
Ali Demirayak
Ortak Akıl
Yayınlanma:
YSK’nın. BDP’nin desteklediği, Güneydoğuda ki, bazı bağımsız milletvekili adaylarının milletvekili olamayacağına dair vetosu ortalığı karıştırdı.
Her fırsatta ortalığı yakıp yıkmayı marifet sanan PKK yandaşlarına yeniden gün doğdu. Devletin güçlerini karşısına hedef seçen bölge halkının yakıp yıkma merakı, masum halk ile esnafı canından bezdirir hale geldi. Ortalığı savaş alanına çevirmek, kimilerine bir oyun gibi gelse de, artık bu oyunun biran önce son bulması gerekliliği kaçınılmaz hal aldı. Bunu yapacak da iktidar partisidir. Molotof kokteyllerinin, herhangi bir hedef dahi gözetmeden sağa sola atılması nedeniyle, bir bankada görevli personelle, müşterileri cayır cayır yanmaktan zor kurtuldu.
Halkın canını ve malını hiçe sayan bu gösterilere siyasi nutuklar atarak cevap vermenin, artık sorunun çözümüne bir katkı sağlamadığını kabul etmemiz gerekiyor. .Ana muhalefet partisi ve mecliste gurubu bulunan partiler bir araya gelerek devletin bu konudaki görüşünü net olarak ortaya koymaları gerekir. Bu sorun bir partinin değil devletin sorunudur. Öyleyse Güneydoğunun bugünkü görüntüsünden hiçbir parti lideri kendisine siyasi malzeme çıkarmaya çalışmasın.
Devletin belirleyeceği ortak akıl etrafında hareket edilmesi milletimizin ve Devletimizin menfaatine olacaktır.
Sen şunu dedin ben bunu dedim manzaralarını biz halk olarak artık görmek istemiyoruz. Seçim öncesi bu konu ile alakalı yapılacak açıklamalarında tutarlı olmasını arzu ediyoruz.
Başbakan bir konuşmasında: biz istesek yirmi bin genci sokaklara çıkarırız derken, Sayın bahçelinin, hadi gel ben seni bin bozkurt’umla kovalarım benzeri ifadeler hiç hoş durmadı.
Sayın liderlere buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum. Artık kabadayılığa bir son verin ve Türk halkına saygıda kusur etmeyin. Sokaklara dökmekle tehdit ettiğiniz gençlerin anne babalarının, artık sizin gibi düşünmediğini bilin. Şunu da bilin ki: Herhangi bir fikri ideolojisi olmayan partilerin, CİHAT için hazır, askeride olmaz.
KÖYÜN DELİLERİ
Bugün gazetesi yazarlarından Sayın Gülay Göktürk, Milletvekilliği aday adaylığının şartlarını incelemiş..
Milletvekili seçilme şartları olmasa olmaz mı? Başlıklı bir yazı kaleme almış.
Şimdi herkes YSK’nın önce veto edip sonra onay verdiği BDP destekli bağımsız milletvekili adaylarının , madem milletvekili olabilirlerdi, neydi bu kadar gürültünün cevabını aramaya çalışıyor. Gördüğümüz kadarıyla ağırlıklı görüş bu duruma, YSK‘nın anlamsız yorumunun sebep olduğunda hemfikir.
Gülay hanım milletvekili olabilme şartları için şöyle diyor:
“Yirmi beş yaş sınırı” neyin nesi , bu halk, yirmi beş yaşında cin gibi bir adayla, yetmiş beş yaşında beyin hücrelerinin yarısını kaybetmiş bir adayın kendisi için hangisinin daha uygun olduğunu seçemez mi?
“Okuma yazma bilmek” maddesi de Gülay hanıma komik gelmiş, Yani bu madde olmasa bu halk okuma yazma bilmeyenlerimi meclise seçecek? Diyor.
“Kısıtlı olmamak” maddesi ise; yazarın canını çok sıkmışa benziyor. Bu maddeyi haddini bilmezlik olarak ifade ediyor. Bu maddeyi koyanlar partilerin, ya da seçmenlerin akli melekesi düzgün işleyenleri, işlemeyenlerden ayırt edemeyeceğini, eğer bu şart olmazsa, Meclis’e zihin özürlü milletvekilleri doluşacağını sanıyor diye sitem ediyor.
Sayın yazar bu düşüncelerinde haklı olabilir. Bu maddeler belki olmasa da olur.
Ben Gülay hanıma şunu hatırlatmak isterim.
Bizim DEMOKRASİMİZ bu.
Hiçbir kanun maddesinde olmamasına rağmen başörtülü kız çocuklarımız Cahiliye dönemindeki gibi nasıl aşağılanıp horlanıyorsa, buna da akıllı olduğunu söyleyen kişiler, yahu bu bir İNSAN HAKKI diyemiyorsa sizin milletvekili seçilme şartında akıllı ibaresi olsa ne yazar olmasa ne yazar.
Zaten Milletvekillerimizi biz belirlemiyoruz ki Bize önceden belirlenmiş adaylara oy vermemiz isteniyor, biz de onlara oy veriyoruz.
Her önüne sunulanı yemenin adı DEMOKRSİ olursa, önümüze sevmediğimiz yemek geldiğinde, ne yapacağız?
Demek isterim ki:
Siz bu kanunlara falan çok takılı kalmayın, sizin de belirttiğiniz gibi bir diğer maddede; bir kişinin seçilebilme yeterliliği olması için, Halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etme suçu işlememiş olmak yazıyor…
Şimdi BDP’lilere bakalım; Her gün bu suçu işliyorlar. Onlara göre de hükümet yanlısı olanların tamamı bu suçu işliyor. Ama her ne hikmetse hepsi milletvekili adayı olabiliyor. Hatta hüküm giyenler dahi, bir AYAR yapılarak aday yapılabiliyor. Anlaşılan sesi gür çıkan her kim olursa olsun milletvekili adayı olabiliyor, Kanunlar ve demokrasi güce göre yeniden şekil ve yoruma tabi tutulabiliyor.
Ya garibanlar ne yapacak?
Aslında bunun çözümünü, Bursa’nın İznik İlçesi Müşküle Köylüleri bulmuşlardı. İcraatlarını beğenmedikleri muhtarı bertaraf edemeyince köyün delilerini aza seçmişlerdi. Daha sonraları ise köy muhtarı talihsiz bir şekilde intihar etmişti.
Bundan örnek alan Çorumun Osmancık ilçesi Akören köylüleri de, muhtara tepkilerini dile getirebilmek için köyün beş delisini aza seçmişlerdi..
Sayın Gülay hanımın; memleketin delilerini, bu kadar aşağılamasını anlayamadım doğrusu. Bazen akıllıların raydan çıkardığı DEMOKRASİ yi, raya yeniden sokmak için delileri seçmek elzem olabiliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.