
Mısırın siyasal yapısı
Mısır’ın siyasal yapısı MISIR/Kahire Kral Faruk askeri darbeyle tahttan indirildikten sonra başa Albay Cemal Abdül Nasır geçti, Nasır ve selefi Enver Sedat Mısır’ın siyasi tarihinde önemli bir yere sahiptir. Cemal Abdül Nasır öldüğü güne kadar, Mısır ve tüm Ortadoğu’nun en önemli siyasi figürüydü. 1956’da Süveyş kanalını millileştirdi, Bu karara tepki olarak Fransa, İngiliz ve İsrail’in ortak saldırısında
Durum karşısında Ruslar ve ABD, işgal ülkelerine karşı ortak cephe aldılar. Bu ortak cephe, soğuk savaşın en ender olaylarından biridir. ABD’nin taze başkanı Eisenhower da başa geldiği gün ve ABD’den habersiz yapılan bu saldırı sonrası İngiliz, Fransız ve İsrail ordularının, Mısır topraklarını derhal boşaltmalarını istedi. ABD'nin bu harekâta karşı olmasındaki neden, bu savaşla bölgedeki Batı karşıtı akımların güçlenip Arap ülkelerinin Sovyetlere yanaşmasıydı. Petrol sebebiyle çok önemli olan bu bölgede Sovyet etkisi, ABD için kabul edilemez olurdu. İkinci neden ABD bu saldırıdan habersizdi. İşgal ordularının Süveyş’den çekilmelerinin ardından Mısır’ın Süveyş kanalını millileştirmesi resmen tanınmış oluyordu. Böylece Nasır kaybettiği bir savaşta, büyük güçlerin aralarındaki mücadelesi sonunda masadan politik bir zaferle çıkmış oldu. Fotoğrafları tüm Arap ülkelerinde başköşelere asıldı. Süveyş krizi, ABD’nin de siyasi olarak resmen orta doğuya girmesinin de miladı oldu. Nasır, zikzak politikaları pragmatikti, ama derinliği yoktu. Mısırda yaptırdığı Ashuan barajı projesine kaynak bulamayınca doğu bloğuna yaklaştı O kadar ileri gitti ki, Bir dönem Mısır Hava Kuvvetlerine ait uçaklarda Rus pilotlar uçuyordu. Daha sonra Sovyet kampından da bağımsız ayrı bir cephe oluşturmak için, Bağlantısızlar Hareketi’nin örgütlenmesine önderlik etti. 1967 savaşı ve 1973 savaşlarında İsrail’e yenilen Arap ordularının başında yine o vardı. Bu savaşlar ardından “İsrail yenilemez” miti tüm Ortadoğu’ya yine onun zamanında yayıldı. FKÖ kontrolünden çıktı. Arafat onun adamı Şukeyriyi devirdi. Ölürken de kuramadığı Arap Birliği hayalleriyle öldü gitti, Yerine Enver Sedat geldi, İsrail ile 1979 yaptığı Camp David anlaşması sonrası 1981 de uğradığı silahlı suikastta öldürüldü. 1982 yılında Sedat’ın yardımcısı olan Hüsnü Mübarek, Sedat’ın boşalan koltuğuna oturdu. Bir daha da kalkmadı. Mısır Anayasası; yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılığı ilkesine dayanan bir Başkanlık sistemini ve çok partili bir demokratik sistemi öngörmektedir. Mısır Devlet Başkanı, genel halk oylaması ile 6 yıllık bir süre için seçiliyor. Yürütme gücü büyük ölçüde Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek elinde tutuyor. Yargı sistemi; Fransız yargı sistemine dayanmakta ve mahkemeler normal mahkemeler ve idari mahkemeler olmak üzere ikiye ayrılıyor. Ülkede önemli bir muhalefet hareketi yok. Mısırda önemli bir figür olan İhvan’ı Müslimin hareketi, -Müslüman Kardeşler- Hasan Ali Benna suikastı sonrası ciddi bir tecrit nedeniyle, partileşme sürecini başaramadı. Onlar da geçen zaman içinde meclise bağımsız adaylar göstererek girmişler. Halen meclis de 40 kadar milletvekiliyle varlıklarını sürdürüyorlar. Siyasal yaşam içinde ciddi bir muhalefet güçleri yok, Ülkede seçimlere katılım oldukça düşük düzeyde, genel olarak halkın büyük bir kısmı seçim günü seçim sandığına gitmiyor, zaten gitmek için partiden kâğıt almak lazım. Bu nedenle seçim sonucunu çok az sayıda devlet memuru, polis, asker, yani kamu görevlisinin oy kullandığı bir sandık seçimi sonuçları belirliyor. Seçimlere katılım yüzde 10 civarında. Bu nedenle seçimlerin ortaya çıkardığı siyasal yelpaze ülke genelini ve seçmenini ne derece de temsil ettiği tartışılır. Sistem sadece Hüsnü Mübareği kutsuyor. Bu şartlar altında bir demokrasiden bahsetmek güç, özgürlüklerden bahsetmek güç. Mısır ekonomik açıdan da fakir bir ülke, Kişi başına düşen milli gelir 2 bin dolar civarında. Üretim az, biraz doğal gaz, biraz petrol üretimi, en ciddi gelir kaynakları turizm sektörü, İthal girdi çok fazla, dış ticaret açığı her yıl artarak büyüyor. Mısır daha bitmedi ama yazacak yer bende bitmek üzere. Mısır denince elbette piramitler yazmadan geçilmez. Ama bu sefer ben yazmadan geçeceğim. Piramitler de başka bir ziyaretin konusu olsun, Neden mi? Mısıra gidip de piramitleri göremeden gelen ilk Türk benimdir herhalde de ondan, Sebebi ziyaret, iş olunca Kahire’de ne Giza piramitlerini, ne de mumya müzelerini gezmeye zamanım hiç olmadı, Uçakla üzerlerinden geçerken biraz bakayım dedim, Bendeki de kısmet ya, uçak aksi tarafa havalanınca o da olmadı. Firavunlar vadisini gezmek, inşallah gelecek sefere dedik, Hatta eşimle olsun diye de niyetime aldım. Uçakta koltuğa şöyle iyice yaslanırken, Uçağımız da Sina Çölünü artık geride bırakıp, İstanbul’a doğru, yavaş yavaş Akdeniz’i yarmaya başlıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.