Tarihi günlerin tanıkları olarak alıyoruz nefeslerimizi. Ülkemiz on yılların sırlarının bir bir ortaya çıkarıldığı zamanları yaşıyor. Bu günler “Yapanın yanına kar kalmayacağının” ispat vesikaları. Devlet milletine hesap veriyor. Çok şükür HSYK çalışmalarını tamamlayabildi. Kararname yayınlandı da millet derin bir nefes aldı. Memleket için hayırlı olmasını temenni ediyoruz da aklımıza takılan soruları yüksek sesle ifade etmekten kendimizi alamıyoruz.Okurlarım 2006 yılında kaleme aldığım “Atila Kart’a Bir Soru” yazımı belki hatırlayacaklardır. Ak Parti’nin kadrolaşma iddialarını dile getiren Sayın Kart için şöyle bir tahlil yapmıştım: “O bir hukuk adamı. Sonra sosyal demokrat. Zaten bu yüzden karşı çıkıyor kadrolaşmaya. Ayağa kalkın diyor bizlere, ne duruyorsunuz? Memleket elden gidiyor. Duyarsızlıktan yakınıyor, “teesüflerimi iletiyorum” diyor Konyalılara. Sayın Kart 1954 doğumludur. Allah hayırlı ömürler versin. Yani 1995 yılında 41 yaşında genç bir avukatmış. Şimdi bu da nereden çıktı diyorsunuz 2006 yılında1995 mi konuşulur. Bazen konuşmak gerekiyor kıymetli okurlarım. 1995 yılında CHP iktidarda. Üstelik Sayın Kart’ın uzmanlık alanı olan hukuk ile ilgili bakanlık yani Adalet Bakanlığı’da CHP’de. Bakan ise Mehmet Moğultay. Bir açıklama yapıyor Moğultay partisinin 1995 yılı Ağustos ayında düzenlenen İstanbul İl Kongresinde: “Hükümetten 5 bin kişilik kadro çıkardım. Bu kadroları örgütüme vermeyip de MHP'ye mi verseydim, Refah'a mı verseydim? Seyfi Oktay zamanında 2 bin civarında hakim alındı, benim zamanımda 1000 civarında hakim alındı. 3 bin hakim alındı." Yazımın devamında Sayın Kart’a şu soruları yöneltmiştim: “Peki; rakip siyasi partiyi kadrolaşmayla itham eden Sayın Kart kendi partisinin iktidarında kadrolaşmayı politika yaptığını binlerce insanın önünde haykıran CHP’li bakan ağabeyine karşı çıkabilmişmidir? Şimdilerdeki en önemli meziyeti olan sorularını, o dönemde partisinin bakanına, il başkanına, MKYK’sına, genel başkanına yöneltebilmişmidir? 23 Ağustos 1995 de RP’li Şevket Kazan tarafından Mehmet Moğultay’ın yandaşlarını Adalet Bakanlığına aldığı itirafı ile ilgili verilen gensoru önergesi CHP’lilerin oyuyla red edilirken; ben hukukçuyum, hiç CHP’li hakim olur mu? Deyip elini masaya vurabilmişmidir? Moğultay’a karşı partisinde ve kamoyunda girişimlerde bulunabilmişmidir? Yoksa bu benim partim, yanlış da yapsa “ bu deveyi gütmeliyim”, zira yaşım 41 ve yaklaşık 10 yıl sonra uygun adım yürürsem milletvekili falan olurum deyip susma orucuna mı girmiştir? Eğer öyleyse basın toplantısında Konyalıya yönelttiği teessüfleri ben zat-ı alilerine aynen iade ediyorum.” Hatırlatmayı yapmamın sebebi geçmişi deşmek değil. Ancak Moğultay ve Oktay’ın “Aldık” dedikleri hakim ve savcıların akıbeti de merak konusudur. Bu merak son HSYK vakıasından sonra daha da artmıştır. Ben de Konya’nın Sayın Vekillerine parti ayrımı gözetmeden, bir kardeşleri olarak konunun üzerine gitmelerini arz ediyorum. Meclis Başkanlığına Adalet Bakanınca cevaplanmak üzere soru önergeleri vermelerini talep ediyorum.
Aklıma takılan soruları sizlerle ve Saygıdeğer Vekillerimizle buradan paylaşmak istiyorum: Gerçekten de 5000 kadro “çıkarılmış mıdır?” Çıktıysa nasıl bir yol izlenerek MHP ve RP’lilere verilmeyip CHP’liler atanmıştır? Adaylara siyasi fişleme mi yapılmıştır? Bu istihbarat bilgilerine Adalet Bakanlığı bünyesinden mi ulaşılmıştır, kimler bu fişlemede görev almıştır? Devletin başka kurumları bu operasyonda rol üstlenmişmidir? Moğultay’ın ifade ettiği “Bu kadroları örgütüme vermeyip de MHP'ye mi verseydim, Refah'a mı verseydim?” sözleri farklı siyasi görüşten olanların elendiği anlamına geliyorsa; hakkı yenenler kimlerdir? Tersini düşünürsek; hak etmedikleri halde bu göreve atananlar kimlerdir, akıbetleri ne olmuştur. Adalet Bakanlığında ne tür görevler yürütmüşler veya yürütmektedirler. HSYK üyeleri içinde kaç tanesi bu atamalarla göreve gelmiştir? Söz konusu atamalarla göreve gelen “Moğultay’ın örgütüne” mensubu arkadaşlar görevlerinde tarafsızlık ilkesini layıkıyla yerine getirebilmişlermidir? Aldıkları yanlış kararlardan ötürü atama usullerindeki şaibe sebebiyle kendileri, Moğultay ve Oktay için Mecliste konuyla ilgili bir araştırma komisyonu kurulması düşünülmektemidir? Usul hatası yapmışımdır mutlaka; cümlelerim hislerimden ötürü kırık dökük ifade bulmuş olabilir. Vekil büyüklerim affetsinler, biliyorum ki siyasi tecrübeleri ve taşıdıkları Milletvekili unvanı onlara çok daha anlamlı ve aydınlatıcı sorular hazırlatacaktır. Dileğimiz soru önergelerini vermeleri ve Cumhuriyet Tarihinin bu karanlık sayfasının aydınlığa kavuşmasına vesile olmalarıdır. Yoksa karanlıktan şikayet etmeye ne onların ne de bizlerin hakkı olabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.