Lokman Koyuncuoğlu
Lokman Koyuncuoğlu

Futbolda Ergenekon

 

İki konunun nasıl bir alaka içinde olduğu, gece seyrettim futbol programlarında bir spor yazarının ifadesinde dank etti. Türkiye bu günlerde öteden beri gelen eski alışkanlıklarını birer birer terk ediyor. Umalım ki, bu terk edilmeye yüz tutmuş hasletler tekrar nüksetmesin.
 
Türkiye’nin bir haftadır odaklandığı, derbisine yeni isimler aradığı, Galatasaray-Fenerbahçe maçının sonucundan çok sonunda yaşanılanlarla anılacak. Hem de neler o yaşanılan. İki Brezilya’nın binlerce kilometre uzaktan tiyatro izler gibi seyrettiği o kavgalar. Sahi, sadece biz özgü müdür bu?  Malumunuz; dünya derbileri arasında anılan bir maç bu. Ne dini inanışlar arasında kategorize edilir, ne de toplumsal sınıflar arasında. İki takımın farklı kıtalarda olması bile rekabet unsuru değildir. Rekabetin bu kadar üst düzey olması sebebiyle taraftarların kendilerini, galibiyette çok mutlu, olası bir yenilgide ise inanılmaz çökmüş hissetmeleri de bundandır. Ancak bu rekabetin gerekçesi sadece kendini ifade edebilme dürtüsünden başka bir şey değildir. Sanırım bu yüzden pazar günkü maç bir o kadar gergin geçti.
 
Normalde maç oynanır taraflardan biri galip gelir ya da maç berabere biterdi. Pazar günkü maçın 0-0 gibi futbolsuz bir skora mahkum olması sportif bağlamda konuşulabilir; fakat iki takım futbolcularının daha üç gün önce sarmaş dolaş açılışlardaki görüntüleri gözünüzün önüne gelince, bir kez daha bu işte bir iş var diyorsunuz.
 
İlk olarak medyanın bir haftadır çok etkin şekilde, her iki tarafı da kazanmaya mahkum eden bir yayın çizgisi vardı. Hep o klasik olan “dostluk kazansın” nerdeyse hiç telaffuz edilmedi. Yerel seçimlerden yeni çıkmış bir ülkenin biraz dinlenmeye sakinleşmeye ihtiyaç duyduğu anda nerdeyse ülkenin bütününü ilgilendiren korkunç bir gerilim ortamı oluşturuldu. Nihayetinde bahsettiğimiz bir oyun, bir futbol maçı. Aslına bakarsanız durum hiçte öyle değil. Bu tek taraflı bir futbol maçı, kazananın sadece o maçı kaybedeceği bir müsabaka hiç değil.
 
Peki nedir durum? Pazar akşamı TV’lere yansıyan dünde gazete sayfalarında gördüğümüz şu açıklamayı çok iyi okumak gerek “Tamamıyla çok güzel bir tezgah ortaya konmuş. İki takım da ligden düşürüldü. Yetkilileri tebrik ediyorum. İkinci yarı başladığından beri senaryo gayet güzel uygulandı. Galatasaray ve Fenerbahçe gibi Türkiye'nin iki önemli takımı devre dışı bırakılmaya çalışılıyor ve başarılı da oluyorlar bana göre.”  Bu açıklama ev sahibi takımın başkanı yapıyor. Bu açıklamaya neden gerek duydu acaba?
 
Türkiye’nin iki büyük kulübü, el ele kol kola geçirdikleri en kötü futbol sezonunun bir faturası çıkarıldı Pazar gecesi tüm futbolseverlere. Toplamda 100 milyon avroluk bir yatırım yapan bu takımlar, Avrupa’da sıfır çekerken, Türkiye’de ise oynadıkları futbol ve puan durumu ortada   
 
 Kötü yönetici her zaman bunun bedelini öder, bu herhalde sadece futbolda olmuyor. Veya şöyle düzeltelim, bu sadece GS ve FB de olmuyor. Bu olaylara biraz da böyle bakmak lazım. Zira başarısızlığı, başka sebeplere bağlamak en kolay çözümdür. Hele önünüzde rakibiniz varsa, bunu taraftarlarınıza çok rahat inandırabilirsiniz. Ancak apaçık ortada olan şudur ki; GS ve FB yönetimi müthiş bütçelerle korkunç beceriksizlik göstermişlerdir. Bunun bedelini de toplumun ihtiyacı olan sükuneti malzeme yaparak, topluma kin tohumları ekmeye çalışmaktadırlar. Buna kimsenin izin vermemesi gerekir.
 
Pazar akşamı ile pazartesi sabahının böyle bir benzerliği var. Siz ne dersiniz bu konuda.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lokman Koyuncuoğlu Arşivi