
Bir Şarkısın Sen
Yetenekli çocuklarımızı ve gençlerimizi yeterince değerlendiremediğimizden şikâyet eder dururuz. Herhangi bir alanda yaşıtlarına göre üstün özellikleri olan çocukların yetiştirilmesi ve eğitilmesi o ülkenin sanat, bilim, kültür ve teknolojide duyduğu ihtiyacı karşılayabilecektir.
Eğitim politikalarındaki aksaklıklar, elemeye yönelik eğitim anlayışı, bürokratik yaklaşımlar özel yeteneklere sahip fertlerin kaybolup gitmesine neden oluyor ne yazık ki.
Ulusal kanalların birinde henüz ilköğretim çağında olan çocukların katıldığı bir yarışma var. Yarışmanın adı Bir Şarkısın Sen. Çocuklar genellikle mazide kalmış ancak hatıralarda canlı duran şarkıları seslendiriyorlar. Programı bir defa seyretme imkânım oldu. Ne yalan söyleyeyim, oldukça hoş, heyecanlı ve güzel bir program olmuş. O yaşlarında çocuklar, hemen tüm türden eser ve şarkıları orijinaline yakın kalitede söylüyorlar.
Son zamanlarda sanat ve özellikle müzik sahasında yeterince derinlikli, kaliteli, kalıcı ve kültürümüze ait eserler verilmediğinden yakınıyoruz. Sanat konusunda devletin müdahalesine kızıyor ancak yine devletin yeterli imkânlar vermediğinden şikâyet ediyoruz. Devlet sanata müdahale eder mi, yön verir mi? Soruları yıllardır tartışıla gelen bir durum bunu bilmekle birlikte sanatın bir millet ve devlet için ne kadar önemli olduğu konusunda hiç şüphe yoktur sanırım.
Bir Şarkısın Sen yarışmasını izlerken şimdi bu çocuklar bu yeteneklerini Unkapanı pazarında pazarlamak için hangi hayallerin peşine düşmüş ya da düşürülmüşlerdir kaygısını hissetmeden edemiyorum. Kolay ve en kestirme yoldan şöhret denen o parlak ışıltılı renkli dünyanın kapısını aralamak nedense daha çekici geliyor.
Yetenekli, zeki ve üstün özelliklere sahip çocukların bir şekilde gerek kendi için gerekse çevresi ve milleti için faydalı süreçler yaşamaları gerekmekte. Bu tür yetenekler bir şekilde kendilerince bir yol bulabilirler ancak ileriye dönük ve kalıcı çalışmalar yapabilmek mutlaka destekle mümkündür. Burada destekten kastım illa elinden tutup arkadan itmek değildir. Öyle olsaydı Klasikler dediğimiz eserlerin yazarları sefalet çekmek zorunda kalmazlardı. Bu destekten kastım, toplum bilincinin ve yönlendirmesinin kaliteli ve derinlikli ürünler bekleme çabasıdır.
“İmkân verilirse!” yargısı ile başlayan ifadeleri sıkça duyuyoruz. Devlet, sanat, spor gibi alanlarda desteğini esirgememeli elbet. Bununla birlikte, bürokratik yaklaşımlar, iş olsun da nasılı mühim değil tarzı, sözde çabalar verimsiz kalacaktır.
İlköğretim çağında öğrenciler için sınav yoluyla öğrenci kabul eden merkezler var; Bilim ve Sanat Merkezleri. Okulun yanında üstün özellikleri olan öğrencilerin eğitimi ile uğraşan bir eğitim kurumu. Son yıllarda sayıları artan sanat ve spor liseleri ve tabi akademi ve konservatuarlar. Bu kurumlar, yapıyormuş gibi görünmek yerine, profesyonel, dinamik, hedefleri iyi belirlenmiş ve elbet layığı ile çalışan bir yapıda olmak zorundalar.
Sanat, zihinlerde bir düşünme alanı, fehmetme ve kendi öz benliğine var olma gücü verebilen bir uğraştır. Somut dünyadan çok soyut alanlarla ilgilidir. Tarih ve kültür bilincinin oluşmasında önemli bir yere sahiptir. Devlet bu alanda etkili ve yetkili olmalıdır ancak tek başına bu işi götürmemelidir.
Yaklaşım ve anlayış çok önemli sanırım. “Devlet imkân versin.”yaklaşımı ne kadar eksik ise devletin bu işe bürokratik kalıplarla bu işe bakması da o kadar güdük ve yarım kalacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.