Lokman Koyuncuoğlu
Lokman Koyuncuoğlu

Avrupa'yı abartmadan anlamak

 

        Hafta içi Almanya’nın Düsseldorf kentinde Kağıt ve Baskı Endüstrisi, Medya ürünleri fuarı “Drupa” dan ilk izlenimlerimizi paylaşmıştık.
           Gerçekten bu alanla ilgili gezilip, bilinmesi gereken hemen her şey var bu fuarda. Matbaa devi Hidelberg’in görsel ve fiziksel gösterisi çok etkileyici mesela. Adamlar 10 bin metrekare bir holü kapatmışlar, “Bu işte dünyada tek biz varız” diyorlar. Kağıt endüstrisi ve medyayla ilgili bilinmesi görülmesi gereken ne varsa burada var. Daha ne diyebilirim bilmiyorum.
  KTO organizasyonu ile Konya’dan ikinci grup olarak ekibe dahil olan biz beş gazeteci Almanya’ya erken gidip geç dönecek bir programa muhatap olunca, daha erken dönmekle Avrupa’yı gezmek arasında tercihte bulunmak zorunda kaldık.
Geziye Konya'dan katılan gazeteciler; Mustafa Arslan,Ahmet Özer, Ömer Kara ve Mustafa Tatlısı Düsseldorf'ta.
 

Ekibin en büyüğü ağabeyimiz Ahmet Özer, tercihini dönme konusunda kullanırken, Belçika ve Hollanda da yakınlarımız olduğunu duyunca, “Siz kalın, gezin Avrupa’yı” diyerek yönlendirme yaptı. Ahmet Özer, Mustafa Tatlısu ile dönerken, zaten daha önce dönmek zorunda olan Uğur Altun’da yola koyuldu. Tur şirketinin baştan beri bu beş kişiye şaşı bakışını da görünce biz  Mustafa Arslan ile mini bir Avrupa turu yapmaya karar verdik.

Global dillere pek yatkınlığımız olmadan Köln’den Brüksel’e hızlı trenle nasıl gideceğimizi düşünerek atladık trene, çıktık yola. Aslında bu yolculukta dil konusunda kendime çok kızacağımı düşünmüştüm, hiçte öyle olmadı. Çünkü hemen her yerde Türkçe bilen biri mutlaka var.Avrupa’da iletişim sıfır problem..

Bizim Abdülkadir Toprak 8 yıldır Brüksel yakınlarında La louveire’de yaşıyor, O’nun mihmandarlığında, iki gün Almanya’dan sonra kalan dört günde Belçika, Hollanda ve Fransa’da hızlı bir tur yaptık. Köln ve Duesseldorf, Brüksel, La louviere, Roterdam, Amsterdam, Utrech ve Paris’i gezdik ve gözlemler yaptık.

Çok uzun bir Avrupa tahlili yapacak değilim bu yazıda ancak içinde biz olan ve bizim de olmamız gereken hususlara şöyle genel bir bakmak gerekir.

Herkesin dediği gibi bundan sonra Avrupa’ya Türkiye’den gidiş olmayacağı gibi oradan bazı kesimlerinden Türkiye’ye gelmesi hiç şaşırtıcı olmasın. Avrupa’da insanların yaşam standartları, AB organizasyonu, ekonomik kriz ve milliyetçi akımlarla oldukça sıkıntıya girmiş görünüyor.  Yerel halklar kendilerinin çalışma alanlarını yabancıların aldığını düşünerek, daha çok milliyetçi söylemlere giriyor. Bu sebeple uç partilerin söylemleri daha çok ilgi görmeye başlıyor. Yabancılar için yaşam alanları iyice daralıyor.

Orada yaşayan Türkler açısından ise durum çok daha kritik. Dönmek ve kalmak arasında ki ince çizgide gidip geliyorlar. Kazandıkları ancak yaşamalarına yetiyor, ne tasarruf yapabiliyorlar ne vazgeçebiliyorlar. Aslında kararsızlık çok daha kötü. Verecekleri karar ne olursa olsun arada kalmaktan daha iyi olacak ama bu cesareti çoğunlukla gösteremiyorlar. Kendilerine göre çok haklı sebepleri var ancak ömür de bir taraftan tükeniyor.

Olayın sosyal boyutu böyle ancak birde gerçekten devam eden bir hayat var. Avrupa her şeye rağmen yaşam şartları açısından iyi durumda olması, şöyle ihracat rakamları böyle otomobil üretimleri falan tamam da ben çok mutsuz bir Avrupa gördüm. Hayatı ağır çekim yaşayan, duyguları alınmış, tepkisizleşmiş bir topluluk vardı karşımda. Her şey o kadar planlı ki, rahatsız edici bir durum bu.  

Tamam trafik kuralları oturmuş, kimse ihlal yapmıyor falan da, inanın bu fazla nezaket artık suiistimal edilmeye başlanmış gibi geldi bana. Bu kadar çizgileri belli bir yaşam insanı robotlaştırır. Bizim için hayat, dinamiktir, heyecanlıdır, eğlencelidir belki kavgalıdır ama hayat budur aslında. İnsanı duygusuzlaştırmak ve tepkisizleştirmek, insana yapılmış en ağır saygısızlıktır. İnsan biraz, insan gibi yaşamalı…
   BRÜKSEL; Belçika’nın ve AB’nin başkenti ama eskimiş bir şehir. Belçika’nın uzun zamandır bir başbakanı yoktu. Yeni seçebildiler. Mons şehrinin belediye başkanı yeni Başbakanları oldu. Belçika temel de iki bölgeye ayrılıyor. Flaman ve Valon Bölgesi ayrıca Brüksel civarı başkent bölgesinde herkes var. Hükümet Konağı Meydanı Brüksel’in en hareketli yeri, turistlerin uğrak yeri. Tabi birde AB Parlamentosu, biz de AB parlamentosuna gidip, ne menem bir yermiş, görmüş olduk.
 ROTTERDAM; Hadi gidelim diye son anda karar verdiğimiz bir şehir ama en çok hoşumuza giden şehir Rotterdam. Avrupa’nın en düzenli, en etkileyici, en planlı şehri gibi geldi bana. Avrupa’nın en büyük liman şehri. Bir şehirde gözünüze batacak bir olumsuzluk hiç mi olmaz, Rotterdam’da göremedik. Yollar, tramvay, yaya ve bisiklet yolları…Müthiş uyum içinde. Belediye Başkanı’nın Fas Asıllı Ahmet Ebu Talip olması güzelliklerin başka bir sebebi de olabilir.

AMSTERDAM; Kirli ve bitik bir şehir. Daha doğru ifadeyle insana verilen sınırsız özgürlükle kirlenen bir şehir Amsterdam. Yoksa şehircilik ve yerel halk açısından o kadar etkileyici bir şehir ki…Her şey insan için düşünülmüş ama sınırlar tutturulamamış.

Mesela Amsterdam’da Vondelpark. Şehrin tam içinde 1 milyon metrekare alanda müthiş bir yeşil alan. Her yaştan insanlar bisiklet sürüyor, koşuyor, yürüyor. O görüntü bizi bisiklet sürmeye sevk edecek kadar etkileyiciydi. Konya’da böyle bir park yapan başkan tarihe geçer bence, üstelik Amsterdam’la da “Bisiklet kardeşi” olur.

PARİS; Dünya’da en çok görmek istenilen şehirlerin başında nedense Paris gelir. Eyfel Kulesine çıkıp Paris’i görmek içindir bu istek. Ancak Paris’te Eyfel’e çıkmak için iki saat beklemek tam bir Fransız zulmü olur. Üstelik kendi istedikleri yere çıkarırlar, keyfi davranırlar. Bir ayda Eyfel’e çıkanlardan aldıkları para ise dudak uçuklatacak kadar çok. Paris’e her milletten insan akın akın geliyor. Bize iki saatlik sırada Hintliler düştü. Bu işe en çok Mustafa Arslan’ın bozulduğunu söylemeliyim. Gerçekten medeniyet başka bir şey, Hintlileri görünce bir kez daha söylüyoruz bunu.

O gün şampiyon olan Galatasaray’ın başarı haberini meşhur Şanzalize’de aldık. Bir süre sonra sanırım tüm Fransa’nın haberi oldu.

Eyfel’in ekonomik ve turistik cazibesini gören, Brüksel Belediyesi Atomuyum, Rotterdam ise Euro mask isimli şehri tepeden gören ortalama200 metreyükseklikte suni yapılarla para basmaya başlamışlar. İyi fikir. Biz bu konuda Konya olarak ne mi yapıyoruz? Sizce ne yapıyoruz.

 
Gezimiz boyunca o kadar yol kat ettik, tek bir polis görmedik. Tüm kontrolü sık aralıklarla konulmuş, radar ve kamera sistemleri sağlıyor.Brüksel-Amsterdam, Brüksel-Paris arasında güzel otoyollarda 500 km. araç kullandım, keyfimce hız yapamadım, 150'yi bile göremedim. Cezalar çok ağır olduğu ve affı olmadığı için kimse ihlal yapamıyor.Bana da ihlal yaptırmadılar.

Her şehirde mutlaka Türk mahalleleri ve dolayısıyla lokantaları var. Fiyatlar Türkiye ile aynı! Tabi burada TL, orada Euro.

Utrech’te bizi misafir eden Bayram Uysal ve ailesine içten bir teşekkür etmeliyiz.Güzel bir akşam yemeği ile gerçek Hollanda enformasyonu ile katkı sağladılar bize. Bir de gece yarısı Brüksel dönüşü navigasyonun çaresiz kaldığı bir anda rehberlik yaptılar.

Tabi üç gün boyunca La louveire’de ki şirin evinde kaldığımız bizim Abdülkadir Toprak’ta baya yükümüzü çekmiş oldu. Bu sürede bu kadar mesafeyi gezmeyi başka türlü beceremezdik. Kendisi de bu süreçten sonra yönünü Türkiye’ye döndürdü, yakında Konya’da olur inşallah.

Son sözü THY ve uçuşlarla ilgili söyleyelim. THY uçakları içinde Konyalı Selva Makarna ve Selçuklu Belediyesi reklamları görmek güzel gerçekten.  Ancak Selçuklu Belediyesi’nin “Kadim başkent sizi bekliyor” sloganında ve görselinde hiç Konya sözcüğü olmaması büyük eksiklik. Böyle güzel bir reklamı Konyasız yapmak gerçekten yazık olmuş. Etkisi ve dönüşü oldukça yarım kalmış. Bu eksikten en kısa zamanda dönerler umarım.

Biz Mustafa Arslan ve Abdülkadir Toprak ile dört günde dört ülke gezdik. Avrupa’yı fazla abartmadan anlamak lazım. Ben alacağımı aldım, darısı almayanların başına.

  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lokman Koyuncuoğlu Arşivi