
NE YAZAYIM Kİ BİLEMEDİM ?
’’Yazma eylemi yazacak bir şeyleriniz olduğu andan itibaren başlar’’ ‘diyor severek okuduğum Gazeteci-Yazar Ece Temelkuran. Bende de ilk yazma, bir şeyler karalama alışkanlığı 3 yıl önce yani 19 Şubat 2012’de başladı. Üniversitedeyken öğretmenimiz bir gün derste, ‘’Gazeteciliğin hafıza işi olduğunu’’ söyledi. O aralar bende Can Dündar ve rahmetli Mehmet Ali Birand’ın yazılarını, röportajlarını hiç düşürmezdim elimden. Aynı cümleye o röportajlardan birinde de denk geldim. İşte o gün kafamda bir ışık yandı ve bir şeyler yapmalıyım dedim. Yazmaya karar verdim. Çünkü yaşadığımız yılların, haftaların, günlerin bir yerlerde kayda geçmesi gerektiğini düşündüm. Bu, zamanla bir bağımlılık haline geldi. Şuan diyorum gazetecilik yapmasam bile sanayide çalışsam ya da fırında veya bir markette tezgahtarlık yapsam yine de vazgeçmem, kıyıda köşede karalayacak bir şeyler bulurum. Bu şekilde yaza yaza bugün geldiğim noktada 3.yılımı doldurup 19 Şubat 2015’te kısmet olursa 4.yılıma gireceğim. Bunları ileride kitap haline getirir miyim ? Evet ama uzun zaman üzerinde yazdığım özellikle de Türkiye’de 12 Haziran 2011 Genel seçimleri ile 2015 Genel seçimleri arasında ki bu dört yılı kitap haline getiririm. Ve bu benim politika ile ilgili yazacağım sanırım ilk ve son kitabım olur. Çünkü bu süreçte şunu öğrendim. ‘Siyaset’ kelimesinin eğer var olan bir sorunu çözmeye yönelik kullanılıyorsa, insanların mutlu bir yaşam sürmesine vesile oluyorsa anlam kazanır. Onun dışında ise sadece kitaplarda da belirtildiği gibi ‘Siyaset kelimesinin anlamı seyislikten yani at bakıcılığından gelir’ tanımını doğrulamaktan öteye geçmez ve sadece zaman kaybına neden olur.
Fakat siyasetin dışında ilgi duyduğum bir başka alan yani kültür-sanat vardı ve bu alanda yazmaya, kendimi bu yönde geliştirmeye karar verdim. Ve ortaya çıkartacağım tüm eserler de bu alanla ilgili olur. 4.yılıma girdiğim bu yolda başta yakın çevremdeki arkadaşlarıma, aileme ve hiç birini tanımadığım halde hep sıcak bir ilişki, duygu alış-verişi yaptığım sosyal medya ve kişisel Blog takipçilerime ve tabi ki de Yeni Haber okuyucularına teşekkür ediyorum.
Yerli Oprah winfrey’lerimiz
Oprah winfrey Amerikalı kadınların ilah olarak gördüğü bir kişi adeta. Kendi adıyla yaptığı talk Show programıyla sık sık gündeme gelen bir sanatçı. Yaptığı televizyon programlarında hafta içi her gün hep aynı saatte Amerikalı kadınlara yeni talimatlarını yağdıran bir kadın programcı. Hangi besinlerde ne kadar vitamin, ne kadar kalori var, hangi egzersizler kalbi kuvvetlendirir, boşanma esnasında mal bölüşümünde nelere dikkat etmeli. ‘’Çocuğunuz içine kapandıysa aman dikkat edin uyuşturucu bağımlısı olabilir. Ona çaktırmadan gizlice gözetleyin odasını’’ gibi bir çok sorunun cevabı onda gizlidir. Türkiye’de ise bu işi yıllara göre farklı kişiler devraldı. Özellikle de 2000’li yıllardan bu yana uzmanlık haline geldi. Şuan Canan Karatay, İbrahim Saraçoğlu, Ahmet Maranki ne derse eminim ekran başında olan kadınların yüzde 70-80’i onu uygular. Ve geçmiş yıllarda yani 2003-2004-2005-2006 yıllarında da Show TV’de program yapan Serap Ezgü, daha sonra Kanal 7’de İkbal Gürpınar, Fatih-Şebnem Kısaparmak çifti bu görevi devralmışlardı. Ama hiç biri tahtını sallandırmaya bile cesaret edemedikleri isim kadırgalı Seda Sayan ve herkesi evlendiren, tanıştıran, kayıpları bulan, cinayetleri ortaya çıkaran hatta gazeteciliği biz değil bunlar yapıyor dedirten Müge Anlı ve Esra Erol’a yetişemedi. E şimdi diyeceksiniz ne var bunda? Elbette herkesin yaptığı işe, hayata bakış açısına saygımız sonsuz ama her işte de bana göre bir çizgi vardır ve olmalıdır da, ki uzmanlar uyarıyor sürekli akıl sağlığının bile bir çizgisi var. Onu aştığınızda vay halinize. Burada belirtmek istediğim, yaptığınız programlarda reyting uğruna canlı yayın stüdyosunda bayılan bir seyirciyi hastaneye götürmek yerine stüdyonun ortasında boylu boyunca uzandırıp kamerayı bir bayılan kişiye bir de konuklara çevirmeyin. Ya da onu içsem şuyum olur mu bunu içtim böyle olur muyum ? ‘’Hocam verdiğiniz tarifi yaptım tadı hoşuma gitmedi azıcık da şundan katsam bir şey olmaz değil mi?’’ gibi mevzuları çok dillendirmemek gerekir. Gerisini siz tamamlayın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.