
Lokman Koyuncuoğlu
Konya siyasetçileri ve Ak Parti seçimleri
Yayınlanma:
Hafta sonu Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün Konya’da işadamlarıyla birlikte programlar yapınca, aslında şimdi Konyalı bir bakanla bu programlar gerçekleşiyor olabilirdi özlemini bizimle birlikte pek çok işadamı da duymuştur.
Son kabine revizyonunda bu kadar yaklaşılmışken, Konya’dan seçilmiş birinin bakan olmasına yine direkten dönülmesi bir kez daha hevesleri kursaklarda bıraktı. Şimdi nereden çıktı bu mesele diyebilirsiniz. Aslında hem Sanayi Bakanının Konya’ya gelmesi, bunu hatırlamamıza sebep oldu, hem de hafta sonu vekillerle bu konuyu tekrar değerlendirmemiz, bir kez daha bu “bakan” mevzuuna dönmemize sebep oldu.
Aslına bakarsanız, Ankara’nın genel beklentisi, Sanayi Bakanı Nihat Ergün’ün İç İşleri Bakanı olması yönündeydi. Fakat siyaset bu, son dakikada her şey değişebiliyor. Nihat Ergün İç İşleri bakanı olamayınca, Konya’dan bir vekilde sanayi bakanı olamadı. En azından görüntü bu, belki başka hesaplarda olabilirdi. Hayırlısı diyelim geçelim.
Bakan Ergün’ün cumartesi günkü programın arasında medya yöneticisi arkadaşlarla görüştüğümüz Konya milletvekili Sami Güçlü’nün de gündemlerinden biri buydu. Kabul etmek lazım ki, bu süreçte en çok zorlanan, açıklama yapmakta sıkıntı yaşayan onlardı. Ve yine kabul etmek lazım ki, ortada tarifi zor bir haksızlık vardı.
Önceki dönemde bakanlık yaptığı için Sami Güçlü’nün belki Konya kamuoyunun şimdiye kadar bilmediği bir ifadesi ezber bozacak türdendi. Bunu paylaşmalıyım sizlerle. Sami Bey, Konya kamuoyunun bakanlık beklentisinin zirvede olduğu dönemde başbakanla bu konuyu görüştüğünü ve “Sayın Başbakanım ben bakanlık yaptım hakkımı kullandım, siz diğer 12 arkadaştan birini bakan yapmalısınız” tavsiyesini başbakana ilettiğini söyledi. Açıkçası duyunca insanın kulağına hoş geliyor.
Durumun böyle bir boyutu da olduğuna göre, Başbakan Erdoğan’ın Konya’dan seçilmiş bir bakan tercihi yapmamasını neye yormak lazım sorusunu ilettik Sami Güçlü’ye. Açıkçası Sami Bey, Başbakan Erdoğan’ın “Benim yaşamak istediğim şehir Konyadır” ifadesinin çok samimi olduğunu, Başbakan Erdoğan’ın Konya’yı şehir olarak gerçekten sevdiğini, bunda çok gerçekçi olduğunu söyledi. O zaman geriye ne kalıyor?
Gördüğümüz kadarıyla geriye kalan, Konya’nın aldığı yüksek oy oranıyla, en güvenilir şehir olması ve “bizim evin çocuğu” muamelesine tabi tutulması. Yani Konya’nın kalbi kırılsa da, küstürülse de, Konya’nın ya bu tepkileri vermeye hakkı olmadığı, veya olsa bile çok kısa zamanda gönlünün alınacağı inancı hakim kanaat. O zaman da bu konuyla ilgili yapılacak çok fazla bir şey kalmıyor. Çünkü “tek” şey var.
Sami Güçlü, Ak Partili milletvekilleriyle her hafta düzenli görüştüklerini, Konya meselelerinde ortak akılla pek çok konuyu çözme girişimlerinin olduğunu, hemen hepsinde ortak mutabakatla sonuca ulaştıklarını ifade ediyor. Bunun içinde yakın zamanda yapılacak olan il başkanlığı seçimi de dahil.
İl Başkanlığı seçimi gündeme gelince aslında yazılacak çok konu var. İktidar partisinin il başkanının önemini anlatmaya gerek yok sanırım. Nasıl bir güce hükmettiği, yerel yönetimler ve Ankara ile nasıl bir yaptırım gücü olduğunu sanırım herkes biliyor. Asıl bilinmesi gereken, bu takımın çok iyi oluşturulması. Zira Ak Parti’de başkan yardımcılıkları bile şehri idare eden, il müdürlerinden çoğu zaman öne geçiyor. Konuya bu bağlamda bakıldığında 2011 Konya’sı için bu seçim çok önemli. (Seçim konusuna uzun bir yazı ayıralım)
Sanayi Bakanı Nihat Ergün’ün işadamlarına verdiği konferansta Konya’nın önemine işaret ettiği vurguları duyunca, içimden “Başbakan bir gün yaşamayı umut ettiği Konya ile ilgili kanaatini bu günlerde revize eder umarım” diye geçirdim. Zira 20 yıl sonrasının Konya’sına şimdiden yatırım yapmak gerekecek…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.