Aydoğan Deveci
Aydoğan Deveci

U-CU-BE

            Çocukluğumdan beri büyük olaylara şahitliğinin herkese nasip olmayacağını düşünür, sıradan yaşantının içinde karşılaştığım farklı hadiselerin gerçekten dönüm noktası sayılabilecekler arasına girip girmediği üzerine kafa yorardım.

            Elbette dünyada böylesi hadiseler yaşanırdı. Ayak ilk adım, Berlin Duvarı’nın yıkılması aklıma gelen ilk örnekler. Türkiye perspektifinde ise boyutlar ve manalar değişiyordu. 12 Eylül İhtilali sanırım yaşadığım en sansasyonel gelişmeydi (!) Dünyada yaşananların eskileri ülkemin “Flaş gelişmeleri” olurdu. Renkli TV’ye geçiş böyle bir anıdır mesela. Yıllar sonra keşfedileni keşfetmek; adına da gelişme demek…

           
     Bu günlerin Türkiye’si bambaşka. Bırakın halkını, dünyayı şaşırtıyor. Siyaset ve diploması başkentlerinde diplomasi dersi veriyor. Dünya alkışlıyor tabi bizde anlamayan çok. Türkiye bağımsız bir devlet gibi davranıyor. Sorunlarım varsa çözecek olan benim diyor. Günlük siyasetin gölgesi çoktan kalkmış, Türkiye dünya barışı için bölgesinde garantörlüğe oynuyor. Gelişim sadece politikada değil; ticarette, kamu hizmetlerinde, yerel yönetimlerde. Bu rüzgar elbette Konya’yı da etkiliyor. Şehrimiz güzelleşiyor, nitelikli kullanım alanlarına kavuşuyor.

            İlk üç paragrafla başlık arasında bir uçurum var diyenleri duyabiliyorum. Şu kadar ki: Gelişen güzelleşen şehrin bir bölgesi garip bir biçimde değişiyor. Tuhaf sayabileceğimiz çalışmalar biz gazetecileri bile anlama güçlüğüne itiyor.

            Malum Mevlana Kültür Merkezi Sayın Tahir AKYÜREK’in müthiş çabasıyla sona ermişti. Yarışma projesi olan yapı Konyalılar ile buluşmuştu. Çok mu estetik? Bu konuda yorum yapmayayım ancak hiç Selçuklu değil diyebilirim. Bu bölgedeki çalışmalarda koskoca bir mahalle ortadan kaldırıldı. Üçler mezarlığı ile MKM arasındaki evlerin hepsi yıkıldı. Sosyal alan olacaksa “Şeriat’ın kestiği parmak acımaz” dedik. Yıllarca bu arazi boş kaldı. Neden? Bu sorunun cevabı bilinmiyor.

            Bir gün duyduk ki mahalleye Hilton geliyormuş. Hilton Garden Inn Konya oteli bu alana yapılacakmış. Eh malum Hilton marka, biraz dudak bükerek “olur” dedi Konyalı. Böyle bakmasının bir sebebi de Üçler Mezarlığı civarına yapılan Şehitliğin hoş mimarisiydi. Yanına da estetik butik otel iyi giderdi, zira Konyalı Şehitliğini sevmiş sahip çıkmıştı. Yalnız affınıza sığınarak şehitlik de ki bir garipliği ifade etmek istiyorum. Tarihteki Türk Devletlerinin bayrakları ve karşılarında ki Türk Bayrakları hoş ve etkileyici giriş olmuş. Bayrağın gerçek sahibi elbette uğrunda canını verenlerdir. Ancak şehitliğin içinde ayrıca dev bir bayrak direğine neden ihtiyaç duyuldu? Anlamı ne? Üst bölümünde eğilme görülüyor, göndere çekilen dev bayrak bir tehlike arz etmiyor mu? Zaten bu yüzden bayrak da çekilemiyor şimdi. Öğrendiğimize göre bu zorlama uygulamanın altında Şenol AYDIN Beyin imzası varmış…

            Hilton’a dönelim. Mahalleye gelecek Hilton nasıl olacaktı acaba. Selçuklu mimarisi motifleri ile bezenecekti belki. Halen koruma altında ki Kılıç Arslan Köşkü’ne benzermiydi? Tabii ki benzerdi, başka neye benzeyecekti? Yıllardır şemsiye altındaki parçası bile insanların ilgisini çekmeye yetiyordu. Büyükşehir Belediyesi de bunun çalışmasını yapmış köşkün mimari çizimlerini gün ışığına çıkarmıştı. Kesin böyle olacaktı. Belediye bastıracak Hilton da Kılıç Arslan Köşkünü inşa edip otel olarak dünya kültürüne armağan edecekti.

            Öyle olmadı. Hilton Garden Inn Konya; ne Selçukluyla ne Osmanlıyla üslup yönünden benzeşen bir yapıya sahip. Yan yana gelmiş iki diktörgen prizması blok. Elbette bina üzeri süsleme bezeme mevcut ama buna estetik diyebilmek en azından Konya’da mümkün değil. Projeyi Hilton’a veren Büyükşehir Belediye’sinde bu işlerin başında Şenol AYDIN isminde üniversitede hocalık yapmış üst yönetici var. Mimarlık eğitimi almamış Aydoğan ne bilir ki, ne kadar anlar inşaattan denebilir ama ben sözümün arkasındayım Konya silüyetinin vazgeçilmezi olan Kılıç Arslan Köşkü’nü hayat geçirmek, hiç olmazsa otelin bir bölümünü bu şekilde inşa etmek Konya’yı seven izan sahibi hemen her yöneticinin gözden kaçırmaması gereken bir gerçektir.

Şenol Bey’in mimari anlayışını (!) bir türlü sevemedim. Ne Alaaddin düzenlemesindeki çirkin büfeler, beton direkten müteşekkil suyunu bir türlü havuzuna akıtmayı başaramayan fıskiyeler, son asrın büyük keşfi yer saati, ne de bir türlü trafiğe nefes aldıramayan ve defalarca yazdığım alt geçitler, önce ışıksız sonra zaruretten ışıklı kavşaklar… Bunlar aklıma geliveren çarpık uygulamalar. Ben Şenol Beyin Konya’ya hangi pencereden baktığını anlamıyorum.

Sevgili Tahir Başkanım Konyalının sahip çıkacağı evet işte budur diyeceği çözümler mutlaka vardır. Harcanan efor, ortaya konulan çalışmalar elbette takdir ediliyor. Ama milyon dolarlık projelerin acemice fare doğurtulması da biz Konya Sevdalılarını çıldırtıyor. Biraz estetik, biraz kültürel mirasa hürmet, ne dersiniz?

           

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aydoğan Deveci Arşivi