İnsan 30 yaşından sonra arkadaş yapamıyor kendine

 
BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve beş kişiye hala ulaşılamadı,
Televizyonda haberler karabasan gibi geliyor.

 Gerçekçi olmasa da, insan inanmak istediğine inanıyor,
 İnşallah sağ çıkarlar
 Yazdığı 12 Eylül zindanlarından şiiri bitişi çınlıyor kulaklarımla,
 “Beton soğuk üşüyorum”…
 …..
 Bu duygular içerisinde
Yazı yazar Mutlu Tömbekici’ye ait
Toplumda kişilerin yansızlaşmasını,
 Bireyselleşmeyi,
 Karşılıksız, beklentisiz dostlukların artık kurulamamasını,
 Kurabilmenin ise ayrıcalık olduğuna dem vuran yazıya bakıyorum,
 Gerçekten öylemi,
 Herkes kendine bu soruyu en az bir kere sorsun işte o yazı,
 “Bu bir lanet olmalı. Sevdiğim herkes uzakta.
Hem de çok uzakta.
Bırak şehir dışında olmayı ülke dışında.
Hatta kıta dışında.
Okyanuslar ötesinde.  
Sürekli bir gurbet hissindeyim. Vatanımda gurbet çekiyorum. Arkadaşlarımın gurbetini çekiyorum. Onlar gitti, gurbette kalan ben oldum.  
Geçenlerde yazıyordu. Sevdiklerinden ne kadar uzakta yaşıyorsan o kadar mutsuz oluyormuşsun. Sevdiğin aynı şehirde ise bir birim mutluysan aynı mahallede olduğu zaman iki birim mutlu oluyormuşsun.  
Bendeki talihe bakın ki aynı mahalleyi geçtim aynı şehri bile tutturabildiğim yok.
Hepsi çok uzakta.  
İnsan 30 yaşından sonra arkadaş yapamıyor kendine.
Koca yapıyor, karı yapıyor, çocuk yapıyor, arkadaş yapamıyor. Yapsa da eskiler gibi olmuyor. 
Hâlbuki uykuya dalar gibi arkadaş olurduk okuldayken. Arkadaş olmak için yaratılmış gibiydik. Bir hafta içinde böbrek verecek hale gelirdik.  
Neden olmuyor bu işler 30'undan sonra? Neden olamıyor?  
Oysa o ne güzel bir iştah, o ne güzel bir açlıktı.. Herkes herkese açtı. Seçer, bulur buluştururduk "ruh ikizlerimizi." Ne de çok ruhtaşımız vardı. Hiç açıkta kaldığımı hatırlamıyorum.
Ruhumun güzel bir ikizi mutlaka olurdu yanı başımda. Ölümüne sevdiğim, uğrunda her şeyi göze alabileceğim, her şeyiyle güzel, her şeyiyle doğru, her şeyiyle kabul ettiğim... Basbayağı bir aşkla bağlı olduğum...  
Evinde yatıya kalmadığım tek bir arkadaşım yoktu. Evler, odalar, yataklar sonuna kadar açıktı. Giysiler karışırdı, herkesin evinde herkesin bir parçası olurdu. Çamaşır makineleri herkesin çamaşırını yıkardı. Kimse gocunmazdı.  
Şimdi ne zor.
Herkes kapalı kutu.
Herkes kapanmış, kaplumbağa olmuş. Bir kahve içimi zorlu randevulara bakıyor. Yatıya kalmak bir tabu.
Evler de gönüller de sımsıkı kapalı.
Gençliğin en çok bu yanını özlüyorum.
Ne güzelliğini, ne diriliğini, ne başıboşluğunu. Aynı yazarı, aynı şairi seviyoruz diye kuruluveren dostlukları özlüyorum. Birbirimize yazdığımız o uzun, o sapıklık derecesindeki ayrıntılı mektupları özlüyorum. Birbirimizi eleştirmeyişimizi özlüyorum. Birbirimizin dedikodusunu yapmayışımızı özlüyorum. Sevgili olarak kimseleri yakıştırmayışımızı özlüyorum.
Arkadaşımı koruyacağım diye annemle yaptığım şiddetli kavgaları özlüyorum. Kavgayı değilse de kavganın altındaki ruhu özlüyorum.

 Dünyaya karşı arkadaşımın koruyucu meleği olmayı özlüyorum. Veya öyle olduğumu sanmayı... 
Çocuğum olsaydı tek bir arkadaşında bile kusur bulmayacaktım. Öyle söz vermiştim kendime. Bırakacaktım arkadaşlık uykusunda mışıl mışıl uyusunlar.
Bırakacaktım eve istedikleri gibi girip çıksınlar. Bırakacaktım istedikleri gibi buzdolabını talan etsinler. Bırakacaktım istedikleri gibi sevsinler birbirlerini.

 Tek bir laf etmeyecektim.

Kimseyi evine yollamayacaktım. Kızımın arkadaşı kızım, oğlumun arkadaşı oğlum olacaktı.  
30'undan sonra arkadaş yapılamıyor.
Kötülükten değil.
Başka bir şey.
Ama neden çözemiyorum”. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taner Aydın Arşivi