
Ali Demirayak
KİM BUNLAR, KİMSİNİZ SİZ?
Yayınlanma:
Bu yazımızın başlığını sayın Başbakan attı.
Kim bunlar diye sordu Sayın başbakan..
İstanbul şehir tiyatrolarında çalışan tiyatro sanatçıları için.
Kim bunlar?
Bunları aslında hepimiz tanıyorduk.
Bunlar, yıllardır memleketin fakir fukarasının verdiği vergilerle maaşlarını alan, sırtını devlete dayamış kendi çalışma kurallarını kendilerinin koymuş jakoben bir güruh.
Kim bunlar?
Bunlar, yetmiş milyon Türkiye’nin sadece bir milyon beş yüz binine hitap eden elit!) bir kesim.
Bunlar, Kültür ve sanat denince kendilerinden başka söz sahibinin olamayacağına inanmış, genellikle yalnız yaşayan özgür(!) insanlar, devletten maaş alırlar fakat devletçi değildirler.
Bunlar genellikle solcudur, sosyal demokrattır, sosyalisttirler, daha eskilere giderseniz Komünistleri görürsünüz.
Belki bundandır bilinmez ama, sahneye koydukları oyunlar hiç Anadolu kültürünü yansıtmaz, hep Anadolu’nun yaşam tarzı ile, inancı ile alay eden oyunları sahnelerler.
Ermeni haklarını korumayı kendileri için en önemli görev bilir, Hepimiz Ermeni’yiz pankartı altında yürümeyi çağdaşlık sayarlar. Ama şehitlerimizin vatan sevgisini bir drama da işlemek hiç akıllarına gelmez, onların şehit cenazelerinde ellerinde bir döviz taşıyanını hiç göremezsin.
Namazla niyazla pek araları yoktur bunların, sadece cenaze namazlarında genellikle Teşvikiye camiinde siyah gözlüklerin arkasına saklanmış olarak görülürler.
Siyasetçileri hiç sevmezler, her zaman her yerde onlara hesap sormak hep bunların görevidir.
Fakat biraz yaşlanıp birazda sarhoş rolleriyle ünlendiler mi, belediye başkanı adaylığına soyunurlar. Çünkü siyaseti de en iyi kendilerinin yapacağına inanırlar. Ne hikmetse pek seçilenine rastlanmaz.
Peki, ne oldu da biz bu insanları ve yaptıkları işi konuşur olduk?
Yetmiş yıldır niye biz bunları hiç görmedik?
Neden hiç problem etmedik?
Veya yetmiş yıldır onlar neden bizle bir yuvarlak masada bir araya gelmediler?
Nedir bu günün özelliği?
Biz neden onları konuşur olduk?
Onlar ne oldu da bizi muhatap aldılar?
Aslında herkesin bildiği bir şey oldu memlekette.
Halk iktidar oldu.
Anadolu kültürü ve onun yetiştirdiği yeni nesil muktedir oldu.
Çiftçi çocukları da tiyatro seyreder oldu.
Ardından talepler başladı.
Devam eden düzene tenkitler başladı.
İnsanlar tiyatroda kendini arar oldu.
Ama tiyatro sanatçıları arasında öyle bir dayanışma var ki kendilerinden başka kimseyi dinledikleri yoktu, Sanat denince kendilerinden başkası bu işe karışamazdı, anlamazdı da zaten.
İster asarlar, isterlerse keserlerdi.
Daha sonra “Müstehcen Sırlar” adı altında sanat diye sergilen rezillik bu insanların ipliğini pazara çıkardı.
Anadolu’nun yetiştirdiği dini ve milli değerlerine bağlı yeni tiyatro seyircisine sahneye konulan oyunların bizim kültürümüzle alay etmesi ve müstehcenliğin alenen teşhiri, bardağı taşıran son damla oldu.
Yeni oluşan bu seyirci kitlesi, yazarı, çizeri eleştirmeni ve milli irade, benim maaşını verdiğim insan nasıl olurda benimle alay eder dedi ve başlıktaki meşhur soruyu sordu.
Siz kimsiniz, Kim bunlar?
Bu soruyu ağır bulan ve hazırlıksız yakalanan tiyatro sanatçıları, eski adet üzere biz olmazsak kültür de sanat da olmaz diyerek sosyalist, aykırı, teşhirci, bedavacı, özgür, yaratıcı(!) zihniyet yine bildik kimliklerini ortaya koydular.
Kimi istifa etti, kimi kılıcını çekti, sanat sadece sanatçılarındır karışamazsınız dedi.
Ama bu sefer karşılarında onların yıllardır savundukları özgür ve bağımsız Tiyatro anlayışını kendilerine veren bir başbakan vardı, sakin ve kararlı.
İtiraz etmedi ve dedi ki;
Artık özgürsünüz gidin istediğiniz tiyatroyu oynayın,
Ama ben bu oyunda yokum, şehir tiyatrolarını da özelleştiriyorum.
İşte asıl gümbürtü bundan sonra koptu.
O kendine güvenen, biz olmazsak olmaz diyen, devlet yakamızdan düşsün diyen elit(!) ağabeyler ablalar biz devlet olmadan yapamayız demeye başladılar.
Hepsi bir anda Devletçi oluverdiler.
Gelin anlaşalım bir masa etrafında oturalım dediler, artık muhatap kitle değişmişti.
Anladılar..
Bu günkü Türkiye eski Türkiye değil.
Anlayacaklar,
Anlatacağız.
Yarınlar daha güzel olacak, yarın tiyatrolar yeni Türkiye için yani perdelerini açacaklar. Şehir tiyatroları, bir buçuk milyona değil, on beş milyon seyirciye oynayacak..
Perde kapandığında ayakta alkışlanacak.
İnsan kendi kültürünü alkışlamaz mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.