
Alev Ayyıldız
Kadının Adı Şefkat- Der de Var
Yayınlanma:
Milli ve Dini bayramları saymazsak, özel günlerin işletmeler tarafından insanları tüketim çılgınlığına yönlendirmek için çıkarıldıklarını düşünürüm. Fakat aşırı yoğun (?) hayatlarımızda sevdiklerimizi hatırlamamız için birer vesile oldukları gerçeğini de kabul etmeliyiz. En azından her daim ihmal ettiğimiz ve yaşlandıkça bunadıklarını düşündüğümüz, harcadıkları onca emeğe inat gözümüzde çocuklaştırdığımız anne ve babalarımızı hatırlamamıza vesile olabiliyorlar.
Özel günler, adına düzenlenen kişiyi, grubu ya da olayı anarken vicdani yargılamalara neden olabiliyorsa, yapıcı çözümlemeler sunuyorsa, maddi eksenli zorunlu hediye alışkanlıklarından kuşkusuz çok daha anlamalıdır.
Hazır bu tür günlerden söz açılmışken 8 Mart’ta kutlanan Dünya Kadınlar Gününden ve (hani adettendir ya )kendimce yılın kadınları olarak seçtiğim Şefkat-Der’in anlamlı mücadelesini sürdüren 2 hanımefendisinden bahsetmek istiyorum sizlere.
Ülkemizde toplumda kadının yeri ve çektikleri çok tartışılır. İşin ilginci tartışanlarda genelde hayatları boyunca tek tokat yememiş, açlık ve zulüm görmemiş, özel okullarda büyüyüp, evlenecekleri soylu(?) insan dahi aileleri tarafından yıllar önce belirlenmiş kimseler olur. Parfüm kokulu halleri ve sırf farklı görünebilmek için Türkçeye sıkıştırılmış yabancı kelime seçimleriyle temsil ettikleri zümreyi ne denli uzaktırlar. Onlar kendilerine çok ama çok yabancı bir Dünya’yı nasıl iyi tahlil edip nasıl anlatabilirler ki?.
Bütün bu tezatlığa rağmen takip edin kadın sorunları genelde bu tür bayanların konuk olduğu tartışmalarda ele alınır. Nedense kimsenin aklına sıkıntıların asıl muhataplarına dönmek gelmez. “Halimi ancak damdan düşer anlar” diyen Hoca’ya inat kadın olmanın yani belirli noktalarda aciz olabilmenin bedelini ödeyenler ise ikinci plana atılır. Çünkü onları temsil eden kokoş hanımlarımıza göre çoğunluğunu alt tabakanın oluşturduğu bu zümre düşünme yetisinden yoksundur, kendini ifade edemez. Bu beyaz Türklerden olmayan zavallı bayanları(!)ise temsil etmek asil feminist hanımlarımıza kalmıştır.
Yönelttiğim eleştirileri sert bulanlar olabilir ama yanlış olduğunu iddia eden olmayacaktır. Genel seçimler ardı halk için kullanılan ifadeleri ya da geçmişten günümüze klasik kadın programlarını hatırladığınızda söylediklerimde hiçte haksız olmadığımı göreceksiniz.
Bu entel- dantel kesimin yanında birde cehalet kokan ağızları ve yabani tavırlarıyla davrananlar vardır. Besmelenin anlamını dahi bilmeden “Dörde kadar yolu var” deyip kadınını ezen, kız evladını hor gören bu kitlede yazık ki geleneksel kültürünü din adı altında yaşatmaya çalışır. İslam’a farkına varmadan birtakım bidatler yerleştirmeye uğraşan, kendi törelerini inanç adı altında lanse eden bu kitleyse yazık ki hiçte küçümsenmeyecek bir oranda.
Şüphesiz ki süreci bu hale getiren bizleriz. Kendimizden daha kötü durumdakilerden büyük bir gayretle uzak durma çabamız kadın sorunlarını anlamayan kitlelerin eline bırakmamıza neden oldu. Eşinden zulüm gören, küçük yaşta evlendirilmeye çalışılan, aile içi şiddete maruz kalan, cinsel tacize uğrayan bayanlara vebalı gibi davrandık. Onlara bu acıları çektirenler yerine mağduru cezalandırdık, toplum dışına ittik. Eşi ölmüş dul hanımlara dahi çekinerek baktık. Kocalarının ellerinden alınabileceği korkusuyla hareket eden hanımlarımız, sıkıntı içindeki hemcinsine arkasını dönmekten çekinmedi.
Hayatlarımızı cam fanusların içinde yaşamaya alışık bir toplum olduğumuz için dışımızda yaşanan sorunlar bizleri ırgalamadı pek. Tecavüz mağdurlarına dahi önyargıyla yaklaştık. Bu tür suçların ağır yaptırımlar alabilmesi için sesimizi yükseltemedik. Hâlbuki narin ve hassas bir ruh haliyle yaratılmış, ana olabilme şerefine nail olabilmiş bayanlarımız şüphesiz ki daha iyi bir hayat hak ediyorlar.
Şefkat- Der’se bütün bu olumsuz tablolardan öte, geleneksel bakış açısının dışında, mağdur bayanların yanında olan bir dernek. Hayrettin Bey birçoğunuza ekranlardan tanıdık geliyordur. Biraz sinirli gözükse de bürokrasinin ve insan duyarsızlığının hat safhada olduğu bir ülkede derdini anlatmak için sakin görünmek mümkün değil nede olsa. Bunca mazlumun yükümlülüğünü sırtlanmak, onlara daha iyi imkânlar sunmak için çırpınıp duruyor.
Hayrettin Bey’in dışında ise dernekte gönüllü olarak çalışan sabır, özveri ve yardım timsalleri olarak nitelendirdiğim 2 hanım Ayfer ve Ayşegül ise alışılagelmiş kadın profilinin çok dışında. Genel bayan karakteri olarak nitelendirilebilecek bencillik onların yanından dahi geçmiyor. Çoğu anne çocuklarının ödeviyle uğraşırken onlar küçük mağdurların derin yaralar almış psikolojisiyle ilgileniyorlar. Gözlerinin önünde dayak yiyen annelerinin, vücudundaki sigara izlerini görmemek için her daim yere bakan minicik yürekleri iyeleştirmek için uğraşıyorlar.
Şefkat-Der öyle bir dünya ki her hayat adeta bir roman orada. Alkol ya da uyuşturucu kullanan babasının verdiği elektriğe maruz kalan çocuklardan, eşinin yüzüne kezzap döktüğü kadınlara, küçük yaşta aile içi cinsel istismarlara maruz kalan insanlara kadar çilenin bin bir türlüsüyle karşılaşmış yaşam öyküleri çıkıyor karşınıza.
Hayattan tükenmiş, güvensizlik sorunu yaşayan ve agresif tutumlar sergileyen bu kişilerle uğraşmak çok büyük sabır gerektiriyor. Bu denli problemli insanları aynı çatı altında aralarında sıkıntı olmayacak şekilde tutmak ise ayrı bir beceri. Dernekte yaşayan tüm bayanlar belki yaşamları boyunca görmeseler bile birbirlerine karşı tavırlarında oldukça nazik ve kibarlar.
Onlara nezaketi ve uyum içerisinde yaşamayı ise Ayfer ve Ayşegül öğretiyor. Muhakkak arada aksilikler de çıkıyor elbette. İnsanlarla hele bu denli yüreği darbe almış bayanlarla ilgilenmek ve bir çatı altında toplamayı başarabilmek o denli zor ki. Her şeye rağmen Şefkat-Der’in bu yiğit yürekli iki hanımının hiçbir zaman şikâyet ettiklerine tanık olmadım. Tüm maddi sıkıntılara rağmen mücadelelerine sıkı sıkıya bağlılar. Her daim güler yüzlü, her daim umutlular. Onları en çok üzense insanların özellikle inanç açısından duyarlı olduğunu iddia eden insanların umursamazlığı. Düşünebiliyor musunuz vaktiyle fuhuş yapmış fakat daha sonra tövbe ederek o kapıya sığınmış bayanlara sahip çıktılar diye eleştiride bulunan birçok Müslüman var. Bırakın yardım etmeyi, tenkitin en katısıyla saldırmaktan geri kalmıyorlar ve sürekli mağdurları “Yapmasalardı etmeselerdi” şeklinde eleştiriyorlar. Nasıl bir Müslüman bu denli katı yürekli olabilir diye düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi.
İnsan hakları, kadın hakları diye kendini parçalayan feminist ve sol gruplar ise bizim yiğit hanımların başörtülerine takmışlar. Kızların örtülerine odaklanmaktan mağdurların sorunlarına inemiyorlar. Hâlbuki dernek çalışanlarına takılıp kalmak yerine mağdurlara dönebilseler her düşünceden hatta her renkten insana ulaşabilecekler.
Anlayacağınız toplumun her iki kesimi de kendi önyargılarından kurtulup mağdurlarla ilgilenmiyor. Hiçbir desteği olmadan ayakta kalmaya çalışan bu derneğin Hayrettin Bey’in varını yoğunu sarf etmesi dışında tek destekçisi ise az sayıda gönlü güzel insanla vaktiyle derneğe sığınmış eski mağdurlar.
Gönüllüler az sayıda olsa da bir kere geldikten sonra kopmak istemiyor oradan. Öylesine uhrevi bir hava var ki. Kendi çevremde Şefkat- Der’e küçük miktarlarda dahi yardım yapıp hiç ummadıkları yerden fazlasıyla mükâfatlandırılan insanlara şahit oldum. Karşılığını beklemeden yapılan küçücük yardımların Hak katında da kabul olduğunu bilmek kalbin çok daha fazla mutmain olmasını sağlıyor.
Muhakkak ki hiçbir yere sığmayan yalnızca mazlum kalplere sığan yüce Yaradan, garip kullarını seveni, koruyanı kendi katında ödüllendirecektir. İnsanoğlunun kibir girdabında döndüğü, zor durumda olandan kaçtığı ve onu hakir gördüğü bir devirde kadın olmanın hassasiyetini bu örnek davranışıyla kanıtlayan değerli hanımlarımız ve hizmetlerini yalnızca gerçekleştireceğiniz küçük bir ziyaretle daha iyi gözlemleyebileceksiniz. Bir selam, yapacağınız küçük bir yardımla hem ruhen ve bedenen o insanlara yardımcı olurken verdiklerinizle de kendi yüreğinizde büyük başlangıçlar sağlayacaksınız. Kandille coşan gönüller, duaya açılan eller, mazlum kullara sunulacak manen ve madden yardımlarla daha da manidar olacaktır.
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.