Aydoğan Deveci
Aydoğan Deveci

Anayasa değişikliğine farklı bir yorum

 

     Anayasa değişikliği paketi” siyasi partilerimizi tanımamız açısından ciddi bir turnusol oldu. Partilerin tavırları, duruşları hatta yöneticilerinin edepleri millet tarafından izleniyor ve kayıt altına alınıyor. Tıpkı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi. Sahi Erkan Mumcu bu günlerde ne iş yapar?

    Anayasa değişikliği talebinin Ak Parti tarafından seslendirilmesi bazılarının kanına dokunuyor. Muhalefetin “Buradan puan kaptırmayalım” tavrı Türkiye’nin önünü tıkıyor. Oysa yeni anayasa isteklerinin arkasında halk var. Bir başka değişle Ak Parti’ya çalım atma gayretleri milleti üç kağıda getirme anlamını taşıyor.

    Darbe anayasasıyla ne kadar daha yürüyebiliriz ki? Yetkilerini gayri demokratik metinden almış kurumların Türkiye’ye ayak bağı olduğunu görmemek için kör olmak lazım. Çağdaş oligarşinin beslendiği ana damarın 80 anayasası olduğunu söylesek yanılmış olurmuyuz?

    Anayasa değişikliği milletin meclisinden beklediği bir haktır. Ak Parti’nin ortaya koyduğu metin bu ciddiyetle ele alınmalı, katkı sağlanmalıdır. İlk başta “İstemezük” lakırdılarıyla germe siyasetini sürdüren CHP’nin son virajda yaptığı atağı da imaj çalışması olarak değerlendiriyorum. Bay Baykal her zaman olduğu gibi ipe serdiği unların kurumasını beklemeden, karanlıkta göz kırpmış sonra da ince vücut çalımları, “şark kurnazlıklarıyla” durumu kurtarmaya çalışmıştır. İster inanın ister inanmayın millet kaydediyor.

    13 Nisan Salı Sabah Gazetesi’ndeki yazısında Emre Aköz farklı bir yorum ortaya koydu. CHP’nin kıvırmaları, Devlet Bahçeli’nin edep dışı konuşmalarına farklı bir bakış olarak takdim etmek istiyorum. Usta gazeteci hukukçu Gazi Orhan Ertekin’den yaptığı alıntı da bakın ne diyor. “Yargıtay'ın Yargıtay Evi diye bir oteli var. Dünyanın hiçbir yerinde özel işletmesi olan bir yüksek mahkeme yoktur… Ayrıca hukuk ve ceza uygulama kitaplarının büyük çoğunluğu Yargıtay mahreçlidir. Çünkü Yargıtay kararları dışarıya verilmiyor ve çok azı yayımlanıyor. Kararların çoğu ise Yargıtay üyeleri ve tetkik hâkimleri tarafından kendi kitaplarında yazılıyor ve bu iş bir kazanca dönüştürülüyor. Bu durum yargıç etiğini zedeliyor.” Aköz; Neşe Düzel’in Taraf Gazetesi’nde yayınlanan röportajdan yaptığı alıntılara bir soruyla yön veriyor. “Peki, çark nasıl kamufle ediliyor: "Türk yargısı kendisine kutsallık atfetmekte çok iştahlı ama yargıyla ilgili ciddi güvensizlik işaretleri var. Üstelik 'kutsallık' da sadece bir ideoloji..." 

    Pek çok yorumun yanında Sayın Aköz’ün değerlendirmelerini de önemsiyorum. Daha girift ilişkilerle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Daha çok demokrasi kan ve karanlıktan beslenen yarasalardan gayrı kimi ürkütebilir ki?

    Yazımı Sayın Aköz’ün değerlendirmelerine paralel bir gazete haberiyle bitirmek istiyorum. 13 Nisan 2010 tarihli Zaman Gazetesinden yorumsuz aktarıyorum: “Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok'un ABD'deki tedavi masraflarını SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu) yerleşik uygulamanın dışına çıkarak, yurtdışına çıktıktan sonra üstlenmeye karar verdi. Normalde SGK'lı vatandaşlar, yurtiçinde tedavinin mümkün olmadığına dair sağlık raporlarından sonra yurtdışına tedavi için devlet tarafından gönderiliyor. Özok'un ise kişisel olarak cilt kanseri tedavisi için ABD'ye gittiği, SGK yurtdışı 'muvafakatının' yakınlarınca daha sonra SGK'dan istendiği ortaya çıktı. Özdemir Özok için yerleşik uygulamanın aksine yurtdışına tedavi için gittikten sonra arkasından, masraflarının karşılanacağına dair SGK Başkanı'nın imzasını taşıyan bir genelge çıkarıldı.”

  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aydoğan Deveci Arşivi