''Türk'' trafik polisine davul zurna ''vallaha'' az...

      Konya'da yeni emniyet müdürü ile birlikte trafikte ''devrim'' yaşanıyor. Bu devrim şu, ''yassah hemşerim''
     En başta araçların yanlış yere park edilmesiyle mücadele geliyor. Ooo, çok güzel, 'AB standartlarına bu konuda belki  yakalayacağız, bravo (alkış) Türk polisine' diyesi geliyor insanın. Ancak uygulamaya bakıldığında durum öyle mi? Kesinlikle hayır. 
     Bu tür uygulamalarda dünyanın her yerinde önce, yanlış park eden araç sahipleri broşürlerle ya da sözlü olarak uyarılır, bilgilendirilir. Yerel televizyon programlarına çıkan yetkililer, bir şekilde vatandaşa ulaşma imkanı bulur ve 3-5 ay, yanlış yere parkın ne kadar yanlış ve çağ dışı bir uygulama olduğu anlatılır. 
 
     Bundan daha önemlisi, yerel yönetimlerle yani belediyelerle bu konuda işbirliğine geçilir, hele 2 milyon kişinin yaşadığı bir yerde bunu uygulamaya kalkarsanız, belediyelerle çok daha sıkı ilişkiler içine girip, bu kararları uygulamak için alt yapısının yani park yerinin yerli olup olmadığını kontrol edersiniz. 
 
     Belediye yetkilileri de polise der ki 'sevgili polisim, bizim bütçemiz şu kadar, buralara park yeri inşa etmemiz kısa süre içinde mümkün değil. 6 ay süre verin bize, biz uygun park yerlerini ayarlayalım, gereksiz cezalarla vatandaşı mağdur etmeyelim.'

    Bu yukarda saydıklarım yapılmış mı da yalış yere park yapana 'tak' diye ceza kesiliyor. Allahını seven bu soruya yanıt versin.

    Durum böyle hesapsız kitapsız olunsa ne oluyor, ''milleti nizam ve intizama sokmak gerekiyor'' şeklinde düşünen Türk polisi, mobeseden gördüğü yanlış park etmiş durumdaki araçlara cezayı yapıştırıyor. Hem de bu ekonomik krizde... Polisimiz Osmanlı Padişahı 4. Murat'ın izinden gitmiş oluyor. Aynen devam, Türk Polisi ileri (!)

   Bi konu daha var, o da hız kontrolleri. Trafik kazalarını azaltacaz ya, ''vatandaş üst geçidi kullanmadığı için'' sıkça kaza olan bi yere, dikelim (50) hız sınırı tabelasını,  oh sorun çözülsün. Polis arkadaşlardan mutlaka Ankara'ya ve İstanbul'a falan giden vardır.  Orada polis, ana yollarlarda trafik polisi, neredeyse 100 kilometrenin altında giden sürücüye, trafiği aksattığı ve trafikteki araçları tehlikeye düşürdüğü için ceza yazar.  Konya'da ise ''teknoloCiyi :)''  yakından takip edecez ya, İstanbul Yolu'na köprü altına otomotik hız kontrol cihazı koyuluyor, 70'i geçen ceza geliyor. Hem de eve servis.

   Bu arada kent merkezinde Hastane Caddesi'nde ve milyonlarca turistin geldiği Mevlana'nın önünde, kornaya basmak yasak olmasına rağmen, korna kullanmanın yasak olduğu, kornaya basılırsa kentin büyük imaj kaydeceği (hastane önünde kornaya basarsanız da hasta ölür, ameliyat yapan doktor neşteri şah damarına kaçırır) yerlerde ise ne oluyor biliyor musunuz, dolmuş şoförü arkadaşların çoğu, taktırdıkları seri çalan  kornalarıyla fink atıyor. Bu kişiler ne kadar kontrol ediliyor, bu kişilere ne kadar ceza yazılıyor çok merak ediyorum.

   Ve çevre yollarında motorun üzerine yatan sanayici gençlik, hafta sonları fink atıyor, hem de egzozlarını çıkararak onlara bişey diyen yok, pazar günleri düğün konvoyları büyük bir haşmetle kent merkezinde, yatağında uyuyan insanlara kabuslar yaşatıyor, ne kadarına ceza yazılıyor, bunları düşünen insan kafayı yer. Bu konuda eksikleri daha fazla sıralayıp moralinizi bozmak istemiyorum.

  Son olarak şunu söyleyebilirim, ''Konya'da görev yapan ''Türk'' trafik polisine davul zurna az, ancak sakın sivri sinek olmayın, hiç tavsiye etmem...    

  

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taner Aydın Arşivi