Eylül ayında bir şeyler olabilir diye yazıldı çizildi. Haziran ayındaki “Gezi Kalkışması” nın artçıları veya yeni versiyonları bekleniyordu. Daha çok üniversiteler merkezli olması beklenen bu olaylar Pazar günü Olimpiyat Stadında görüldü.
Maçların başlamasıyla, yönlendirmeye müsait taraftarlarında yeni bir “Gezi” planı içinde olması da bekleniyordu. Peki bu nasıl oldu?
Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan'ın açıklamalarına bakarsak olay planlı bir şekilde gelişmiş. Baykan, Olimpiyat Stadı'ndaki sekiz turnikenin bilerek devre dışı bırakıldığını, 10 kapının kilitlerinin kırıldığı, 3 kapının ise tamamen kırık olduğunu söylüyor.
Ayrıca Baykan, Statta merdiven boşluklarıyla birlikte 10 bin civarında biletsiz seyirci olduğuna dikkat çekiyor. Maçın sonunda binlerce taraftarın sahaya inip, güvenlik görevlilerini kovalaması ve gezi sloganı atması gecenin dehşet resimleriydi.
Dün basın toplantısıyla olayları değerlendiren, Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’ın bir cümlesi çok dikkat çekiciydi. Orman, "Güvenlik şirketimizle de sözleşmemizi feshedeceğiz. Dünyanın hiçbir yerinde güvenlikçi taraftardan kaçmaz" diyor.
Güvenlikçi insan değil sanki, nasıl bir bakış açısı anlamak gerçekten zor. Yüzlerce kişi sahaya atlıyor, orada güvenlikçi ne yapsın. Güvenlikçiler doğruyu yapıp kapılara koşarak hem kendi hayatlarını kurtardılar, hem de müdahale edip ölümle sonuçlanacak bir olay sonrası provokasyona çanak tutmamış oldular. Önemli olan ortada hiç bir şey yokken bu kadar insan neden sahaya atlıyor, buna bakmak gerek
Futbol otoritelerine göre, hakem için söylenecek fazla bir şey yok. Bariz ve yanlı kararları yok. Her maçta olabilecek hatalar, tahrik edici sonuca etki edecek bir yanlışı yok hakemin. Kırmızı kartı gören ise zaten Galatasaraylı bir futbolcu. Kendi futbolcusu olsa belki anlaşılabilir. Statta rakip takımdan kimse yok. Öyleyse böyle bir taşkınlık nasıl açıklanır?
Görünen tek açıklama planlı bir “kalkışma”. Olayın detayları geldikçe daha net şeyler söylemek mümkün olacak. Ancak ilk izlenimlerimiz kesinlikle önceden organize edilmiş, sonuç ne olursa olsun gerçekleşecek bir hareketti bu.
İşte bundan sonrası için önemli olan futbol maçlarında olabilecek tahriklere hazırlıklı olmak. Hükümete karşı girişilen bu eylemlerin en müsait kitlesi ne yazık ki, öğrenciler ve taraftarlar.
Özellikle üniversitelerde ekim ayından itibaren bu tür eylem bilgileri her gün yazılıyor. Maçlarla ilgili de taraftarlar için bu öngörü yeni bir şey değil. Yapılması gereken çok hassas bir dönemden geçen Türkiye için kontrolü ve dikkati yoğunlaştırmak. Öğrenci velilerinin ve maça giden gençlerin ailelerin çocuklarının kimlerle birlikte olduğuna dikkat etmesi. Bazı marjinal örgütlerin üniversitelerde öğrenci avına çıktığı ve onları kandırdığını düşünürsek ailelere bir kez daha aman dikkat, diyelim.
Beşiktaş- Galatasaray arasındaki bir maçta, ki o maç Türkiye ligi seyirci rekoru kırmışsa o maçta futbolun konuşulması gerekirdi. Konu futbolu aşıyorsa durup tekrar düşünelim.
Hafta sonu tüm dünyanın farklı bölgelerindeki Müslüman ülkelerde yüzlerde insan öldürüldü. Ne yazık ki Türkiye’de hedeflerinde. Türkiye’yi zayıflatmak için her fırsatı değerlendiriyorlar. Bu bir gün maç, bir gün okul oluyor. Önümüzdeki altı ay için iki kere daha fazla hassas olmak gerekir çünkü; biz uyusak bile düşman uyumuyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.