Memduh Nihat Ada
Memduh Nihat Ada

Uzak dağın kiraz ağacına

    Şimdi gecedir. Şimdi kelimelerin farklı manalar kazandığı, şimdi hayallerin salıncağa bindiği, şimdi uzak köy ışıklarının sanki sevdiğini bekleyenler için yandığı, şimdi masamda yığılı duran çınar yapraklarının bana merhametle gülümsediği, şimdi Hayyam’ın şiir okuduğu, şimdi insanın o ne yapıyor diye düşündüğü, şimdi göğsümün bir genişleyip bir daraldığı, şimdi dostluğun, vefanın ve mertliğin arandığı, şimdi kar yağışının altında bir yürüyüşün düşlendiği, şimdi özlemin artıp ve nerdeyse elle tutulur hale geldiği,  şimdi gündüz dem çeken kumruların dinlendiği, şimdi kelimelerle yitip gitmenin ve şimdi sevginin beni çağırdığı zamandır...

    Şimdi anlatmanın, dertleşmenin, şimdi paylaşmanın zamanıdır. Şimdi korkudan korkmamanın vakti, şimdi Kazancakis ustanın “Gücünün yetmediği yere git” sözünü tutmanın, şimdi en azından kendi derinliğini görme, şimdi yazıya, kitaba, hayata ve sevmeye dair yazmanın, şimdi üretmenin, çoğalmanın, şimdi güzel cümleler kurmanın zamanıdır…

    Şimdi şairin, “İnsan sevdikçe iyileşiyor artık anladım…” diye yazdığı, şimdi yurdu kahveler ve otel olanların soğuk ve nemli yataklarına çekildiği, şimdi dağların koyu mordan siyaha ve birazdan düşecek olan güneşle beraber kalkıp doğrulacağı, şimdi yolcuların zoraki uykularla buluştuğu, şimdi gönlü ve gözleri ışık dolu olanların güzel rüyalarla hemhal olduğu, şimdi dillerin susup gönüllerin konuştuğu ve tadından yenmez heyecanların insanı sardığı,  şimdi birazdan sokağımızdan geçecek olan ve yürüyüşünden tanıdığımız mahcup delikanlının bahçemize gül atacağı, şimdi içli mektupların kaleme alındığı, şimdi geçmişe dönüp yan tarafımızda yatan kardeşimizin yatak gıcırtısını hatırlamanın bile hüzünlü bir özleme dönüştüğü, şimdi sessizlikte uyandığım uykudan sonra sana yazmaya durma zamanıdır…

    Şimdi sevgilinin gülkurusu, vişneçürüğü, limonküfü rengârenk atlaslar içinde yattığı, şimdi sevenin sevilene “Binlerce şükrediyorum hayata geldiğime, kollarında”  dizelerini okuduğu, şimdi sevgilinin göğsünden, boynundan, saçlarından güzel bir kadın kokusunun yayıldığı, şimdi düşlerin ve heyecanların yaşandığı, şimdi uzaklarda bir gül açılırken benim içimden yangınların geçtiği zamandır…

    Şimdi geceyi sabaha bağlamanın, şimdi yeni gün için cebimde güneş, gözlerimde –içinde acı gizlenen sözler için- kahırlı yaş damlaları taşımanın,  şimdi yağmurla gelen vaatlerin dinginliğinde susmanın, şimdi kendimi aldatıp başkalarının da beni aldatmasını beklemenin, şimdi bildiklerimin bana yetmediğini bilmenin, şimdi küçük bir koyun sessizliğinde uyumayı hayal etme zamanıdır.

    Şimdi sana yazmanın… Şimdi seni kaybetmenin ve kaybettikçe bulmanın… Şimdi her gün yeniden yazmanın ve yazdıkça çoğalmanın… Şimdi sen rüyanı bitirirken benim yeni ve görülmemiş rüyalar aramamın… Şimdi, bir yandan çoğalırken diğer yandan üstadın, “sigara külü kadar yalnızlık” dediği yalnızlığı yaşamanın, şimdi yola çıkmanın ve dağlara doğru yürümenin, şimdi elimdeki Sürmene pıçağını gönlümün daha da derinine saplayıp canımı acıtmanın, şimdi doğacak güneşe ben buradayım ve yaşıyorum demenin, şimdi merhametli bir güne başlamak için elimdeki sıcacık simidi güvercinlerle paylaşmanın, şimdi Sezen Aksu’nun “Unut” şarkısını söylemenin, şimdi geceyi köprü altlarında geçiren meczuplara çay ısmarlamanın,  şimdi alnımı ve ellerimi gökyüzüne çevirip hamd etmenin ve bir anda binlerce Yusufçuk kuşu uçurmanın zamanıdır…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Memduh Nihat Ada Arşivi