını gizlemektedir. Bunların çoğunun gerçek adı, bilinen adları da değildir. Bunlar Truva atlarıdır. İngiliz casusu “Arap Lawrence” Arapları , Osmanlı aleyhine kışkırtarak sinsi emellerine ulaşmak için, kürsülerde vaaz verip hutbeler okuyordu. Hatta her konuşmasında ayet ve hadis okuyarak gafil insanları kendi amaçlarına ortak edip onların güçlerinden yararlanıyordu.
Siz her vatan millet diyeni, eline bayrak alıp sokağa fırlayanı, vatanperver mi sanırsınız?
İşte, vatan düşmanlığı çoğu zaman tam da bu şekilde yapılmaktadır.
Başarılı gibi gösterilen- hatta belli bir alanda başarılı da olabilir-ve kamuoyunda şişirilen bir çok şahsiyetin sözde başarılarından gizli, iç ve dış güçler mutlaka faydalanma yollarını ararlar.
“Çağdaşlık “ gibi her kulağa hoş gelen söz gerçeği yansıtmaz. Merak ediyorum, adlarının içinde “çağdaşlık” veya “çağdaş yaşam” bulunan bir çok dernek veya kuruluş bu topluma çağdaşlık adına, toplumun değerlerine küfretmekten, o değerleri aşağılamaktan, geçmişine karşı koymayı ve düşman olmayı öğretmekten başka ne vermişlerdir? Aksine çağdaşlıktan dem vururken, aşağıladığı öz değerine alternatif olarak kendi inanç ve ideolojisini, insanlara ekonomik bağımlılıkları nedeniyle, içinde bulunduklar çaresizlikten faydalanarak dayatmaktadırlar. Kendi dümen sularına girmeyenleri ise, burslarını ve ekonomik desteklerini çekmekle tehdit etmektedirler.
Sonuç ?
Eeeh, Kimin ekmeğini yerseniz, onun düdüğünü çalarsınız.
Gerçek vatanperver ve milliyetçiler bu gerçeği nedendir göremezler. Nedeni tarihi ve siyasi bilgilerinin yetersizliği midir, yoksa başka değerleri mi öncelemektedirler bilinmez.
Ama bir gerçek ile yüz yüze olduğumuz doğrudur. Ne yazık ki, ülkemizde vatansever görünümü ve aldatmacısı altında “ hainler” özgürce cirit atmaktadırlar. Aramızda ise onları sahiden vatansever zanneden “gafiller” ise az değildir.
Ne acıdır ki, vatanseverler, tehlikeli, hainler ise vatansever olarak lanse edilmektedir. Arada ki farkı ise, en fazla ayırt edebilmesi beklenenler bile karıştırmaktadır. Belki de işlerine öyle gelmektedir.
Bana göre çağdaşlık, çağın her alanda evrensel zihniyetini kavramakla ve toplumların ülkelerini başarılı kılmak için, kültürlerini ve değerlerini mevcut imkanlarla nasıl sürdürülebilir kılınabileceğini anlamaya çalışmakla olur. Ötekinin varlığını fark etmekle ve kendisi için istediği bütün hak veya özgürlükleri karşıdaki için de istemek ve bunun da mücadelesini vermekle olur. Evrensel bir hukuk normuna sahip olmakla olur. Darbelerden uzak halk iradesine saygıyla olur. Bireysel fikir özgürlüklerine saygı göstermekle olur.
Çağdaşlık öyle mi? Hukuk devleti ile kanun devletini bile ayırt edemeyen bir çağdaşlık. Kendi dogmalarını mutlak “iyi” veya kendine benzemeyeni mutlak “kötü” olarak nitelendiren bir çağdaşlık. Kısacası ortaçağı referans alan bir çağdaşlık.
Cumhur ‘un, Cumhuriyet’in ilanının üzerinden 89 yıl geçmesine rağmen, hala bir Sivil Anayasa’ya sahip olamadığı bir ülke sizce ne kadar çağdaştır???
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.