
Milletin okulları
Gökyüzündeki yıldızlar zannettiğiniz kadar uzakta değil desem inanırmısınız? Bitmeyen dertlerin ülkesi için umutlara çok yakınız desem, ufuk göründü aslında kaldırın başınızı bakın desem…
Hz Peygamber (SAV) ashabını “Gökteki yıldızlar” diye takdim ederdi. Parlaklıkları İslam’la ahlaklanmanın sonucuydu. Sadece yaşadıkları döneme değil bu güne de ışık tutmuşlardı. Gözlerimizdeki kamaşmanın, kalbimizdeki muhabbetin, hissettiğimiz hayranlığın başka sebebi olabilir mi?
Suffe Efendimizin (SAV) yakından ilgilendiği, çok önem verdiği bir kurumdu. Eğitimin kalbiydi yani. Bir keresinde kızı Fatıma’nın ihtiyacı olmuş ancak kendisinde olmadığı için yardım edememişti. Suffe’nin parasından borç alma fikrini ise reddetmişti. Suffenin parasından borç vermeyi uygun görmemişti. Terbiye Efendimizin tabiatıydı, duruşuydu, tavrıydı. Terbiye ve talim yoksa göz kamaştıran gökteki yıldızlar da olmazdı. Cahiliye toplumunun gökyüzüne seyahati terbiye ve talim ile gerçekleşmişti.
Şimdilerde biz eğitim kavramını kullanıyoruz. Çocuklarımız için gökteki yıldızlar olma hedefini tayin ettik mi bilinmez ama okullar, öğretmenler yavrularımızı eğitmek için var. İnsanlarımızı yüceltmenin yolunun okullardan geçtiğini düşünüyoruz.
Birde özel okul devlet okulu ayrımı var. Tuhaf bir yaklaşım. Neden böyle iki farklı kavram ortaya çıktı, birisi ücretsiz devletin okulu, diğeri paralı. Ne kadar sığ ve çapsız bir bakış açısı öyle değil mi? Ben okulları böyle bir tasnife tabi tutmuyorum. Bence okulların hepsi millet okulları. Ama kaynağı Türkiye’de olmayan, Amerikan, Fransız, İtalyan, Alman okullarını algılamakta güçlük çekiyorum.
Geçen hafta Meram Abdullah Aymaz İlköğretim Okulunun bir etkinliğine katıldım. Fiziksel manada programa katılmakla beraber zihnimde yukarıda arz ettiğim mülahazalarla süzdüm faaliyetleri. Öncelikle bu okulların millet okulları olduğunu göğsümü gere gere söylemeliyim. Dünya çapında yaptıkları faaliyetler düşünülürse bu okullar mazlumların ve iyilik gönüllülerinin okulları…
Program 4-B sınıfınındı. Bütünü üzerine muhteşemdi diyeceğim. Ayrıntılara girmemeyi ise küçük kahramanlara haksızlık addedeceğimden kısa notlar aktaracağım: Unutulmuş türküleri seslendiren koroyu, 17 Ağustos Depremini anlatan şiiri seslendiren kardeşimi, “Pazarlamacı” skecinde rol alan İzzet, Meryem, Alptekin ve İbrahim’i, “Işığı yanan evler” hikayesinin minik sunucuları Esat ve Sacide’yi, “Dünya kadın hakları kongresi” skeciyle izleyicileri kahkaha ya boğan İrem, Meryem, Aslı, Rumeysa ve Sacide’yi, Namaz ve dünyalık işleri betimleyen Hüsna ve Şeyda’ yı, ”İnsanı düzelt ki dünya düzelsin” oyunuyla da Merih, Şeyda ve Ömer’i tebrik ediyor şükranlarımı sunuyorum. Gayretlerinizle dünya güzelleşecek. Yüreğinizle gelecek daha aydınlık olacak. Elbette çocuklarımızı yetiştiren, güzel ahlakı, sevgiyi muhabbeti öğreten saygıdeğer öğretmenlerine de şükranlarımı arz ediyorum. En önemlisi milletimizin nüvesi ailelerine, büyüklerine de saygılarımı sunuyorum.
Sadece buğday hasadı yapılmaz bu topraklarda. Sevgi, muhabbet, kardeşlik de yetişir. Gönüllüler hareketi, kökü Anadolu’da dalları dünyaya açılmış sevgi ağacının özüdür. Öğretmen Faruk ŞİRİN ve okul idaresi’ne bu hareketin en küçük neferinden en üst düzey yöneticisine kadar hepsine şükranlarımı arz ediyorum. Hizmetlerinde kolaylıklar temenni ediyorum. Bize düşen milletin okullarına sahip çıkıp gönülden desteklemektir. Uzağında kalmayı hele karşısında durmayı sevgiyle savaşmak diye değerlendiriyorum.
Yazımın başında belirttiğim gibi gökteki yıldızlarla aramızdaki mesafe çok da uzun değilmiş meğer. Yıldızları fark edemeyenlere tavsiyem gönül gözüyle bakmaları. Gönlünde göz olduğunu bilmeyenlere ise unuttukları kalplerini hatırlatmak isterim… Kalbine alemleri sığdıranlara hürmetlerimle: Allah Sizlerden razı olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.