Ne ilginç bir tarihmiş 28 Şubat. Ne derin bir vurucu etki yarattı hafızalarda. Her yönüyle iliklerimize kadar işlemiş etkileri. O dönemin en büyük eserlerinden biri olan sekiz yıllık kesintisiz eğitim, bir nesli umutsuz bir başka nesli de ufuksuz bıraktı.
Kastım meslek liseleri elbette! Umutsuz bırakılanlar İmam hatipliler, ufuksuz bırakılanlarda diğer meslek liseleri… Ufuksuz ve umutsuz bir neslin ağlayan yüzlerinde ileriye adımlar atamayan kırık ve yozlaşmış eğitim mağdurları kaldı Türkiye’nin toprağında. İmam hatipliler umutsuz bırakıldı; çünkü Türkiye’de okuma alanları iyice budanmıştı, diğer teknik meslek liseleri ise vasıfsız bireyler olarak ortada kaldılar.
Şimdi yeni bir umut doğdu. Geçtiğimiz günlerde gündeme gelen ve her kesim tarafından tartışılan 4+4+4 sistemi Türkiye için oldukça ideal bir eğitim sistemi görüntüsü veriyor. Yine de bir takım zihniyetler bu yeni proje üzerinde olurlarını incelemek yerine ket vurmak için adımlar atmaktan geri kalmıyorlar.
Temel eğitimden sonraki ikinci dört yıl için açık öğretim imkânı ilk öneride düşünülmüştü ancak bu yönlendirmenin ikinci dört yıldan sonra olmasına karar verildi. Burada temel meselenin kız çocuklarının özellikle kırsalda temel eğitim dışında, okula gönderilmeme riski olarak açıklandı.
İlk dört yıldan sonra, isteyen herkesin istediği meslek ya da diğer okulları tercih etme imkânı doğduktan sonra, ikinci dört yıldan sonraki zorunluluğu, önceki yıllardaki gibi bir dayatma değil, tercihte serbestlik olarak görmek gerekir.
Geçen hafta Türkiye’yi dikkatle takip edenler, bu kesintili ve tercihli eğitim sistemine kimlerin hangi amaçla karşı çıktıkları çok net görülmüş oldu. Açıkçası son 10 yılda olabildiğine zenginlikleri artan servetlerine servet katan TÜSİAD üyelerinin, bu sistemi eleştirmelerin sebebi çok net.
Türkiye’nin bu kaymak tabakası, ülke kaynakları ve imkânlarının Anadolu insanı tarafından da kullanılmasını istemediklerinin işaretidir bu. Böyle olmasa onlar için kimin hangi okula niye gittiğinin ne önemi olsun ki!
Hele bu dönemde en çok sıkıntısı çekilen ara eleman problemine bu kararın sebep olduğunu bile bile bunu 2012 Türkiye’sinde tekrar dillendirmek tek kelime ile rekabete kapalı olmak ve varsa paylaşılacak pastaya ortak istememektir.
Durum böyleyken, bu eğitim sistemine yeterince sahip çıkılmadığını görüyorum. Birkaç cılız ses dışında bir şey duyulmuyor medyada. Basında en çok yer bulan söylemler, bu yasaya karşı çıkanların eski gürültüleri ve siyaseten basit bel altı vuruşları.
Bu konuda farklı STK’ların daha net bu konuya tavır koymasını beklerdim. Sadece STK’larda değil. Mesela bu eğitim konusundaki kargaşa yüzünden Türkiye bilimsel anlamda gerilediği gibi spor alanında da ciddi bir kayıp yaşadı. Olimpiyatlarda nal toplayan, amatör sporda çok geri olan, lisanslı sporda Avrupa’nın çok gerisinde bir ülkeyiz. Bu yeni sistemle çok daha nitelikli sporcu yetiştirmek mümkün olacak. Tabi bunu benim değil de, Bakanın söylemesi daha etkin olur.
Ayrıca madem Anadolu insanı merkezinde meslek liselerine para babalarından bir ön yargı var, öyleyse bunu olumlu bir harekete dönüştürmek gerekir. İmkânı olanların şehirlerinde imam hatip liseleri yapılmasına destek vermesi ve o liselerde eğitim alacak öğrencilerin bilinçli yetişmesi için donanımlı şartların oluşturulması ne kadar şık olurdu. Buna çok yoğun teveccüh olacağı ve herkesin bu harekete katılacağı çok açık. Önümüzdeki üç yılda Türkiye’de çok sayıda imam hatibe ihtiyaç olacak. O zaman kolları şimdiden sıvamak gerekir.
Bu konuda bilimsel bir araştırma içinde olduğunu duyduğum Türkiye İmam hatipliler Vakfı, Türkiye’de İmam Hatip algılaması anketi hazırlıkları yapıyor. Herkes üzerine düşeni yaptığına göre Yeni Türkiye’de eğitime de yeniden başlıyoruz demektir. Hadi hayırlısı!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.