
Ak Parti'de ne olur?
Ak Parti Konya il teşkilatı seçimlerinin de yeni bir sürece girildi.
Önceki il başkanı Mustafa Çevik’in adaylığını açıklamasından sonra Konya için iki adaylı seçim kaçınılmaz olmuştu.
Açıkçası Konya için bu aşamada kıyasıya yapılacak çift listeli bir seçimin çok ciddi sakıncaları vardı.
Genel Başkan Erdoğan’ın da bu sıkıntıları gördüğü ve Konya’yı çok önemsediği şimdi bir kez daha anlaşıldı. Salı günkü tavrı buna yormak gerekir.
Kanımca sürpriz olmazsa Konya’da seçim tek listeyle olur.
Listeyi kimin yapacağına da Genel Başkan Erdoğan karar verecek
Çünkü mevcut ismi geçen adaylarla konuşarak, kanaatini güçlendirecek. Sonra kararını verecek. Muhtemelen konuşma sonunda tercih etmediği adaydan liste çıkarmamasını, başkan adayına destek vermesini isteyecek.
Bu kadar yoğunluk içinde Başbakan Erdoğan’ın adaylarla görüşüp karar verecek olması bile işin önemini gösteriyor.
Bu süreçten sonra bu gelişmeleri gerçekten fırsata çevirip, Konya için çıkan adayın arkasında sım sıkı durmak lazım.
Zira belirlenen aday pek çok süzgeçten geçerek netleşmiş olacak.
Her şekilde bu sakıncalı sürecin Konya’nın hayrına olması gibi önemli bir ışık belirdi.
Gerçekten tek temennimizde bu işin Konya hayrına sonuçlanması.
********************
Bir gün İstanbul’a gittiğimizde imzaladığı “Derbesiye Günleri” kitabını görünce unuttuğumu hatırladım.Hamit Can’ın Mardinli olduğunu. Oysa 1998 yılında Hamit Abi Mevlana ihtifallerine geldiğinde Konya’ya, o günlerde ziyaret ettiğimiz, Sait Şimşek ve İbrahim Sarmış hocalarla hemşehri olduğu zihnimden uçuvermiş.
Kitabı görünce bunlar o an zihnimden geçti yeniden. Beni asıl etkileyen, o günlerde en çok birkaç saat gördüğümüz Sille’yi, Derbesiye’ye ne çok benziyor diye bana hatırlatıyor olmasıydı. Hani hep Konya’dan etliekmek, bıçakarası muhabbeti olurdu ancak, Sille’ye çok alıcı gözle baktığını ancak “Derbesiye Günleri” kitabını elime alınca fark ettim. Hamit Can Ağabey’in Konya’ya ilgisi ve sevgisini de “Derbesiye Günleri” ile tekrar hatırlatalım.
Bu kitabın başlangıcının sanatalemi.net deki yazıların ilgi görmesi olarak biliyoruz. Hamit Ağabey’in yazılarına nasıl başladığı çok önemli. Hayallerle başlayan bir yazı serüveni bu. Ancak önemli bir ayrıntı, Suriye ile ilgili sınırların kalkması da bu hayallerin içinde. Zira Suriye Derbesiye’nin tam karşısında.
“Derbesiye'yi yazma fikri orada yaşadığım yıllarda doğdu ve zamanla olgunlaştı ve mevsimi geldiğinde de, yenecek kıvama gelmiş meyveler gibi devşirildi, derken Hamit Can’ın bu günleri nasıl da hayal etti ortaya çıkıyor.
Yazarların ilk kitapları daha çok acemiliklerini attıkları, eleştirmenler için bir dolu malzeme olan eserlerdir. Halbuki, Hamit Can’ın bu ilk kitabı olmasına rağmen, dildeki hakimiyet ve sürükleyiciliği gerçekten etkileyici. Yazarı tanımanın kitap üzerindeki etkisini doğrusu bilmiyorum. Ancak Hamit Can’ın samimi duruşu, mütevazı yapısını, kitabın içindeki kokusundan kesinlikle anlıyorsunuz.
Merak edenleriniz olabilir; haritada şimdi Derbesiye diye bir yer bulamazsınız. Şimdiki adı Şenyurt. Geçit, geçilen yer” anlamlarına gelen Derbesiye, birçok yolun, hem de sel baskınların geçiş noktasıymış. O dönemlerde ticari açıdan canlı olan kasaba, şimdi kaderine terk edilmiş olsa da artık, o şehri tanıtan biri var. Belki de Derbesiye için bundan sonra yeni bir dönem başlar. Kitap Erguvan yayınlarından çıktı.
Son söz Hamit Can’ın; “Derbesiye, çocukluğumun ilk yıllarının geçtiği şirin kasaba. Suriye'yle göz göze.Misak-ı Milli sınırları çizildiğinde dikenli tellerle ikiye bölünmüş, bir kısmı "hattın" öbür tarafında kalmış.Trenle yaklaşık yarım saatlik mesafedeki on-onbeş haneli ufacuk Gürpınar istasyonundan oraya taşındığımızda iki yaşındaymışım.Çarşıya Yakın, kerpiçten yapılma, bahçeli bir eve yerleşmişiz.Anlatacağım öyle çok mekan, kişi ve olay var ki, hangisinden başlayacağıma karar veremiyorum.Çünkü hepsi önemli ve hepsi ilginç.Yazdıkça beni bir heycan sarıyor.Kalb atışlarım hızlanıyor.Nefes nefese kalıyorum.İçim, med-cezire tutulmuş, inen-çıkan, çekilen-kabaran denizden farksız.Hafızam, şimşek hızıyla parlayıp sönen hayallerle dolup taşıyor.Zihnim, anıların akınlarıyla allak-bullak.Gözümün önünden binbir renkli resimler akıp gidiyor.Derbesiye, sanki bir varmış, bir yokmuş.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.