İkinci sınıfsın ve orada kal!

   

Bazen güzel ve iyi giyimli bir bayanla, yoksul ve sıradan bir erkek birbirleri hakkında hayaller kurabilecekleri kadar yakın bir mesafede, örneğin belli bir süre için birlikte yolculuk yapabilecekleri bir otobüste karşılaşırlar. Eşitliksiz fiziksel güzellik veya içinde yaşadığı düşük ekonomik ve toplumsal statü nedeniyle, erkek karşısındaki bayanla romantik bir ilişki yaşamasının, kimi uçuk-kaçık romanların, sinema filmlerinin veya rüyalarının dışında mümkün olamayacağının kesin olarak farkındadır. Canını yakan o umutsuzluk, kıza arada bir belirgin bir çekingenlikle bakan zavallı gözlerinden okunabilmektedir. O anda, tüm hücreleri ile sahip olmayı arzuladığı halde, normal koşullarda hiçbir zaman sahip olamayacağını bildiği yüce, kutsal bir varlığa bakmakta, daha doğrusu yalınayak-başıkabak bir kenar mahalle çocuğunun tekil bakışlarındaki acı ile izlemektedir. Aynı zamanda, romantik sevgi bağlamında gerçek yaşamın hiçbir karesinde yan yana gelemeyeceğini bildiği güzel bir bayan figürü ile ilgili fantastik düşler kurmaktadır. Bilirsiniz ki, hayal kurmak herkes için bedavadır.

 Beri yandaki güzel bayan ise, büyük olasılıkla onun farkına bile varmamıştır. Etrafında ortaya çıkıveren herhangi bir karaltıya refleks halinde göz ucuyla bakar gibi farkına varmış olabilmekle birlikte, onun yüzüne doğrudan ya da bile isteye hiç bakmamıştır. Onun varlığının, çevresinde yer kaplayan herhangi bir nesneden, örneğin bir elektrik direğinden veya bir bahçe duvarından öte bir anlamı yoktur. Onun kendisine bakarken duyduğu acıları hiç anlamamaktadır. Nitekim anlamış olsa bile umursamayacaktır. Doğrusu, genellikle güzel bayanların erkeklerin hislerini anlamaya çalışmak gibi bir gereksinim duydukları söylenemez.

 Güzel bayanın gittiği her yerde gördüğü aşırı ilgi ile şımarmış ve çoktan devleşmiş egosuna tam bir karşıtlık içinde, diğeri olabildiğince yalın ve alçak gönüllüdür. Özellikle karşı cinsin aşağılayıcı bir biçimde törpülediği varlığı, ruhunu tümüyle kuşatmış olan derin bir aşağılık kompleksinin baskısı altındadır. Hayat, boynunu enikonu bükmüştür. Uçsuz bucaksız bir arazinin ortasındaki bir ağaç kadar kimsesizdir.

 Biri hayattan istediklerini çaba harcamadan elde etmeye, diğeri ise tüm çabalarına karşın istediklerinin minimum miktarını bile elde edemeyen çaresizliğine alışmış gibidir.

 Biri, kendisine doğuştan bağışlanmış güçlü bir silahla, (dişilik silahı ile) donanmış, diğeri ise bir erkek olmanın pek de değer taşımayan dayanılmaz ağırlığı altında inlemektedir.

 Biri, etrafını kuşatan ve o güne dek biriktirmiş oldukları maddi-manevi tüm birikim ve başarılarını onun ayakları altına sermek için yalvaran gözlerle bekleşen, vermeyi istediği şeyleri kabul etmesi için aptalca iltifatlar yağdıran seçkin erkeklerden erkek beğenmekte zorluk çekmekte, diğeri ise belki hiçbir zaman dokunamayacağı güzel bir kadının hayalleri ile avunmaktadır. Toplum, güzel bayana en güzel ve somut gerçekleri sunmakta, diğerine ise sadece arada bir onu uyuşturmaya yarayan resim ve görüntüleri satmaktadır… Yoksul ve çirkin erkek, elde etmiş olsa, ona sevgi ve ilginin en derinini vereceğinden emindir; ama lüks bir yaşam sunamayacağı için, asla onun aklındaki seçeneklerden biri olamayacaktır.

 Şüphesiz ki, bu türlü bir psikozu yaşamak her zaman erkeklerin kaderi değildir. Bilhassa güzel sayılmayan kimi bayanların, benzer duyguları sık sık yaşadıklarını yadsımak olanaklı değildir; ancak bu duyguyu en iyi tanıyanlar genellikle erkeklerdir… Dahası, yakışıklı erkekler bile çoğu kez erkek hayatının bu lanet olası kuralının istisnası olmayı başaramazlar. Ya da şöyle söyleyelim: Türkiye’de, en çirkin bayanların en yakışıklı erkeklerden daha fazla piyasası vardır...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mert Aslan Arşivi