
Fişleme Paranoyası!
Bazı kimseler fişlemeye çok meraklıdırlar. Fişlemek, bilgi toplamak ve bunları kullanmak makul sınırlar içinde olduğunda iyidir, güzeldir. Ama bizim ülkemizde öyle fişleme hallerine şahit oluyoruz ki, en hafif tepki olarak insan “yuh yani, bu kadar olmaz” demek zorunda kalıyor…İnsanlarımız arasında özellikle darbeciler, cuntacılar fişlemeyi çok severler. Çünkü akıllarında “önce fişle, sonra dişle” vardır. Önce sizi bir yerlere yazacaklar, ilk fırsatta da ezecekler…Allah’tan birçok fişleme vakası, ilk aşamada, yani sadece fişleme aşamasında kalıyor da, arkasından ikinci aşamaya yani “dişleme” aşamasına geçilmiyor… Belki de şimdiye kadar ne dişlemeler, önceki fişlemelere bağlı olarak yapılmıştır, hepsini bilemiyoruz. Bu meyanda aklıma gelen kitap: İskender Pala’nın İki Darbe Arasında, okumanızı tavsiye ederim… Bugün gazetelere yansıyan yeni bir fişleme vukuatı, fişleme psikozunun derecesini ortaya koymak açısından kayda değer. Biz de kayıtlara geçirerek onları f/işlemiş olalım… Onlar da bu yazımızdan dolayım bizi fişlesinler! Vakit gazetesinde yayınlanan fişleme notlarından bazı bölümler: “16.03.2009 tarihinde saat 08.10 sularında “B” Tipi Lojman Sosyal Tesisleri Nizamiyesi'nden giriş yapan Yeter Ş. ve Gülcan C. isimli şahıslar F.Altay Ap. D: 4'te ikamet eden 66. Mknz. P. Tug. Tank Tabur Komutanlığı'nda görev yapan Tnk. Bnb. Zekai KUTBAY'ın dairesine temizliğe gelmişlerdir. Şahısların kılık-kıyafetleri Atatürk ilke ve inkılâplarına aykırı olduğu için kılık kıyafetlerinde gerekli düzeltmeler yaptırılmış ve şahıslar ikaz edilerek içeriye alınmışlardır.” Bu not ve ele geçen birçok bilgi ve belge gösteriyor ki, dünyanın sayılı orduları arasında gösterilen Türk ordusunu, birileri (ben bunlara Türkiye düşmanları diyorum!) zamanla asıl vazifesinden (askerin asıl vazifesi dış güvenliktir) saptırıp, halkıyla ve içinden çıktığı halkının değerleriyle mücadele eden bir eksene kaydırmış… Tüm askerimizi kuşatıcı bir itham yapamayız elbette. Ancak bu tür fişlemeler, askerimizin düşmanla mücadele kabiliyetinden çok “irtica ile mücadele” adı altında halkıyla mücadele kabiliyetinin daha öne çıktığını gösteriyor. Daha başka notlar da var. Mesela bazı lojman personeli “Eşi ve Akrabası Çağdaş Giyim Koşullarına Uygun Olmayan Personel” şeklindeki bilgi notu ile fişlenmiş… Böyle bir fişleme sürecinin işlediği bir lojmanda kalmak da insanı hasta eder! Eve bir akraban geliyor ve “çağdaş giyim koşullarına uygun” değil (ne demekse “çağdaş giyim koşulları”?). Ve siz bir taraftan akrabanızı karşılıyor ve diğer taraftan “eyvah, yandık” diyorsunuz. Akrabalarını tembihleyenler de vardır; aman bizim eve gelirken “çağdaş giyim koşullarına” uygun giyin diye! Ne garip bir memleket değil mi? Çağdaş giyim koşullarına uygun olanlara da, taş devri koşullarıyla giyinenlere de, başı kapalısına da, ayakkabısıyla eve girenine de, sakallısına da, bıyıksızına da… Herkese kapımızı ne zaman açacağız? Askerimizi halktan kopuk, halkın değerleriyle kavga eden, sürekli demokrasiye müdahale etmek için bahane arayan görüntüsünden kurtarıp; halkla barışık, ona güven veren, onun her türlü desteğini arkasına alan, gerçek anlamada “en güvenilen kurum” yapacak stratejiler geliştirmek gerekiyor. Aksi halde bu görüntü ve gidişat iyi görünmüyor…
Allah’tan birçok fişleme vakası, ilk aşamada, yani sadece fişleme aşamasında kalıyor da, arkasından ikinci aşamaya yani “dişleme” aşamasına geçilmiyor… Belki de şimdiye kadar ne dişlemeler, önceki fişlemelere bağlı olarak yapılmıştır, hepsini bilemiyoruz. Bu meyanda aklıma gelen kitap: İskender Pala’nın İki Darbe Arasında, okumanızı tavsiye ederim… Bugün gazetelere yansıyan yeni bir fişleme vukuatı, fişleme psikozunun derecesini ortaya koymak açısından kayda değer. Biz de kayıtlara geçirerek onları f/işlemiş olalım… Onlar da bu yazımızdan dolayım bizi fişlesinler! Vakit gazetesinde yayınlanan fişleme notlarından bazı bölümler: “16.03.2009 tarihinde saat 08.10 sularında “B” Tipi Lojman Sosyal Tesisleri Nizamiyesi'nden giriş yapan Yeter Ş. ve Gülcan C. isimli şahıslar F.Altay Ap. D: 4'te ikamet eden 66. Mknz. P. Tug. Tank Tabur Komutanlığı'nda görev yapan Tnk. Bnb. Zekai KUTBAY'ın dairesine temizliğe gelmişlerdir. Şahısların kılık-kıyafetleri Atatürk ilke ve inkılâplarına aykırı olduğu için kılık kıyafetlerinde gerekli düzeltmeler yaptırılmış ve şahıslar ikaz edilerek içeriye alınmışlardır.” Bu not ve ele geçen birçok bilgi ve belge gösteriyor ki, dünyanın sayılı orduları arasında gösterilen Türk ordusunu, birileri (ben bunlara Türkiye düşmanları diyorum!) zamanla asıl vazifesinden (askerin asıl vazifesi dış güvenliktir) saptırıp, halkıyla ve içinden çıktığı halkının değerleriyle mücadele eden bir eksene kaydırmış… Tüm askerimizi kuşatıcı bir itham yapamayız elbette. Ancak bu tür fişlemeler, askerimizin düşmanla mücadele kabiliyetinden çok “irtica ile mücadele” adı altında halkıyla mücadele kabiliyetinin daha öne çıktığını gösteriyor. Daha başka notlar da var. Mesela bazı lojman personeli “Eşi ve Akrabası Çağdaş Giyim Koşullarına Uygun Olmayan Personel” şeklindeki bilgi notu ile fişlenmiş… Böyle bir fişleme sürecinin işlediği bir lojmanda kalmak da insanı hasta eder! Eve bir akraban geliyor ve “çağdaş giyim koşullarına uygun” değil (ne demekse “çağdaş giyim koşulları”?). Ve siz bir taraftan akrabanızı karşılıyor ve diğer taraftan “eyvah, yandık” diyorsunuz. Akrabalarını tembihleyenler de vardır; aman bizim eve gelirken “çağdaş giyim koşullarına” uygun giyin diye! Ne garip bir memleket değil mi? Çağdaş giyim koşullarına uygun olanlara da, taş devri koşullarıyla giyinenlere de, başı kapalısına da, ayakkabısıyla eve girenine de, sakallısına da, bıyıksızına da… Herkese kapımızı ne zaman açacağız? Askerimizi halktan kopuk, halkın değerleriyle kavga eden, sürekli demokrasiye müdahale etmek için bahane arayan görüntüsünden kurtarıp; halkla barışık, ona güven veren, onun her türlü desteğini arkasına alan, gerçek anlamada “en güvenilen kurum” yapacak stratejiler geliştirmek gerekiyor. Aksi halde bu görüntü ve gidişat iyi görünmüyor…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.