SÜT İÇTİM CANIM YANDI

   Milli Eğitim Bakanlığı tarafından “Okul sütü, akıl küpü” adlı sloganla başlatılan, ilköğretim okullarında süt dağıtma projesinin afişlerini ve reklamlarını gördüğüm zaman görsellerin ve sloganın iticiliğine rağmen yine de çok heyecanlanmıştım…

 Aklıma yıllar önce Trakya’da görev yaptığım zaman, oradaki öğrencilerimden Cansu gelmişti. Cansu; zeki, becerikli ve son derece sevimli bir çocuktu. Her sabah okula arkadaşlarından önce gelmeyi ve bütün öğretmenlerine gülümseyerek “günaydın” demeyi, daha sonra da sınıfa geçerek öğretmenini ve arkadaşlarını beklemeyi alışkanlık haline getirmişti. Onun geç kaldığı ya da okula gelmediği gün sayısı yok gibiydi. Şayet öyle bir durum yaşandığı zaman çok önemli bir sorun var anlamına geliyordu. Zaten yıl içerisinde bir ya da iki kez bu durumla karşılaşmıştık.

           Kış aylarının alabildiğine haşin geçtiği günlerden bir günün sabahında, senenin o nadir günlerinden birisini daha yaşamaya hazırlanıyorduk. Ders başlamış, vakit iyice ilerlemişti. Fakat Cansu henüz ortalarda görünmüyordu. Öğrencilerimle birlikte birazda espri konusu yaparak merakla beklemeye başladığımız Cansu, her zamanki gülen yüzünden uzak somurtkan bir yüzle sınıfın kapısını açıyor ve içeriye teşrif ediyordu. Bir sıkıntı yaşadığı her halinden belli olduğu için üzerine gitmiyor, kendisinin bir açıklama yapmasını bekliyordum. O ise her hangi bir şey söylemeden yerine oturuyordu. Teneffüs zilinin çalmasına az bir süre kala kendisinden bir açıklama gelmeyeceğini görünce usulca yanına yaklaşıp ne olup bittiğini öğrenmeye çalışıyordum.

Yanına yaklaştığımı fark edince içini çekerek ağlamaya başlıyordu. Yüz ifadelerinden ve gözyaşlarından çok kötü bir şey yaşadığı hatta birileri tarafından dövülüp işkence edildiği anlaşılıyordu. Bir anda öfke ile birlikte paniğe kapılıp konunun aslını öğrenme derdine düşmüştüm. Hıçkırıkları konuşmasına müsaade etmediği için arkadaşları ile birlikte susup sakinleşmesini beklemeye başlıyorduk. Bir ara, biraz olsun sakinleştiğini gördüğümde tekrar yanına yaklaşıp meseleyi öğrenmeye çalışıyordum. Bir anda derin bir nefes alıyor ve içini çekerek; “bana süt içirdiler!” diyor ve tekrar hıçkırıklara boğuluyordu…  

Nüfusunun büyük çoğunluğu hayvancılıkla geçinen bir ülkenin insanlarının yine bir hayvansal gıda olan süte bu denli yabancı oluşunu düz mantıkla anlamak mümkün değildir. Bu ülkede Cansu gibi daha milyonlarca çocuğumuz hatta yetişkin insanlarımız süt içmeyi bir işkence olarak görmektedir. Nitekim bu durumun bir semeresi olarak kampanya dâhilinde ülkenin çeşitli yerlerinde dağıtılan sütü içen çocuklarımızda rahatsızlıklar meydana gelmiştir. Her ne kadar bunun bir alerji olduğu, ya da psikolojik etkilenme olduğu gerçeği uzmanlar tarafından açıklanmaya çalışıldıysa da tabiri caizse kimse yemedi. Süte alerjisi olan onlarca çocuğun aynı ilde bulunması ne kadar inandırıcıysa, Adıyaman’daki bir çocuğun Osmaniye’deki çocuğu psikolojik yönden etkilemesi de o kadar inandırıcıdır. Dağıtılan bu sütün gıda değeri ve sağlıklı olup olmadığı ise kafaları karıştıran ayrı bir meseledir…

Düzenli beslenmeyi unutup, ayaküstü atıştırmayı alışkanlık haline getiren insanların bünyelerinin süt gibi hassas bir besine karşı böyle bir tepki göstermesi gayet normal olsa gerek. Denetimsiz okul kantinlerinde ve okul yakınlarında mantar gibi türeyen denetimsiz büfelerde satılan bozuk ve sağlığa uygun olmayan gıdalara alışmış bünyelerin süte böylesi bir reaksiyon göstermesi bütün bu yaşananların baş müsebbibi değil midir?

Yaşanan bunca olumsuz görüntüye rağmen sağlıklı bireylerin yetişebilmesi için bu projenin devamından yanayım. Yalnız, bu kampanyayı gerçekleştirenlerin önce gıda denetimini artırmaları birinci şart olmalıdır. Sağlıksız ortamlarda sterilize edilmeye çalışılan sütlerin yarardan çok zarar sağlayacağını, güneşte saatlerce bırakılmasına rağmen bozulmayan fabrikasyon süt ve süt ürünlerinin sıkı denetimden geçirilmesi bu işin ilk basamağı olmalıdır. Başta çocuklarımız ve gençlerimiz olmak üzere toplumun bütün fertlerinin sağlıklı bir besin olan sütten yeteri kadar faydalanmaları için işe yine okullardan başlanmalı ve bu iş ciddiye alınmalıdır. Bundan sonraki zamanlarda; “süt içtim dilim yandı” türküsünün sözlerini “süt içtim canım yandı” olarak değiştirmeden bu işe devam diyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hamdi Ülker Arşivi