
GDO'lu Salatalıklar!
Memleketimi seviyorum ben yahu! Ne güzel gündem maddeleri çıkıyor böyle, elvan elvan… Bizim gibi yazı malzemesi arayanlar için çok iyi oluyor da, kafamız karışıyor yalnız. Mesela, He-bir-Ne-bir gribinden dolayı şöyle keyfi keyfine bir kış hastalığı geçiremez olduk. Hastalığın keyfi mi olur demeyin, olur, hem de bal gibi… Bakın nasıl olduğunu anlatayım. Memleketimizde yığınla insan var, çalıştığı işinden başka hiçbir şey bilmeyen, gecesi gündüzü çalışmakla geçen. Ne tatil, ne izin, ne de başka bir şey… Adam makine gibi çalışmaya devam ediyor. Bu kişiler için bir grip hastalığı dinlenme fırsatıdır. “Patron, ben hastayım” diyerek bir haftalığına iş-güç telaşı olmadan evlerinde istirahat ederler. Ev halkı da hastadır nihayet, hizmet edecektir. Sıcacık çorban, limonlu çayın sana özel bir tepsiyle önüne getirilecektir. Rahatlıkla “ooff, ooff, bana bir şeyler oluyor” diye naz yapabileceksindir. Sonunda da dinlenmiş, enerji depolamış bir şekilde işine geri döneceksin. Peki, ne oldu şimdi? Hastalıkların da tadını tuzunu kaçırdılar nihayet. “Benim hastalığım acaba o mu” şüphesi insanı dinlendirir mi hiç? Hasta olunca bırakın çevrendekilere naz yapmayı, “eyvah hapşurdu, bize de bulaşacak” diye herkes senden kaçacaktır. Soyutlanmaktan, hastanelere, laboratuvarlara hatta medyaya malzeme olmaktan korktuğu için, şimdi bakıyorum, herkes hastalığını saklar oldu. Ben genetiği değiştirilmiş salatalıklardan bahsedecektim ama konu genetiği değiştirilmiş hastalıklara geldi. Her şeyin genetiğini oynayan insanoğlu, sonunda hastalıkların genetiklerini de bozdu. Bu He-bir-Ne-bir iletti de öyle. Nerde bizim organik ve doğal hastalıklarımız? İnsan özlemeden edemiyor, bu gününkileri görünce… Yine konu konuyu açıyor ama neden kimsenin aklına genetiklerle oynayarak üçkâğıtçılığın, düzenbazlığın, dolandırıcılığın, ahlâksızlığın, cinnetin, cinayetin düzeltilmesi gelmiyor? Mesela hırsızlığın genetiği ile oynayarak insanlar için anlamsız bir iş haline getirsek de insanlar bu tür şeylere tevessül etmeseler… Ya da hırsızlık yapanın genetiği ile oynasak da bir daha hırsızlık yapmak yerine iyilik yapmaya çalışsa… Ya da boş verin her şey orijinal haliyle kalsın. Biz kötülüğü önlemek için klasik yöntemlerle mücadele etmeye devam edelim. Yalnız burada şöyle bir şey daha var, genetiği bozulmuş salatalıklar gibi, insanlıktan çıkmış genetiği bozulmuş insanımsı varlıkların işledikleri suçlar söz konusu. Mesela bugünün haberlerinde vardı, İETT otobüsüne molotof kokteyl atıyorlar, içinde masum bir kızımız yanıyor. Ammeye hizmet veren bir otobüse neden molotof kokteyl atılır, durduk yere esnafın camları neden kırılır? Bu soruları, GDO gibi defolu hale gelmeyen insanlık kavramı içerisinde kolay kolay cevaplayamıyorsunuz. Cevap bulamadığımız için de “bunlar insan olamaz” deyip geçiştiriyoruz. Şimdi bu tür suçlulara insanlara verilen cezalar verilirse, problem çözülmeyecektir. Bunlara da cezanın genetiği bozulmuşundan uygulamak lazım ki, insanlığa geri dönebilsinler! GDO’lar gibi, insanoğlu bir şeyi oynamaya başlayınca arkasından altından kalkamayacağı bir sürü problem gelmektedir. Düşüncelerin bile genetiğinin değiştirildiği düşünülürse, ağız tadıyla yazı bile yazamıyorsunuz. Bakın yazının sonunu istediğimiz gibi bağlayamadık işte!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.