
Avrupa'yı abartmadan anlamak

Ekibin en büyüğü ağabeyimiz Ahmet Özer, tercihini dönme konusunda kullanırken, Belçika ve Hollanda da yakınlarımız olduğunu duyunca, “Siz kalın, gezin Avrupa’yı” diyerek yönlendirme yaptı. Ahmet Özer, Mustafa Tatlısu ile dönerken, zaten daha önce dönmek zorunda olan Uğur Altun’da yola koyuldu. Tur şirketinin baştan beri bu beş kişiye şaşı bakışını da görünce biz Mustafa Arslan ile mini bir Avrupa turu yapmaya karar verdik.
Global dillere pek yatkınlığımız olmadan Köln’den Brüksel’e hızlı trenle nasıl gideceğimizi düşünerek atladık trene, çıktık yola. Aslında bu yolculukta dil konusunda kendime çok kızacağımı düşünmüştüm, hiçte öyle olmadı. Çünkü hemen her yerde Türkçe bilen biri mutlaka var.Avrupa’da iletişim sıfır problem..
Bizim Abdülkadir Toprak 8 yıldır Brüksel yakınlarında La louveire’de yaşıyor, O’nun mihmandarlığında, iki gün Almanya’dan sonra kalan dört günde Belçika, Hollanda ve Fransa’da hızlı bir tur yaptık. Köln ve Duesseldorf, Brüksel, La louviere, Roterdam, Amsterdam, Utrech ve Paris’i gezdik ve gözlemler yaptık.
Çok uzun bir Avrupa tahlili yapacak değilim bu yazıda ancak içinde biz olan ve bizim de olmamız gereken hususlara şöyle genel bir bakmak gerekir.
Herkesin dediği gibi bundan sonra Avrupa’ya Türkiye’den gidiş olmayacağı gibi oradan bazı kesimlerinden Türkiye’ye gelmesi hiç şaşırtıcı olmasın. Avrupa’da insanların yaşam standartları, AB organizasyonu, ekonomik kriz ve milliyetçi akımlarla oldukça sıkıntıya girmiş görünüyor. Yerel halklar kendilerinin çalışma alanlarını yabancıların aldığını düşünerek, daha çok milliyetçi söylemlere giriyor. Bu sebeple uç partilerin söylemleri daha çok ilgi görmeye başlıyor. Yabancılar için yaşam alanları iyice daralıyor.
Orada yaşayan Türkler açısından ise durum çok daha kritik. Dönmek ve kalmak arasında ki ince çizgide gidip geliyorlar. Kazandıkları ancak yaşamalarına yetiyor, ne tasarruf yapabiliyorlar ne vazgeçebiliyorlar. Aslında kararsızlık çok daha kötü. Verecekleri karar ne olursa olsun arada kalmaktan daha iyi olacak ama bu cesareti çoğunlukla gösteremiyorlar. Kendilerine göre çok haklı sebepleri var ancak ömür de bir taraftan tükeniyor.
Olayın sosyal boyutu böyle ancak birde gerçekten devam eden bir hayat var. Avrupa her şeye rağmen yaşam şartları açısından iyi durumda olması, şöyle ihracat rakamları böyle otomobil üretimleri falan tamam da ben çok mutsuz bir Avrupa gördüm. Hayatı ağır çekim yaşayan, duyguları alınmış, tepkisizleşmiş bir topluluk vardı karşımda. Her şey o kadar planlı ki, rahatsız edici bir durum bu.


AMSTERDAM; Kirli ve bitik bir şehir. Daha doğru ifadeyle insana verilen sınırsız özgürlükle kirlenen bir şehir Amsterdam. Yoksa şehircilik ve yerel halk açısından o kadar etkileyici bir şehir ki…Her şey insan için düşünülmüş ama sınırlar tutturulamamış.
Mesela Amsterdam’da Vondelpark. Şehrin tam içinde 1 milyon metrekare alanda müthiş bir yeşil alan. Her yaştan insanlar bisiklet sürüyor, koşuyor, yürüyor. O görüntü bizi bisiklet sürmeye sevk edecek kadar etkileyiciydi. Konya’da böyle bir park yapan başkan tarihe geçer bence, üstelik Amsterdam’la da “Bisiklet kardeşi” olur.
PARİS; Dünya’da en çok görmek istenilen şehirlerin başında nedense Paris gelir. Eyfel Kulesine çıkıp Paris’i görmek içindir bu istek. Ancak Paris’te Eyfel’e çıkmak için iki saat beklemek tam bir Fransız zulmü olur. Üstelik kendi istedikleri yere çıkarırlar, keyfi davranırlar. Bir ayda Eyfel’e çıkanlardan aldıkları para ise dudak uçuklatacak kadar çok. Paris’e her milletten insan akın akın geliyor. Bize iki saatlik sırada Hintliler düştü. Bu işe en çok Mustafa Arslan’ın bozulduğunu söylemeliyim. Gerçekten medeniyet başka bir şey, Hintlileri görünce bir kez daha söylüyoruz bunu.
O gün şampiyon olan Galatasaray’ın başarı haberini meşhur Şanzalize’de aldık. Bir süre sonra sanırım tüm Fransa’nın haberi oldu.
Eyfel’in ekonomik ve turistik cazibesini gören, Brüksel Belediyesi Atomuyum, Rotterdam ise Euro mask isimli şehri tepeden gören ortalama
Her şehirde mutlaka Türk mahalleleri ve dolayısıyla lokantaları var. Fiyatlar Türkiye ile aynı! Tabi burada TL, orada Euro.
Utrech’te bizi misafir eden Bayram Uysal ve ailesine içten bir teşekkür etmeliyiz.Güzel bir akşam yemeği ile gerçek Hollanda enformasyonu ile katkı sağladılar bize. Bir de gece yarısı Brüksel dönüşü navigasyonun çaresiz kaldığı bir anda rehberlik yaptılar.
Tabi üç gün boyunca La louveire’de ki şirin evinde kaldığımız bizim Abdülkadir Toprak’ta baya yükümüzü çekmiş oldu. Bu sürede bu kadar mesafeyi gezmeyi başka türlü beceremezdik. Kendisi de bu süreçten sonra yönünü Türkiye’ye döndürdü, yakında Konya’da olur inşallah.
Son sözü THY ve uçuşlarla ilgili söyleyelim. THY uçakları içinde Konyalı Selva Makarna ve Selçuklu Belediyesi reklamları görmek güzel gerçekten. Ancak Selçuklu Belediyesi’nin “Kadim başkent sizi bekliyor” sloganında ve görselinde hiç Konya sözcüğü olmaması büyük eksiklik. Böyle güzel bir reklamı Konyasız yapmak gerçekten yazık olmuş. Etkisi ve dönüşü oldukça yarım kalmış. Bu eksikten en kısa zamanda dönerler umarım.
Biz Mustafa Arslan ve Abdülkadir Toprak ile dört günde dört ülke gezdik. Avrupa’yı fazla abartmadan anlamak lazım. Ben alacağımı aldım, darısı almayanların başına.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.