
Ümmiye Yılmaz Erçevik
DOST...
Yayınlanma:
Behlül veli isimli muhterem bir zât’ ın alnı kan olduğu halde yerinde oturup ekmek yediği civar halk tarafından gözlenmektedir;
“Ekmeği kim verdi? “Diye sorulduğunda
“Alnımı yaran” demiştir.
“Alnını kim yardı?” denildiğinde ise cevap olarak
“Ekmeği veren “ cevabını vermiştir.
“Dost ol! Dost dostunu kayırır, esirger. Cevabı ile ise halkı şaşırtmıştır.
Bu hikâyeyi sevgili yazar ağabeyimiz Nurettin Sezen’in” Yunus Fehmi “ isimli kitabında okuduğumda fazlasıyla etkilendim diyebilirim. Kötünün fazlasıyla kötü iyinin ise fazlasıyla iyi olabileceğini düşünen bir anlayıştan uzak bu öğreti aslında insanlığın gerçek olarak kabul etmesi gereken bir hayat dersi niteliğindedir.
Bizlere bunca zaman bir kötülük gördünse o kimseden uzaklaşmalısın! Ya dost olduğun zamanlarındaki iyiliklerini nereye atacaksın işte o kısımdan hiç bizlere bahseden kimseler olmadı denebilir. Siyah fazlasıyla kara, beyaz ise fazlasıyla parlak beyazdı… Aradaki renklerin hakkı ise yenilmişti, griyi tanımak, anlatmak hiç kimsenin aklına gelmemişti diyebiliriz.
Dost insanın doğrularını övdüğü gibi bazen hatalar yapıldığında bu yanlışları da eleştirebilmelidir. Zaten sürekli bir insanın mükemmel olduğunu söylemek kabul etmek dalkavukluktan ileri gitmemektir. Hiç kimsenin muhteşem ve hatasız olmadığını bilmekle başladığımız işlerde zaten kusur aramaktan ve gereksiz rekabete girmekten de uzaklaşmış olacağız.
Dost olamadığımız insanlara ise iftira, kıskançlık, zulüm gibi davranışlarla yaklaştığımızda ise elbette bu kötü hareketimizin karşılığını iki cihanda da kapımızda bir gün paketlenmiş hediye halinde bulacağımızdan ise emin olmalıyız. Nitekim ilahi adalet ve dünyevi terazi mutlaka haklının hakkını savunacaktır.
Dostluklar kişisel çıkarlar karşılığında kurulabilen köprüler değildir. Gerçek dost insanın zor anlarında yanında olabilendir. Bunun adı fedakârlıktır. Fedakâr olamayan insanların bize dost olabilmesini bekleyemeyiz.
Zor kötü günlerinde yanında olabilmek kadar sevinci, mutluluğu da paylaşmak dostlukta önemli faktördür. İnsan karşısındakinin mutluluğuna sevinemiyorsa gerçek dost sayılamaz. Demek ki sadece kötü günde değil hem iyi hem de kötü günde dostlar birbirlerine destek olabilmelilerdir. İyiliği takdir etmeyen, sevindiklerimize sevinmeyen insan kıskanç insandır ve asla bu tür dostluklarda süreklilik karşılanmaz ve bu tür kişilerle dostlukta oluşturulamaz.
Açık sözlülük ise dost kavramında önemli yer tutmaktadır. “Dost acıyı söyler.” Atasözünün de bu amaçla kullanıldığını böylelikle çözmüş oluyoruz. Eksikliklerimizi düzeltmemiz için bizimde eleştiriler karşısında ön yargılı olmak yerine kendimizi derlememiz, bazı şeylerin bizim iyiliğimiz için söylendiğinin farkında olmamız gerekmektedir.
İşte bu esnada ise devreye güven girmektedir. İnsan güvendiği insanın sözüne itibar edeceği için dostluk ise güven olmadan asla var olamayacak bir olgudur. Güven kavramı paylaşımı da oluşturmaktadır. Güvendiğimiz insanların dizlerinde üzüntümüzü paylaşmayı tercih ederiz. Bu hafta güzel bir konudan bahsettik umuyorum herkes birazcık olsun düşünmüş, birazcık beğenmiştir. Dostça kalın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.