
MUHALEFET KRİZİ
Basının makyajı suratta fazla kalmaz, zaman geçer, havalar ısınır siyasetin işkembe değil akıl gerektiren bir iş olduğu anlaşılır gerçekler ortaya çıkar. CHP delegelerinin hür iradeleriyle Deniz Baykal’ı devirip koltuğa oturttuğu Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bahsediyorum. Ana muhalefetin parlak çocuğundan, Türkiye’nin geleceğini hazırlayacak rafine liderden, Ak Partinin korkulu (!) rüyası emekli genel müdür den bahsediyorum. Geçen hafta bir cevher daha yumurtladı büyük politikacı. Benzerlerini grup başkan vekiliyken de piyasaya sürmüştü. Hani derin araştırmalar sonucunda mahkeme evrakının adressiz olarak gönderildiğini keşfedip nefes nefese basın toplantısı düzenlemiş, gerçekleri açıklayan adli makamlar karşısında mahcup olup kuyruğunu kısıp oturmuştu. Hatırlayamadınız mı? O zaman akıl hocası, Türkiye’ye büyük hizmetleri dokunan, telefon özürlü Önder Sav’ın olayını hatırlatayım. Malum Türk Büyüğü Önder Bey’in bir valiyle yaptığı görüşme CHP tayfasının pek de hazzetmediği gazetelerimizden birinde virgülü virgülüne yayınlanmıştı. Baykal da küçük dilini göstere göstere CHP dinleniyor demişti. Gazetenin muzip yazarı birkaç gün sonra dinleme olmadığını, tarihi Türk Büyüğü Önder Sav’ın telefonunu açık bıraktığını ilgili telekominikasyon şirketinden belgeleyerek ispatlamıştı. Sonuç, sonuç klasik CHP tavrı. Kıvırıp başka alanlara saldırmaya başladılar. Biliyorum biz yazmaktan siz de okumaktan bıktınız bu CHP tarzı komedyaları ama ne çare partililer dursa Genel Başkan durmuyor. SSK dan emekli Kemal büyüğüm müthiş bir açıklama yaptı geçtiğimiz günlerde. Nuh Gönültaş’ı okudum geçmiş dalgasını, çok güldüm. Dedi ki gariban babası 500 liralık gömlek hamili Kılıçdar Başkanım: Büyükanıt ile Başbakan anlaştı e-muhtıra danışıklı verildi, böylelikle Ak Parti seçimden birinci çıktı. Bu birinin Kılıçdar başkanımın kulağına fısıldayarak ortaya attığı bir görüşse kesin Sav’ın işidir. Böyle dahiyane bir görüşü başka kim icat edebilir. “Çok büyük laf ettim, kesin herkes beni konuşacak bende pirim yapacağım” stratejisi tutmuştu. Kılıçdar Başkanım adaşı Kemal Sunal misali aldı yürüdü bir anda, yaz sıcağında karnımıza ağrılar girdi gülmekten, ciddiye alıp cevap verenlerde oldu. Maden öyleydi bildirinin arkasındayız diye niye konuştun be Kemal… Sunal… Yetinmedi Kılıçdar Başkanım bir konuşmasında yeni bir iddiada daha bulundu. İftira desek daha doğru olur. Dedi ki: “Korkmuyorsan çık televizyonlara milletin karşısına, de ki ‘Dubai’de biz anlaşma imzalamadık.’ De ki, ben senin yakana o anlaşmayı iliştireyim.” Oysa Kemal Bey yine çuvallamıştı. Zira 2007 yılında Türk Dışişleri Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı açıklamalar yayınlayarak böyle bir antlaşmanın hiçbir zaman imzalanmadığını açıklamıştı. Adaşı Kemal Sunal böyle bir espiriyi film icabı bile olsa yapabilirmiydi? Soruyorum sizlere “Hangi Kemal?” Hangisi bilmem ama Kılıçdar büyüğümün hevesi kursağında kaldı. Anlaşma olmadığı ispat edilince Başbakan’ın yakasına iliştirme ihtimali de kalmadı. Tabi millet o iftirayı Kemal’in alnının ortasına yapıştırdı, başka… Devlet Bahçeli ise bildiğiniz gibi. Yakın bir dostum MHP’nin “Hayır” propagandalarındaki seviye düşüklüğünden yakınıyordu. Yıllarca oyunu MHP için kullanmış kardeşim 50 NC terminolojisi ve bol küfürlü hakaret cümleleri karşısında “Devlet Bahçeli kim Allahaşkına” diyordu. Mücadele mi vermiş, zindan mı görmüş? 12 Eylül onun kılına mı dokunmuş?” Muhsin Başkan hayatta olsaydı konuşamazdı böyle diye ekledi. Meydanı boş buldu konuşuyor, Rahmetli Muhsin Başkan mutlaka Evet der ve kitleleri arkasından sürüklerdi” dedi. Bende aynı kanaatteyim. 12 Eylül’de ülkücü kıyımı yapan ihtilalin savunuculuğunu yapmak bu dünyada en son gerçek ülkücülerin ve Muhsin Başkan’ın yapacağı iştir. Türkiye bir kriz yaşıyor. Samimiyetlerini bir türlü ortaya koyamayanlar, milleti baskıyla yönlendirenler, milleti aptal yerine koyan çapsız politikacılar Türkiye’nin önünü tıkıyor. Bu ülkede ciddi bir muhalefet krizi var ve kaybetmek onları hiçbir şeyi göremeyecek kadar kinlendiriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.