Gök Bayrağa Selam

Bu yazıyı yazıp yazmamak konusunda çok fazla düşündüm. Hatta çok değerli bir dostuma bu hafta Doğu Türkistan’ın dramını, Uygur Türklerini yazacağımı söylediğimde, o bana yazmamamı söyledi. Onun endişesi, Çin Otomobil markasının Avrupa fabrikasını Konya’ya kurulacağını açıklamasından sonra bu olayların başlamış olmasıydı ve bana büyük gözün, dünya jandarmasının Türkiye ile Çin arasındaki olumlu gelişmeden rahatsız olduğu için bu olayların başlamış olabileceğini ifade etti. Doğrusu hayretle yaklaştım ama bana mantıklı geldi. Biz öyle bir zamanda Çin’den nefret ettiriliyoruz ki zamanlama gerçekten enteresan. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül Çin’e gidiyor, sıcak ilişkiler kuruluyor ve hatta Konya için muhteşem bir gelişmenin haberleri yayılıyor ve böyle gelişmelerin yaşandığı bir dönemde Çin’de Uygur Kardeşlerimize karşı mezalimler ekranlardan gösterilmeye başlıyor. Tuhaf ve üzerinde düşünülmesi gereken bir konu…

Ama en azından Doğu Türkistan’daki dramı anlamak ve anlatmak için, seyirci kalmamak için bu yazıyı yazıyorum.  Elbette yukarıda bahsi geçen konu üzerinde düşünülmeyi gerekiyor ama daha önemlisi bu olaylar bizim Doğu Türkistan’ı biraz düşünmemize vesile olmalıdır. Doğu Türkistan’ın dramı zira yıllardır devam eder.  

 
Evet, Doğu Türkistan’ın çilesi yeni değil, yüzyıllardır devam eder, yüzyıllardır o bölgedeki Müslüman Türk Kardeşlerimiz dinlerinden, milliyetlerinden ötürü acı çekerler. Çocuk doğurmaları nerede ise yasaktır. Yılda yüzlerce anne Çinlilerin vahşice ameliyatları yüzünden ölür. Dinlerini değiştirmeleri, milliyetlerini unutmaları için sistemli baskı uygulanır. Türkçe isim koymak yasaktır. Askere alınmazlar, vatan haini muamelesi görürler. Çin bu insanları, bizim insanlarımızı, kardaşlarımızı hep zulüm ile kendine göre, yola getirmeye çalışır.
 
O bölgeden Konya’ya gelmiş bir öğrenci arkadaşımız bana Türkiye’nin de o bölge insanına hep duyarsız kaldığını hüzünlü bir şekilde anlatmıştı. Oralardan bizim buralara okumaya gelen birçok öğrenci maddi yetersizlik nedeni ile tekrar o bölgelere dönmek zorunda kalıyorlarmış.
 
Tabiî ki çok üzülmüştüm, bu insanlar bizim öz kardaşımız, kanımız aynı, dinimiz aynı, atamız aynı. Neden biz bu kardaşlarımızı unuttuk, doğrusu bir anlam veremiyorum.
 
Biz Osmanlının evlatlarıyız, bu bize bir sürü sorumluluk yüklüyor. Bakın hem Musul Kerkük bizden sorulur, hem Balkanlar bizden sorulur, hem Ahıska bizden sorulur hem de Doğu Türkistan bizden sorulur. Bu bölgelerdeki bütün dindaşlarımız, kandaşlarımız bizi abi kabul eder ve sıkıntılarında ilk akla biz geliriz. Biz bu insanların acısını yüreğimizde hissetmeliyiz, ya da tarih bize bunun hesabını çok acı bir şekilde sorar.

Çin güçlü bir ülke, biliyorum. Türkiye Çin ile ilişkileri konusunda karar alabilecek bir duruşu hemen gösteremez ama biz bu ülkenin insanları bu acılara sessiz kalamayız, kalmamalıyız. Uluslararası denebilecek kuruluşlarımızla bu bölgedeki insanlarımıza yalnız olmadıklarını, kardeşliğimizi hissettirmeliyiz. Oralardan buralara okumaya gelen öğrencilere sahip çıkmalıyız, hatta o bölgeden öğrencileri getirerek okutmalıyız ve o insanların daha özgür bir dünyada yaşamaları için mücadele etmeliyiz.

 
Bu bir trajedidir. Açın doğu Türkistan ile ilgili bilgilere bir bakın, en azından bu gelişmeler buna vesile olsun, gök mavisinin hilal yıldız bayraklı kardaşlarımızın başlarına gelenleri bir görmüş olun. Osman Batur‘u, Hoca Niyaz’ı, Mesut Sabri Baykuzu’yu, Mehmet Emin Buğra’yı, İsa Yusuf Alptekin’i anlamaya çalışalım. Doğu Türkistan’ın soylu mücadelesini anlamaya çalışalım. Kardaşlarımız nasıl yaşarlar, ne sıkıntılar çekerler bir bakalım. Bu konuda size www.uygur.org sitesi de yardımcı olacaktır.

Amerika’da sürgün yaşayan Doğu Türkistanlı Lider Rabia Kadir’in ifade ettiğine göre Doğu Türkistan’da şehit sayısı beş yüzü geçmiştir. Komünist Çin acımasızca kardaşlarımızı katletmekte ve hatta bundan da Türkiye’de dâhil olmak üzere bazı ülkeleri sorumlu tutacak pervasızlığa sahip olabilmektedir. Tabi Türkiye’yi teröristi öldürüyor diye ikide bir kınayıp duran Avrupa bir milleti nasıl acımasızca Çin’in yok ettiğini görmezlikten gelmektedir. Teröriste acıyan Avrupa Müslüman Uygur’a acımıyor. Biz teröriste bile bu kadar acımasız davranmıyoruz. Bakın kaç tane şehit verdik kaç terörist öldü. Ama orada bir millete karşı yapılan hunharca katliam kimsenin dikkatini çekmiyor. Yazık, ağla gözüm ağla…

Gök Bayrağa selam olsun, Doğu Türkistan’a selam olsun. Vatan bizim vatan Can bizim can…

Doğu Türkistanlı Fikir Adamı Mehmet Emin Buğra’nın bir şiirinden bir dörtlük alıntılayarak bu yazımızı bitiriyoruz;  

Başımızda ulug Millet sevdası,
Can cigerler bu vatanning şeydasi.
Şiarimiz Erkinlikning davasi,
Milli birlik derdimizning devası.
 

13 Temmuz Türkiye İçin Önemli Bir Gündür.

13 Temmuz 2009 tarihinde Avrupa Birliğinin Rusya’ya enerji bağımlılığını azaltacak ve Türkiye’yi enerji üssü haline getirecek NABUCCO boru hattı projesi için Hükümetler Arası Anlaşması imzalanacak. Türkiye ile birlikte anlaşma törenine Macaristan, Avusturya ve Bulgaristan başbakan düzeyinde, Romanya ise Cumhurbaşkanı düzeyinde katılacak.  NABUCCO  boru hattının geçeceği beş ülke tarafından imzalanacak olan anlaşmaya Türkiye ev sahipliği yapıyor. İmza töreni Rixos Grand Ankara Oteli'nde yapılacak. Boru hattının toplam uzunluğu3,300 km, bunun 2 bin km’si Türkiye’den geçecek. Türkiye için birçok yönden önemli bir proje böylece başlamış olacak. Ülkemize ve dünyaya hayırlı olsun.

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hamdi Bağcı Arşivi